
4-Mustafa KANTARCI (GÖZLEM)
KAYMAZ ALTIN MADEN YATAĞI
15 Ağustos 2008 tarihinde, Kaymaz Beldesi'nde, Kaymaz Altın Maden Yatağı ile ile ilgili bilgilendirme toplantısı yapıldı. Toplantıya, davetli olduğumuz halde katılamadık. Bilgilendirme toplantısında, ne konuşuldu, ne gibi öneriler getirildi bilmiyoruz ama Kaymaz Altın Maden Yatağı ile ilgili faaliyetleri, Koza Altın İşletmeleri A.Ş, Kaymaz halkı ve Eskişehir, ciddiye alması gerekir. Çünkü yapılacak hataların, geri dönüşü ve telafisi yoktur.
Edindiğimiz bilgilere göre, Koza Altın İşletmeleri A.Ş, Ovacık Mastra, Havra ve gelecekte geliştireceği projeleri ile ülkemizin, önde gelen Altın üreticisi olmayı hedeflemiş. Tesislerin de ileri teknolojiyi de kullanacağını da vaat ediyor. Yine Şirket, Mart 2005'te, Normandy Madencilik A.Ş.nin, ve TÜPRAG Metal Madencilik A.Ş.'den, tüm haklarıyla birlikte devralmış. Örtülü yabancı ortaklar yoksa bir Türk şirketinin altın çıkartması olumlu ve sevindirici bir gelişmedir.
Elbette Altın madeni, ekonomiye kazandırılmalıdır. Kazandırılırken de çevreye zarar verilmemelidir. Kaymaz Altın Maden Yatağı için, ÇED raporun hazırlandı mı bilinmez ama ÇED raporları, madencilik endüstrisine, yeni bir boyut kazandırmıştır. Bu boyut, madencilik ve çevre dengesinde, gerekli kontrol ve yasal önlem mekanizmasını da ortaya koymuştur. Gelişmiş ülkelerde olduğu gibi, ÇED' in, tam ve sistemli olarak uygulamaya konması zaman alacaktır.
Ayrıca da ÇED raporunu, inceledikten sonra, tesis hakkında daha sağlıklı bilgileri ve kaygılarımızı, kamuoyu ile paylaşacağız. Ancak mevcut yasal düzenlemeler, madencilerin ve halkın tereddütlerini ve madencilik faaliyetlerinin, çevre üzerindeki olumsuz etkilerini önleyemedi. Bu alanda çok yönetmenlik var ama bunların, gereği kadar uygulamada yer aldığını söylemek çok zordur. Üstelik madencilikteki anlaşmazlıkları çözecek batı ülkelerinde olduğu gibi, ülkemizde, bağımsız kurullar oluşturulmamıştır. Bu alan, belli üniversitelerin ve bilim adamlarının, insafına ve tekeline bırakılmıştır.
İsteriz ki, Türkiye' de, yasal yetkisi olan, güvenirliliği ispatlanmış, bağımsız bir madencilik ve çevresel yönetim oluşturulsun. Bu yasal düzenleme önümüzdeki yıllarda ülkemizde yapılır mı bilinmez ama Eskişehir' de, Kaymaz Altın Maden Yatağı için, yasal olmasa da yasal yetkisi olan insanlar ve halkın temsilcilerinden oluşan tarafların katılımı ile böyle bir kurul oluşturulabilir. Bu oluşum, taraflar arasında olduğu kadar, kamuoyu nazarında da yapıcı bir diyalogun sağlanması ve Koza Altın İşletmeleri A.Ş' nin, faaliyetleri açısından, önemli ve verimli bir adım olur.
Öte yandan madenle ilgili işlemlerin, özellikle de siyanürün, çevreye zarar vermemesi için, Koza Altın İşletmeleri A.Ş, ileri teknoloji kullanmalıdır, çift komposit geçirimsiz tabakalı atık havuzlar, en son teknoloji içermelidir. Yeraltı suyu ve hava kalitesi izleme ve acil müdahale ünitesi ve diğer birimlerde, en son teknolojiler kullanılarak gerçekleştirilmelidir.
Kaymaz altın Maden Yatağı, deprem fay hattı üzerindedir. Katı atık havuzlarının yapımında deprem gerçeği gözetilmelidir. Katı atık havuzlarının, Taban kesitini, depolama tesis plan ve kesitini, özellikle de Şematik Proses Akış diyagramını, göremediğimiz için, bu hususlarda yorum yapamıyoruz.
Koza Altın İşletmeleri A.Ş' nin, bölge için bir anlam taşıyabilmesi, ciddi bir sermaye ile yeni ve ileri teknoloji getirmeleri ve istihdam olanağı sağlamaları ile eşdeğerdir. . Bugüne kadar yapılan altın madenciliği, değerlendirildiğinde, bunların hiçbirisi, maalesef söz konusu değildir. Örneğin, Bergama Ovacık altın madeni için, getirilen teknoloji, ülkemiz için yeni bir teknoloji değildir. Kütahya Gümüşköy tesislerinde, yıllardan beri Türk mühendis ve işçisiyle uygulanmaktadır.
Ayrıca Altın madeni işletmeciliğinde, istihdam yaratma olanağı da şirketlerin vaat ettiği ve halkın beklentilerini karşılayacak boyutta değildir. Bir Altın madenin, istihdam olanağı en fazla 200 kişi civarındadır. Üstelik de geçicidir.
Kaymaz Altın Maden Yatağı, yeraltı suları ve çevrenin çok iyi korunacağına kanaat getirildikten sonra, işletmeye açılmalıdır. Özellikle de yeraltı sularını kirlenmemesi için, en son teknolojiler kullanılmalıdır. Çünkü Who(Dünya Sağlık Örgütü)' ne göre, siyanürle ayrışacak olan ağır metaller, yeraltı sularına geçmeleri halinde, 50 km kadar gitmektedirler. Bilinmelidir ki 300 miligram siyanürlü su, insanı 30 saniyede öldürür. Siyanürün zararını, tabiat kendi kedine yok edemez. Yıllardır, altınla ilgili, tartışmaların esas nedeni de bu değil midir? Ayrıca yeterli önlemler alınmaz ise yararlı bir hizmetin karşılığı olarak, çevrenin zarar görmesi veya insanların ölümü, kabul edilemez.