1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)

1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)

"Kazım Kurt boş senede imza atar mı da, içi boş plana esnafın "olur" demesini istiyor"

Dün bu köşede Odunpazarı Belediye Başkanı Kazım Kurt'un, Küçük Sanayi Sitesi'nin dönüşümüne ilişkin AK Partililer tarafından ortaya konan dirence yönelik söylediklerini yazmıştık.
Kazım Kurt kısaca "AK partililer Eskişehir'de neyi yaptı ki, 5 Binlik planlara katkı sağlasın? O yüzden şaşırmadık" diyordu.
AK Parti Odunpazarı ilçe başkanı Volkan Doğan aradı.
-"Bu gün Eskişehir'de kimi durdurup sorarsanız sorun, en başarısız Belediye Başkanı olarak Kazım Kurt'u söylerler" dedi önce.
Ardından da:
-"AK Parti'nin Eskişehir'e hiçbir şey yapmadığını söylüyor. Peki, kendisi 2 yıl boyunca ne yaptı? Adam gibi çöpleri mi topladı?, Odunpazarı Turizm merkezi mi oldu?, gelen turistlerin sayısında patlama mı yaşandı? Bir Belediye başkanı seçildiği gün parti rozetini çıkartıp, o bölgede yaşayan herkesin başkanı olur. Kazım Kurt bugün için CHP'lilerin bile tam anlamıyla başkanı olamamış bir kişidir" dedi.
Volkan Doğan son olarak sözü Küçük Sanayi Sitesi ile ilgili yapılan 5 binlik planlara getirerek;
-"Yaptırdıkları planların içi boş. Bunu il başkanımız da söyledi. İçi boş olan bu planları hem meclisin kabul etmesini istiyor hem de o bölgede mülkü bulunan insanların kayıtsız şartsız kabullenmesini istiyor. Ben Kazım kurt'a soruyorum. Kendisi boş senede imza atar mı? Ama, mülk sahiplerinin boş planın altına imza atmasını istiyor. Böyle bir şey olmaz" diyerek tamamladı sözlerini.
......

Gel de sendikacılık yap!

Türk-İş şube başkanı Necat Kılıç'ı mesleğe başladığımız yıllardan itibaren tanırız.
O dönemin Türk Metal Sendikası Şube Başkanlığını yapıyordu.
Sendikaların şube binaları bu gün olduğu gibi yine Çağlayan iş merkezindeydi.
Muhabir iken sık sık uğrardık yanına.
Aynı binada oldukları için yanında mutlaka iki-üç sendika başkanı mutlaka olurdu.
Sabahları bir nevi şube başkanlarının değerlendirme sohbetiydi bu yapılan.
O yüzden...
Sendikacı başkanların bu sabah sohbetlerini ve fikir alışverişlerini çoğu kez dinleme fırsatımız olmuştu.
O yıllarda çok iyi hatırlıyoruz, hemen hepsi 12 Eylül darbesinin sendikacılığa vurduğu darbeden yakınırdı.
Darbe yasalarının Türkiye'de sendikacılığı resmen bitirdiğinden dem vururdu hemen hepsi.
-"Baksanıza? Sendika gitti,cılığı kaldı" örneğini verip, eğitim faaliyeti dışında doğru dürüst sendikacılık yapılamadığından yakınırdı.
Önceki gün bir araya geldik Necat Kılıç ile.
O yıllara gittik.
-"Onlar yine iyi günlerimizmiş" diye başladı anlatmaya Necat Kılıç.
Hiç olmazsa o yıllarda örgütlenme çalışmalarını yapabildiklerini, işverene bir şekilde baskı kurabildiklerini söyledikten sonra:
-"Bugün bunları da yapamıyoruz. Sendikaya üye olan işçi ertesi gün kapının önüne konuluyor. İşten atılan işçi gelip sendikada "Ne olacak b.enim halim?" diyor. İnsanın ciğerinden bir parça kopuyor. Ne grev hakkı var ne de başka bir şey. Gelinen noktada dünyanın en zor işi sendikacılık. Bu şartlarda gel de sendikacılık yap yapabilirsen?" dedi.
Dinledik söylediklerini, sonuna kadar haklı...
Mahkeme kararına rağmen işe iade edilmeyip, parası verilerek işten çıkartılabilen iş yasalarının olduğu bir ülkede gel de sendikacılık yap yapabilirsen?
.......

Söylenenler doğruysa, bunu suçlu ve haksız olan yapar...
Anlatılanlara bakılırsa...
Belediyelerden birinde bir gazete manşeti hazırlanıyor...
Yanlış duymadınız!
Resmen bir gazete manşeti hazırlanıyor.
Sonra...
Bu hazırlanan manşet ile gazeteler dolaşılıyor.
Önce bir gazeteye gidiliyor ve;
-"Eğer bizim hazırladığımız bu manşeti gazetenizin yarınki sayısına koyarsanız, sizden tamı tamına 26 Bin gazete alacağız" deniliyor.
Gidilen ilk gazete kabul etmiyor bunu.
-"Bizi bu işlere sokmayın. Kavganıza bizi karıştırmayın" diye cevap veriliyor.
Ardından başka bir gazetenin yolu tutuluyor.
Aynı konuşmalar burada da tekrarlanıyor.
Bu gazete kabul ediyor teklifi.
Belediye'de hazırlanan manşet, gazetenin dünkü sayısına şak diye konuluyor.
26 Bin fazladan baskı yapılıyor ve Belediye'ye teslim ediliyor.
Belediye de, manşetini kendi hazırladığı bu 26 Bin gazeteyi dün gün boyu Emek, Erenköy, Huzur mahalleleri başta olmak üzere ücretsiz dağıtıyor.
Bölge resmen bedava gazeteye doyuyor.
-Belediye mutlu, çünkü herkes, manşetini kendisinin yaptığı gazeteyi okuyor.
-Gazete mutlu, çünkü durup dururken 26 bin gazete satıp, parasını alıyor.
-Vatandaş mutlu, çünkü bedava gazete ayağına kadar geliyor.
Peki...
"Durup dururken buna ne gerek vardı da, belediye manşetini kendi hazırladığı 26 bin gazeteyi bastırma ve ücretsiz dağıtma gereği duydu?" diye soracak olursanız?
İşin doğrusu...
Aklımıza "Bunu yapsa yapsa ancak suçlu ve haksız olan yapar" demekten başka bir şey gelmiyor.
Zira...
Yukarıda da söyledik.
Eğer söylenilenler doğruysa, demek ki gazetelerin yaptığı haberler söz konusu Belediyeyi kesmemiş.
Manşeti bile kendisi hazırlamak suretiyle fazladan binlerce gazete bastırma gereğini hissetmiş.
Not- Organize Sanayi Bölgesinde ki gazete binasına gelirken, Huzur, Emek, Küçük sanayi sitesi güzergâhı üzerinden geldik. Yol boyu söz konusu gazete hemen her kapıya bırakılmıştı... Bölgenin okuma oranı tavan yapmıştı adeta!
......
BİRAZ DA GÜLMEK LAZIM

Temel ve dursun yaz tatillerinde Antarktika'ya gitmeye karar vermişler. Uzun bir yolculuktan sonra buzlar diyarına varmışlar. Bir rehber bulamadıklarından kendileri gezmişler uzun buz ovalarını.
Ertesi sabah bir rehberle anlaşarak kıtanın en güzel yerlerini rehber eşliğinde gezip merak ettiklerini soruyorlarmış. Bir ara Temel rehbere seslenerek :
- " Pardon burada hiç beyaz kadın var mı ? " diye sormuş,
Rehber:
- "Tabiî ki var, buradaki kadınların yüzde doksanı beyazdır", demiş.
- "Peki siyah kadın var mi?"
- "Eh bir kaç tane var bu civarda"
- "Peki siyah beyaz kadın var mı"; rehber son derece şaşkın bir şekilde
- "Tabiî ki hayır ben hiçbir yerde rastlamadım böyle kadına".
Cevaptan hiç de hoşnut kalmayan Temel Dursun'a dönerek
- " Ula dursun yoksa dün akşamkiler penguen miydi?"



Önceki ve Sonraki Yazılar
1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ) Arşivi