Kent, Katılım ve Paylaşım

Bir kentin gelişimi, birkaç yerel yönetici ile mimar ve plancının eline bırakılamayacak kadar ciddi ve kapsamlı bir iştir. Kentsel gelişim, öncelikle o yerleşimde yaşayan insanlar tarafından paylaşılmış bir vizyona uygun olmalıdır.

Eğer kentin sosyal aktörleri ve halk tarafından katılımla üretilmiş ve paylaşılmış bir vizyon yoksa, o kentte ne yapılırsa yapılsın daima en az bir kesimin içine sinmeyecektir. Olmayan veya paylaşılmayan bir vizyon, makbul bulunmayan ve destek görmeyen kentsel projeler ve faaliyetler anlamına gelir. Bu arada; kentsel estetiğin oluşumu da öncelikle paylaşılmış kentsel vizyonu gerektirir.

Eskişehir’in basit gibi görünen ama 19’uncu yüzyıl sonlarından bu yana hâlâ üretilememiş olan ciddi bir kentsel vizyon sorunu olduğu kanaatindeyim. Bu nedenle şehrin geleceği, değişik kesimler tarafından eğitimden sanayiye, ticaretten turizme kadar çok farklı biçimlerde ifade edilebilmektedir. Eğer paylaşılmış bir geleceğe bakış yoksa, kentsel vizyonun varlığından kuşku duymak için yeterince nedenimiz var demektir.

Ortak vizyonda buluşabilmenin ilk adımı, bunun üretilebileceği ortamları ve mekanizmaları oluşturmaktır. Kentin sosyal aktörlerinin, yerel yönetimlerin, üniversitelerin, STK’ların ve meslek odalarının kentsel vizyon konusunun tartışılacağı ve üretilmesi için yaklaşımların deneneceği katılımcı ortamlar oluşturmak ve yürütmek gibi görevleri olduğu kanaatindeyim.

Diğer yandan; yerel yönetimleri de plan ve programlarını böyle bir vizyondan indirgeyecek biçimde katılımcı ve paylaşımcı olmaya zorlamalıyız. Örneğin seçimlerde belediyelere aday olan kişi ve partilerin, yerel katılımı ve paylaşımı nasıl sağlayacakları ve ortak paydaya nasıl yönelecekleri konusunda açık, saydam ve programatik olmaya yönlendirmeliyiz. Sözün kısası; eğer kentten söz ediyorsak, yönetim pozisyonlarına talip olan herkes, öncelikle kentin geleceğinin tasarlanmasında katılım, paylaşım ve ortak payda sürecinin nasıl sağlanacağını açıkça ifade etmek zorundadır.

Sivil toplum kuruluşlarının ve meslek odalarının devlet karşısındaki duruşları ile ilgili bir noktaya değinerek bitireyim. Bir rant kaynağı olan kent gibi bir karmaşık sistemin geleceği konusunda söz ve güç sahibi olabilmek, öncelikle görünürlük ve yayılımla ilgili bir konudur. STK’lar ve odalar, halkın gücünü arkalarına almadıkça devlet ve yerel yöneticiler karşısında zayıf ve etkisiz olmaktan kurtulamazlar. Aynen doğal ve kültürel korumada olduğu gibi; kentin gelişimi de halkın katılımına, sağlıklı ve adil gelecek konusunda bilinçlendirilmesine bağlıdır. Bu gerçek, STK’ların ve odaların önüne katılım ve paylaşımı artırma konusunda yeni görevler koymaktadır.

Estetik; insanın duyular, duygular ve algılar yoluyla güzel olanı kavramasıdır. Güzelliğin insanı zihinsel veya duygusal olarak etkilemesidir. Kısaca; estetik, güzelliğin algılanmasıdır. Zaman zaman soyut ama genelde karmaşık yapısı nedeniyle estetik, felsefenin de önemli dallarından birisi olmuştur.

Estetik, sadece soyut anlamda güzel olanla ilgilenmez. Doğadaki güzel ve güzellik de estetiğin konusudur. Doğayı değiştirerek onu kent yapan insanı dikkate aldığımızda; kentsel çevrenin de bir estetik konusu olduğunu kolayca fark ederiz. Bilindiği gibi, estetik; ilişkiler, oranlar ve uyumluluk aracılığıyla bir bütünlüğün tasarımı konusuna özel bir ilgi duyar. İşte kentsel estetik kavramı kendi kaynağını bu ilgide bulur.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Gürcan Banger Arşivi