
1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)
Keşke Anadolu ve Osmangazi Üniversiteleri birleşse, Eskişehir'de tek Üniversite olsa...
Anadolu Üniversitesi Rektörü Prof Dr Naci Gündoğan ile konuşuyoruz ES TV'de.
Öteden beri söylene gelen "Anadolu Üniversitesi bölünecek mi?" sorusunu hatırlatıyoruz kendisine.
Yıllardır söylenir durur bu.
-"Üniversite üçe bölünecek. Açık Öğretim Fakültesi bir Üniversite, İki Eylül kampusunda bulunan mühendislikler ikinci Üniversite, Yunus Emre Kampusu yerleşkesinde bulunan bölümler de üçüncü Üniversite olarak ayrılacak" denir.
Rektör Gündoğan bunun doğru olmayan ve dedikodu içerikli olduğunu söylüyor önce.
Ardından da...
-"Hele hele Açık Öğretim Fakültesinin başlı başına Üniversite olması mümkün bile değil. Zira, dünya üzerinde Açık Öğretim eğitimi veren Üniversiteler var. Bizim özelliğimiz, Dünya'nın en büyük Açık Öğretim eğitimi veren kurumun, Üniversitemiz içinde bir Fakülte niteliğinde olması. Bizim Açık Öğretim eğitimimizi diğer benzeri eğitim veren dünya ülkeleri kurumlarından ayıran en büyük özellik de bu" diyor.
Sonrasında ilginç bir saptama yapıyor Gündoğan.
-"Bırakın Anadolu Üniversitesi'nin bölünmesini, aslında Eskişehir'de Anadolu Üniversitesi ile Osmangazi Üniversitesi'nin birleşip, tek bir Üniversite olması lazım" diyor.
Bunun olabilirliğini sorduğumuzda ise:
-"Neden olmasın ki? Osmangazi Üniversitesinin Tıp ve sağlık eğitimi konusunda belirli bir üstünlüğü var. Anadolu Üniversitesinin de Sanat ve sosyal bilimler konusunda ki üstünlüğü tartışılmaz. Bu iki Üniversite birleşse, bugün Türkiye'nin en önemli Üniversitelerinden biri haline gelir" diyor.
İlginç ve dikkat çekici bir fikir.
Olur mu?
Sizlerin takdiri...
***********************************************
8 Kasım Dünya Şehircilik
ve Büyükerşen'in doğum günüymüş iyi mi?
Çok sevdiğimiz bir dostumuz 8 Kasım tarihi ile ilgili çok ilginç bir detay yakalamış...
8 Kasım tarihi'nin "Dünya Şehircilik günü" olduğunu yazmış önce.
Ardından da...
-"8 Kasım aynı zamanda Eskişehir büyükşehir Belediye Başkanı Yılmaz Büyükerşen'in doğum günü" demiş.
Son olarak da;
-"Sen bu tarihten ve bu tarihle ilgili bu iki detaydan bir şeyler çıkartabilirsin" diyerek noktalamış mesajını.
Gerçekten ilginç geldi bize...
Dünya Şehircilik gününün kutlandığı 8 Kasım tarihinin, aynı zamanda Büyükerşen'in doğum günü olması yani...
Dostumuzun söylediği gibi, aynı güne isabet eden bu iki detaydan ne çıkabilir ki diye düşündük.
Galiba çıksa çıksa şu iki tespit çıkar:
1-"Şehri şehir yapan Büyükerşen'in doğum gününün, Dünya Şehircilik gününün kutlandığı güne isabet etmesi anlamlı" diyebilir bazıları.
2- "Şehri şehir olmaktan çıkartan Büyükerşen'in doğum gününün, Dünya şehircilik gününün kutlandığı güne isabet etmesi anlamlı" diyebilir bir başkaları.
Zaten, biz de hangi tespiti yaptığına bakıp, tespiti yapanın Büyükerşen'e olan bakış açısını da rahatlıkla anlayabiliriz galiba...
********************************************
Delege mi dediniz? O eskidendi...
Hatırlıyoruz da, bundan 15-20 yıl önce, siyasi partilerde "Delege" olabilmek önemli bir işti.
Delege olmak isteyenler, mahalle ve köylerinde ki parti üyeleri ile tek tek görüşür, seçimlerde delege çıkabilmek için oy isterdi.
Çünkü...
Delege seçildiğin zaman, hem İlçe Başkanını seçme hakkına sahip olunuyordu, hem de il Delegesi olma ihtimali artıyordu.
İl delegesi de aynı şekilde, hem il yönetimini belirlemede söz sahibi olurken, hem de Büyük kongre ya da Kurultaylarda delege olma imkanı doğuyordu.
Kısacası...
Delege olduğun zaman, partinin o mahallede ya da köyde en etkili ismi olunurdu.
Öyle kalabalık mahalleler vardı ki...
O mahallede delege seçilebilmek, herhangi bir ilçede Belediye Başkanı seçilebilmekten daha zordu.
Hatta...
Milletvekilleri, il ve ilçe Başkanlarının bile kendi mahallesinden delege çıkamadıkları sıkça görülürdü.
O yüzden...
Kongre sürecinin başlamasıyla birlikte delege seçilebilmek için kıran kırana yarışlar yaşanırdı.
Hatta...
Delege seçimlerinde sayısal çoğunluk elde eden grubun, ilçe ve il kongrelerini büyük ölçüde alacağı da ortaya çıkardı.
Sonra ne olduysa oldu.
Parti Genel başkanları, koltuklarını kaybetmeme uğruna parti içi mücadeleyi bitiren kararları uygulamaya koydular.
Delegeler, partili üyelerin özgür iradesi ile seçilemez hale geldi.
Tam da bugün yaşadığımız gibi göstermelik seçimler yapıldı yapılmasına ama...
Üyeler, ellerine verilen ve delege olacak isimlerin bulunduğu listelere oy vermeye başladılar.
Böylelikle...
Bir zamanlar partilerin en etkin isimleri olan delegeler, seçim sürecinin figüranı oldular.
Nasıl ki üyeler ellerine verilen listeye göre delege seçiyorsa, seçilen delegeler de ellerine verilen listeye oy vererek yönetimleri belirlemeye başladılar.
En son...
Belirlenen Büyük kongre ve kurultay delegeleri de, aynı yöntem ile mevcut Genel Başkanları seçmek için verilen talimatları yerine getiren insanlar oluverdiler.
Kısacası...
Bu yöntem siyasette parti içi rekabeti ve yarışı bitirdi.
Delegelik misyonu da böylece bitti.
Geldiğimiz noktada...
Genel Başkanı belirleyen Delege, Aday belirleyemiyor.
Çünkü...
Genel başkanlar böyle istiyor.