Herkesi her zaman deniyoruz, emin olmak, güvenmek istiyoruz, sevgisini ve bağlılığını her an kanıtlamasın, hayatını ve her şeyini tehlikeye atsın ve bunu binlerce kez yapsın istiyoruz.
Kendimizle ve korkumuzla o kadar doluyuz ki, hiçbir duyguyu, hiçbir insanı, hiçbir nesneyi olduğu gibi bütün gerçekliğiyle göremiyoruz. Her şey kendimizle ve korkularımızla oluşturduğumuz prizmalardan kırılarak bize ulaşıyor. Her şeyi olduğundan başka bir biçimde ve olduğundan başka bir yerde görüyoruz, belki de bu yüzden aradığımız şeyleri aramamız gereken yerlerden başka yerlerde arıyoruz.
Mutlulukla aramıza, korkularımızı ve kendimizi sokuyoruz.