
4-Mustafa KANTARCI (GÖZLEM)
KÖY ENSTİTÜLERİ
İnsanlarımızın, yaşamda bir amacı, en önemlisi de bir yeteneği vardır. Bu özel yeteneği, başkalarına hizmetle birleştirdiğinde, kendi ruhunun, coşkusunu ve sevincini yaşar. özelikle de geçmişte yaşananlar, hatırlanır, kamuoyu ile paylaşılırsa, nostalji yaşanır. Büyük haz da alınır.
ülkemiz ve Eskişehir’ de, yeteneğini ve hayatındaki başarılı dönemleri, paylaşan, hatta kitap haline getiren, birçok insanımız vardır. Bu insanlarımızdan bir de Emekli öğretmen Sayın İbrahim İPEK’ dir.
Sayın İPEK ile geçmişi, bugünü ve geleceği yansıtan, “KöY ENSTİTüLERİ’ den İMAM- HATİP OKULLARI’ na “ kitabını, konuşurken, Köy Enstitülerini ve İmama Hatip Okulları ile ilgili gelişmeleri, tekrar yaşadı ve yaşattı.
Ayrıca Köy Enstitülerinden yetişen, yazar ve şairler, Türk edebiyatında, büyük bir kültür devrimini gerçekleştirmiştir. Edebiyatı halklaştıran, bir eğitim dizgesinin adıydı. Köy Enstitüleri; daha çok deneme, inceleme türünde, eser veren, Köy Enstitülü yazarlar ve romancılar olmuştur.
Sayın İbrahim İPEK’ e, göre, köy enstitüleri, bir insanlaşma, toplumsallaşma projesidir. Anadolu insanın, özgürlüğe-aydınlanmaya yürüyüşünün adıdır. Anadolu topraklarında, ulusaldan evrensele yürüyüşün, özgüvenin, aşılamayan özgün bir eğitim sisteminin adıydı.
KöY ENSTİTüLERİ’ den İMAM- HATİP OKULLARLARI’ na, kitabını, okurken, o yılları tekrar yaşadık. Bugün, eğitimde yaşananlara, tanık oldukça, Köy Enstitülerinin değeri daha iyi anlaşılıyor... çünkü Cumhuriyet Türkiye’ sinin, ülke gerçeğine, kendi öz kaynaklarına dayalı olarak kurduğu, bir eğitim sisteminin adıdır Köy Enstitüleri.
Yabana muhtaç olmadan, kendini, yeniden üreten, kendini, kendi kendine üretken bilgi ve beceriyle donatan, bir eğitim kurumunun adıdır, Köy Enstitüleri.
Sayın İbrahim İPEK ’in, kitabında, Köy Enstitüleri, halk kültürüdür. Bozkırın, umudun senfonisi, türküsü, halk oyunları ve müziğidir Anadolu kültürünün, tüm zenginliklerini, eğitim dizgesine katan, öğrencinin, insana dair tüm güzelliklerle donatılması ve toplumsal sorumluluğa, sahip olmasını amaçlayan ve her yönüyle çevresinin ve bölgesinin, eğitim, kültür merkezi olan kurumlardı..
Köy Enstitüleri Sistemi’yle; ihmal edilmiş geniş kitleye, özellikle de köyde yaşayanlara, öncelik tanınmıştı. çoğunluğun bilinçlenerek, yönetime ortak olması ana düşünceydi. Köy Enstitüleri, aydınlanmacı toplum, kalkınma projesiydi;
Sayın İPEK, İsmail Hakkı TONGUç’ u, Köy Enstitülerinin Tonguç babası olarak tanımlıyor. İsmail Hakkı Tonguç’un, planlarına göre, 10 yıl içinde, Türkiye’nin, tüm köyleri öğretmene kavuşacaktı. Fakat planlar, yarım kaldı. çünkü 1946’da Bakan Hasan Âli Yücel ve Tonguç görevden alınmıştı.
ülkemizin, içinde bulunduğu, zor koşullarda, tüm imkânsızlıklara rağmen, Köy Enstitüleri, Türkiye'ye, özgü bir eğitim projesi olarak uygulamaya alınmıştır. Nitekim Hasan Ali Yücel’ in, ‘Bu bizimdir, kimseden almadık; bizden alsınlar.’ diyerek milli ve özgün bir proje olduğuna işaret ettiği "KöY ENESTİTüLERİ", pek çok yabancı bilim adamının da dikkatini çekmiş, akademik çalışmalara konu olmuştur
Köy Enstitüleri hareketi, dünyaya örnek bir projedir. Nitekim UNESCO tarafından, dünyaya, “Türk eğitimi”,bir model örnek olarak gösterilmiştir.
Sayın İbrahim İPEK, son yıllarda, sayıları hızla artırılan, İmama Hatip Liselerini, sadece okul olarak değil, bir örgütlenme olarak görüyor. Bundan da endişe ediyor. Bu örgütlenme devan ederse, Cumhuriyet kazanımları ve Atatürk ilkelerinin, altının, oyulmasının devam edecek görüşündedir.
Sayın İPEK gibi, Köy Enstitüsü öğretmenlerimiz, vatanın en ücra köşelerinde, meslek onuru ve bilinci ile hizmet yaptılar. Kar, tipi, çamur demeden, okulunu, köylü vatandaşı ile birlikte yapan, okulunu tamir eden, yol yapan, köylümüzü, bilgisi ile ışıklandıran, onlardı.
Beş numara, lamba ışığında, plan yapan, kitap okuyan, mahmurlaşmış gözlerle daha çok okumaya kendisini adayan, öğrencilerini geleceğe hazırlamak için, çaba gösteren Köy Enstitü öğretmenlerimiz. Belki de bugün, aramızda yaşamıyor. Ama tek övüncümüz, sizlerin bizlere bıraktığı kalıcı izlerdir.
Peki, nedir onlar?
Sorumluluk, çalışkanlık, fedakârlık, vatanseverliktir.…
Sayın İPEK, kitabında, köy enstitüleri ile ilgili yaşananları, çok güzel yansıtmış ama bir serencam-ı ömründe, daha neler vardı kim bilir. İçinde taşıyor anılarını. Sadece gönül dostlarını anlatıyor. İçinde, müthiş bir özgüven var. Fakat bunu, hiç belli etmiyor. Biliyoruz ki alçak gönüllülük. Onun ilkesiydi..Oysa O ve arkadaşları, çok işler başarmışlardı…
Sayın İbrahim İPEK’ i, kutluyoruz..