
1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)
Krize bak krize?
Geçtiğimiz günlerde, gazetelere de yansıyan ve Tepebaşı Belediye Meclisinde gerçekleşen bir Kriz olayı vardı.
İsterseniz şöyle bir hatırlatalım.
Haller Gençlik Merkezi içinde bulunan bir işyeri sahibi, mevcut işyerini içkili hale dönüştürmek için ruhsat başvurusunda bulunmuş, bu başvuru da Tepebaşı Belediye Meclisi'ne gelmişti.
Mecliste yapılan oylamada AK Parti grubu ve CHP grubunun büyük bölümü bu isteği ret etmiş, sadece 4 CHP'li meclis üyesi, oylamada "Kabul" oyu vererek, işyerine içki ruhsatı verilmesinden yana olduklarını ortaya koymuşlardı.
CHP Meclis grubunun, oylama sırasında bölünmesi de gazetelere "Kriz" olarak yansımıştı.
Aslına bakarsanız...
Mesele sadece Haller Gençlik Merkezinin içinde ki bir esnafın, içkili ruhsat istemesinden başka bir şey değildi.
Ret ya da Kabul edilmesinin yaratacağı büyük bir deprem falan beklentisi de yoktu.
Kaldı ki...
Haller Gençlik Merkezi içinde Turizm Bakanlığından içki ruhsatı olan 3-4 işyeri zaten bulunuyordu.
Ama ne olduysa olmuş, bu kadar basit bir gündem maddesi, CHP'li meclis üyelerinin bölünmesi sonucu Kriz'e dönüşüvermişti.
Söylenenlere bakılırsa mesele sonradan ortaya çıkmış.
Anlatılanlara göre, Haller Gençlik Merkezi içinde bulunan bir esnaf, işyerini içkili mekâna dönüştürme düşüncesini, CHP'li bir Belediye meclis üyesine açmış.
Belediye meclis üyesi de "Olur tabi neden olmasın? Sen işyerinde gerekli tadilatı yap, ruhsat işini de mecliste hallederiz. Zaten orada bir çok mekan içki ruhsatı sahibi" demiş.
Bunun üzerine...
Büyükşehir belediyesi, Haller Gençlik Merkezinin de içkili yerler bölgesine dahil edilmesi ve söz konusu talebin de yerine getirilmesi talebiyle Tepebaşı Belediyesine istekte bulunmuş.
Bu istek de önce Tepebaşı Belediye Meclisinin imar komisyonunda, sonra da bizzat mecliste görüşülmüş.
Hem, meclis imar komisyonu hem de Meclis, bu talebi ret etmiş.
Hem de AK Parti ve CHP grubunun çoğunluğu tarafından.
Yukarıda da söylediğimiz gibi, sadece 4 CHP'li "Haller Gençlik Merkezi içkili yerler kapsamına alınsın. Başvuru sahibine de içki ruhsatı verilsin" şeklinde oy kullanmış.
Tahmin edeceğiniz gibi...
-"İçki ruhsatı verilsin" diyen 4 CHP'li arasında, Haller Gençlik Merkezi içinde işyeri olan ve içkili yer ruhsatı almak isteyen ve kendisine bu konuda "Mecliste hallederiz" diyen CHP'li meclis üyesi de varmış.
Ve yine söylenenlere göre...
Tepebaşı Meclisi'nde bu meseleye ret oyu veren CHP'lilerin, ret vermesindeki en büyük neden ise, arada bu meclis üyesinin olmasıymış...
Böylece...
Ufacık bir olay ve istek, arada olanlara duyulan tepki nedeniyle krize dönüşüvermiş...
Mesele bundan ibaretmiş...
........
Asıl hırsız kim?
Şu sıralar hangi kanalı açsanız, hangi gazeteyi elinize alsanız "Hırsızlık", "Yolsuzluk" haberleri revaçta ya...
İşte biz de gündemden geri kalmamak için hırsızlık olayını sosyolojik inceleme altına alan mükemmel bir olayı sayfamıza taşıyalım istedik.
Mutlaka okuyun, çünkü çok ilginç tespitler var bu soygun olayında...
Bir banka soygunu... Soygunculardan biri bankadakilere bağırır: "Kımıldamayın! Para devletindir, ama hayatınız sizindir."
Herkes sessizce yatar... Bunun adı "Zihin Değiştirme Kavramı"dır.
Bu arada müşterilerden bir kadın bir masanın üzerine yatmıştır. Ama bacaklar ortada...
Soyguncu bağırır: "Edebini takın. Bu bir soygun, ırza geçme değil!"
Bunun adı "Profesyonellik"tir. İşin neyse onun üzerinde yoğunlaş!
Soyguncular paraları yüklenip eve kapağı atmışlar. Daha genç olanı daha yaşlı olanına (ki bu ise 6 yıl ilkokuldan sonra terk): "Abi, hadi şu paraları sayalım," der.
Daha yaşlı olanı der ki: "Çok aptalsın be! Bu kadar para oturup sayılır mı? Bu akşam zaten TV haberlerinde kaç para çaldığımızı öğreniriz."
Buna "Deneyim" derler! Günümüzde deneyim kâğıt diplomalardan çok daha önemlidir.
Soyguncular bankadan kaçtıktan sonra şube müdürü, şube şefine hemen polisi aramasını söylemiş. Şef demiş ki: "Durun hele müdürüm. Alacaklarını aldılar. Biz de bir 10 milyon daha alıp daha önce iç ettiğimiz 70 milyon dolara ekleyelim, ne dersiniz?"
Buna "Dalgayı yakalamak" derler. Berbat bir durumu kendi lehine çevirmektir bu!
Müdür der ki: "Yahu, her ay bir soygun olsa harika olurdu. Ne eğlenirdik!"
Buna "Sıkıntılardan kurtulmak" derler. Kişisel mutluluk işinden çok daha önemlidir.
Akşam TV haberleri bankadan 100 milyon dolar çalındığını açıklamış!
Çaldıkları paranın çok daha az olduğu bilen soyguncular oturup saymışlar parayı...
Tekrar tekrar saymışlar. Bakmışlar hepi topu 20 milyon! Çok kızmışlar bu işe:
"Biz hayatımızı tehlikeye atıp 20 milyon çalabildik. Banka müdürü bir el hareketiyle 80 milyon götürdü. Galiba soyguncu olmak yerine doğru dürüst eğitim görmek daha iyiymiş!"
Bu "Bilgi altından daha değerlidir" demektir...
Banka müdürü çok mutludur. Özellikle bir süre önce borsada kaybettiklerini geri alabildiği için...
Buna "Fırsatları kullanmak" derler. Kazanmak için risk almak gerekir.
PEKİ, GERÇEK SOYGUNCULAR KİMLER ŞİMDİ?
......
Bakan karşılamasında Kurt ve Ataç niye mi?
Yeni Ulaştırma Bakanı Lütfi Elvan geldi önceki gün Eskişehir'e.
Demiryolu Eskişehir geçişi ile ilgili açıklamalar yaptı.
Ulaştırma Bakanı Elvan'ın Eskişehir'e gelişi ile ilgili, bugüne kadar pek de alışık olmadığımız bir tablo çıktı ortaya.
Zira...
Yeni Ulaştırma Bakanının Eskişehir'e gelişinde, kendisini karşılayanlar arasında CHP'nin Odunpazarı adayı Kazım Kurt ile, Tepebaşı Belediye Başkanı Ahmet Ataç da vardı.
Ve bu durum, pek de sık rastladığımız bir durum değildi.
Mesele sonradan ortaya çıkmış.
Kazım Kurt Milletvekilliği süresince, aynı zamanda TBMM Bütçe komisyon üyesiydi.
Söz konusu komisyonun başkanlığını ise, yeni Ulaştırma Bakanı olan Lütfi Elvan yapıyordu.
Yani...
Kazım Kurt, Lütfi Elvan ile Bütçe komisyonu toplantıları boyunca sık sık biraraya geliyordu.
O nedenle...
Komisyonda birlikte çalıştığı Lütfi Elvan'ı Bakan olduktan sonra Eskişehir'e gelişinde bizzat karşılamak ve "hayırlı olsun" demek istemiş Kazım Kurt.
Birlikte açılış töreninden geldikleri için Ahmet Ataç'ı da yanına almış.
Ataç, Bakan'a "Hoş geldiniz" dedikten sonra ayrılmış ama, Kazım Kurt, Bakanın Eskişehir'de olduğu süre boyunca yanında durmuş...
......
BİRAZ DA GÜLMEK LAZIM
Savcı, morgdaki üç ceseti incelemek üzere gelmişti.
Birinci ceset sırıtıyordu. Savcı nedenini sordu:
- "Milli piyangoda büyük ikramiyeyi kazandı, sevincine dayanamadı, kalp krizi geçirdi ve öldü" dediler.
Ikinci ceset de sırıtıyordu. Savcı sordu:
- "Bu neden sırıtıyor?"
- "Bunun da oğlu doğmuştu. Sevinçten kalbine yenik düştü" diye açıkladılar.
Üçüncü ceset Temel'in kömür halindeki cesediydi. O da sırıtıyordu.
- "Bu neden öldü?"
diye sordu savcı.
- "Efendim, buna yıldırım çarptı" dediler.
- "Peki neden sırıtıyor?"
- "Fotoğrafını çekiyorlar sanmış."