
4-Mustafa KANTARCI (GÖZLEM)
KÜRESEL EKONOMİK KRİZ VE ATATÜRK
Okuyucularımızdan ayrı olduğumuz süre içinde, dünyada küresel ekonomik kriz tartışma konusu olurken, "Kapitalist düzenin sonu mu geldi?" sorusu da gündemden düşmedi. Dünya, küreselleşme çağda, ilk gerçek finansal krizle, karşı karşıya kaldı.
Özellikle de ABD'de yaşanan ekonomik kriz ve Bush Hükümeti'nin 700 milyar dolarlık kurtarma paketi, dünyada, kapitalist düzeni tartışmaya açtı. Dünya liderleri kapitalist sistemi yerden yere vurdu. Saygın yayın organlarındaki başyazılarda, kapitalizmin geleceği tartışılıyor ve yeni model arayışlarını gündeme getiriliyor.
Ayrıca ekonomik, siyasi ve askeri anlamda, süper güç olan Amerika'nın tahtı hiç bu kadar kuvvetli sallanmamıştı. Batan bankalar, işsiz kalan binlerce kişi ve Bush yönetiminin ekonomiyi yeniden rayına oturtmak için 700 milyar dolarlık kurtarma paketi, Smith'in 1776'da Wealth Of Nations ile başlattığı "Kapitalizm ve serbest piyasa ekonomisi en mükemmel sistemdir" ekolünün çöktüğünün de bir tescili idi.
Diğer yandan Sarkozy, "çılgınlık" olarak nitelendirdiği günümüz kapitalist sisteminin eşitsizliği yaydığını, spekülasyonu teşvik ettiğini ve orta sınıfı bitirdiğini belirterek "Yeni bir kapitalist sistem kurulsun" çağrısı yaptı. Fransız lider, "Piyasalar her zaman haklıdır görüşü artık bitmiştir. Yeni ve ahlaki bir kapitalist sistem kurulması için, dünya liderleri İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra, Bretton Woods'ta olduğu gibi yeniden toplanmalı" dedi.
Yine ekonomistler, dünyada yeni bir ekonomik sistem kurulması gerek. Dünya liderlerine çok kutuplu bir sistem olmalı, IMF ve Dünya Bankası yeniden yapılandırılmalı. Dünya finansal sistemi değişmeli" ifadesini kullandılar.
Din adamları bile, yaşanan krizden kapitalizmi sorumlu tutuyor. Anglikan Kilisesi, "Karl Marx haklıymış. Kapitalist sistem insanlığı bu hale getirdi" açıklamasını yaptı
Dünyadaki ekonomik kriz ve sonrası alnına önlemler, Atatürk'ü bir kez daha haklı çıkardı. Aslında her türlü imkânsızlığa rağmen, Türkiye, 1929 yılındaki dünyada meydan gelen ekonomik krizden Atatürk' ün, ekonomik stratejileri sayesinde başarıyla atlatmıştı. 1929 yılında, bütün dünyayı etkileyen Büyük Buhran'ın etkisi, sermaye ve girişimcilik, yetersizliği nedeniyle, Türkiye Cumhuriyeti Devleti devletçilik politikası izlemeye başlamış, ciddi başarılar da elde etmişti.
Batı ülkeleri, 1929 yılındaki ekonomik krizden ders almadığı gibi serbest piyasa ekonomisini benimsedi. Sonuçta da bugünkü kriz meydana geldi Türkiye' de çok partili dönemde, Atatürk' ün ekonomi, özellikle de sanayileşmedeki başarıları göz ardı edilerek, aynı hataya düştü. Hızlı bir şekilde kapitalist düzene kaydı. Son yıllarda ise serbest piyasa ekonomisi, adeta kurtarıcı gibi Türk halkını sunuldu.
Aslında millet olarak Atatürk' ün, ekonomik, özellikle de devletçilik politika ve stratejilerini, ne anladık ne de anlatabildik. Nitekim Atatürk " Türkiye' nin tatbik ettiği Devletçilik sistemi, on dokuzuncu asırdan beri sosyalizm nazariyecilerinin ileri sürdükleri fikirlerden alınarak tercüme edilmiş bir sistem değildir. Bu Türkiye' nin ihtiyaçlarından doğmuştur. Türkiye' ye has bir sitemdir. Devletçiliğin bizce manası şudur. Fertlerin hususi teşebbüslerini ve faaliyetlerini esas tutmak; fakat büyük bir milletin büyük ihtiyaçlarını, birçok şeyleri yapılmadığı göz önünde tutularak, memleket ekonomisini devletin eline almak, Türkiye Cumhuriyeti Devleti, Türk vatanının asırlardan beri ferdi ve hususi teşebbüslerle yapılamamış olay şeyleri bir an evvel yapak istedi ve kısa zamanda yapmağa muvaffak oldu. Bizim takip ettiğimiz bu yol, görüldüğü gibi,"Liberalizm" den başka bir yoldur " demişti. Yine Atatürk, devlet ile ferdin karşılıklı faaliyet sahalarını ayırmak ve devletin de ferdin yerine geçmemesi gerektiğini de her vesile vurgulamıştır.
Bugün ekonomik krize çözüm şekli, Atatürk' ü haklı çıkardı. Türkiye Cumhuriyeti' ni idare edenler ve edecek olanlar, bu krizlerden ders alır mı bilinmez ama Atatürk' ün, ekonomik strateji ve politikalarını dikkate almak zorundadırlar. Çünkü " mutedil devletçilik" bugünkü, küresel ekonomik krizde çözüm olarak ortada.
Nitekim ABD ve AB ülkeleri, dünyadaki krizi, Atatürk' ün yöntemi ile çözüyor. Yani Atatürk' ün, "mutedil devletçilik" politika ve stratejileri, tıpkı 1929' da olduğu gibi, bugünkü ekonomik krize çözüm oluyor. Nitekim ABD 700 milyar dolar, Almanya 400, Fransa 360 avro ve diğer batı ülkeleri de hemen aynı miktarlarda, bankacılık sistemine yardımda bulunuyor. Ancak Türkiye' deki siyasi otorite, hala serbest piyasa ekonomisinde ısrarlıdır. Hülasa Batı da küresel kriz dolayısıyla, şirketler ve bankalar devletleştirilirken, Türkiye' de, devlet sektörünün yok edilerek, serbest piyasa ekonomisinde ısrar edilmesi, dikkat çekici olduğu kadar düşündürücüdür de.