4-Mustafa KANTARCI (GÖZLEM)

4-Mustafa KANTARCI (GÖZLEM)

KUTLAMA ZİYARETLERİ HİZMETLERİ AKSATIYOR

Kent dışındaki sohbete, katılan bir vatandaş, "...günlerdir, bir belediye başkanından, mahallemizin sorunlarını iletmek için, randevu talep ettik. Ancak alamadık. Oysa bizden sonra randevu alan kişiler ve sivil toplum örgütleri, başkana hayırlı olsun dileğinde bulundular. Bu durma, dur diyecek bir makam veya yasa yok mu? " diyerek sitem etmişti. Bu alanda kentimizdeki kutlama ve hayırlı olsun ziyaretlerinden şikâyetçi olan vatandaşlardan da e-mailler de aldık.
Hayırlı olsun veya kutlama ziyaretleri, Eskişehir ve ülke genelinde de ciddi sorundur. Oysa halkımızın, yönetici ve belediye başkanlarına, kutlama veya hayırlı olsun ziyareti yapmaları gibi bir zorunlulukları yoktur. Hal böyle iken, halkımız, bu davranışında, niçin ısrar eder bilinmez. Oysa bu tür ziyaretler, belediye başkanlarına ve diğer yöneticilere, zaman kaybettirmekte, en önemlisi de hizmetleri aksatmaktadır.
Dikkat ediyoruz, ülke genelinde ve Eskişehir' de, her göreve başlayan milletvekili, vali, belediye başkanları ve yöneticilere, hayırlı olsun ziyaretleri yapılıyor. Milletvekilleri Vali, belediye başkanları ve diğer yöneticiler, bu ziyaretlerden memnun mu bilinmez ama yaşananların, ülkeye ve Eskişehir' e, bir yararı olmadığı gibi, kabul edilir bir tarafı da yoktur.
Oysa vakit nakittir. Kaybedilen zamanı, geri getirmek de mümkün değildir. Kutlama ve hayırlı olsun ziyaretlerini önlemek için, yasa varsa, hayata geçirilmeli, yoksa kutlama ziyaretlerini önleyecek yasal düzenleme yapılmalıdır. Şayet bu gerçeklere rağmen, hayırlı olsun ziyaretlerden, memnun olan ve beklenti içinde olan siyasetçiler ve yöneticiler varsa, mesai dışın da bu kabullere yer versinler. Çünkü devletin, kendilerine tanıdığı zamanda ve imkânlarda, saçı bitmemiş yetimlerin de hakkı vardır.
Aslında ziyaretlerin, büyük kısmı amaçlıdır. Çünkü bazı kişi/kişiler, doğası gereği azla yetinmez, hep çoğu ister veya gözü yükseklerdedir. Hep güçlü olanların yanın da bulunmak ister. Koşar adımlarla da muktedir olmaya yönelirler. Çünkü muktedir olmak, onlara göre, müthiş bir ayrıcalık kazandırır. Bu güce erişmenin, tek yolu da, siyasi iradeye veya yetkililere, yaranmaktır. Ziyaretlerin pek çoğu da, ya bir menfaat sağlamak ve iş yaptırmak, ya da gözüne girerek sorunlarının çözümüne önceden zemin hazırlamaktır.
Bu tür ziyaretlerdeki hürmet ve hoşgörü , Siyasetçiler, Milletvekilleri, Vali ve belediye başkanları için bu geçicidir. Çünkü bazı insanlar, güce ve güçlüye yakın olmak gerektiğine inanırlar. Güçlü ve makam sahibi insanlar, güçsüz duruma düştüğü andan itibaren de, hemen başka bir güçlünün yanında bulunurlar. Bu insanlar aynı zamanda tahterevalli gibidir. "Kaldır beni, kaldırayım seni" felsefesini ilke edinmişlerdir.
Türk toplumu, artık gerçekleri görmek, hiçbir getirisi olmayan, "HAYIRLI OLSUN" veya "KUTLAMA" ziyaretlerinden de vazgeçmek zorundadır. Çünkü zaman, kadar para değerlidir. İş yaratılmadan geçirilen her saat, bir daha ele geçmemek üzere yitirilen bir hazinedir. Para kazanmanın, daha değerli varlıklar elde etmenin, en önemli öğesi de zamandır. Bundan dolayı küçük bir zaman parçası bile, boş geçirilmemeli, gereği gibi değerlendirilmelidir, Ayrıca kaybedilen zamanı da geri getirmek de mümkün değildir
Öte yanan Atalarımız, 'Vakit nakittir' demiştir. Bu söz tabiî ki geçmiş dönemlere ait. Şimdi görüyoruz ki, vakit, nakitten çok daha değerli. Çünkü yerine konulamayan tek değer zamandır. Zamanı i verimli kullanan toplumlar, kişi/kişiler ve kurum/kuruluşlar her alanda başarıdan başarıya koşar. Öyle bir çağda yaşıyoruz ki, artık günler, saatler, dakikalar değil, saniyeler önemlidir. Zamanı boşa harcamakla, devlet olanaklarını yok etmek arasında hiçbir fark yoktur. Bu tür yanlışlıkları gördükçe de, Hz. Ömer' in, millet malını ve zamanı kullanma karşısındaki, şu davranışını hatırlarım.
"Ashab'tan Abdurrahman bin Avf, Hazreti Ömer halife iken onu makamında ziyaret eder. Selâm verip müsait bir yere oturur. Ancak Hz. Ömer kendisiyle hiç meşgul olmaz. Selâmını bile almaz. Hazreti Ömer, işini bitirdikten sonra, yanan mumu söndürür. Aynı onun gibi başka bir mum yaktıktan sonra: "Ve aleyküm selâm" deyip selâmını alır. Ve konuşmaya başlar. Abdurrahman bin Avf Hazretleri, Hz. Ömer Hazretlerine, niçin o mumu söndürüp başkasını yaktıktan sonra kendisiyle meşgul olmaya başladığını sorar. Hazreti Ömer: "Ya Abdurrahman, evvelki mum devletin hazinesinden alınmış mumdu. O yanarken, şahsî işlerimle meşgul olsaydım, Allah indinde mes'ul olurdum. Sizinle devlet işi konuşmayacağımız için, kendi cebimden almış olduğum mumu yaktım. Ondan sonra sizinle meşgul olmaya başladım", deyince Abdurrahman Bin Avf Hazretlerinin gözleri yaşarmıştı. Ellerini kaldırarak şöyle dua etti:
-Ya Rabbi! Hattab oğlu Ömer'i, bizim başımızdan eksik etme...

Önceki ve Sonraki Yazılar
4-Mustafa KANTARCI (GÖZLEM) Arşivi