Gazi Özdemir
KÜTUB-İ SİTTE’DEKİ HADİS VE SÜNNET GERÇEĞİ KİTABIM-3
Kaldığım yerden konuya devam ediyorum.
Dolayısıyla Hadis ve Sünnet kelimeleri açıkça tanımlanmaksızın asırlardır bazen Hadise Sünnet, bazen Sünnete Hadis veya hepsine Hadis veya Hepsine Sünnet denerek ve netliğe kavuşmaksızın inananların kafasını karıştırmış, bugüne kadar gelinmiştir.
Lokman-6-7. ayetlerle bu konuya şu vurgu yapılmıştır:
Lokman-6. Öyle kimseler de var ki, insanları Allah'ın yolundan saptırıcı ve hiçbir bilimsel dayanağı olmayan çelişkili hadislere /sözlere yönelip değer verirler, hatta hikmet dolu kitabın /Kur'an'ın ayetleriyle bir tutarlar ve onlara sarılırlar. İşte böyle davrananlar için perişan edici bir azap olacaktır. 7. Kur’an dışı ve onunla çelişen hadisleri /sözleri üretenlere ve Kur’an ayetleri gibi önem verenlere, hikmet dolu kitabın ayetleri okunduğu zaman, sanki onu hiç duymamış gibi bir tavırla önemsemezler ve rivayet olunan sözlere daha çok yönelirler. Böylelerine elem verici bir azabın olacağını bildir.
Sünnet sözlerin ise hepsi Müteşabih /uyarlanabilir /çok seçenekli /değişken, zamana ve topluma göre farklı özellikte de uygulanabilecek yaşam örnekleridir. Hz. Muhammed’in yaşadığı Arap toplumunun o zamanki örf ve adetlerini, gelenekselleşmiş uygulamaları ile sosyo-kültürel kuralları yansıtan açıklamalar demektir
Bunlar, Motamot taklit edilmesi şart olmayan söz ve davranışlardır. Ancak uygun bulunanları, faydalanılabilmek üzere güncellenebilir. Kur’an temelli olmadığı için de hiçbir sünnet, dinsel bir kural olarak dayatılmaz ve kişisel tercihe bırakılır.Bağlayıcılık özellikleri yoktur. Uygulanıp uygulanmamaları kişinin isteğine bağlıdır.
Kütub-i Sitte kitabında olan 5973 söze ilişkin benim 1) Kur’an’a Uygun Sözler = Hadisler ve 2) Yaşama Yönelik Sözler = Sünnetler şeklinde yapmış olduğum bu ayırım, Din İşleri Yüksek Kurulu tarafından kabul edilmemiş ve ağır eleştirilerine maruz kalmışımdır.
Halbuki Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından geniş bir kadroya hazırlatılan ve 2019 yılında İkinci Baskısı Yayınlanmış olan “HADİSLERLE İSLȂM” kitabında da benim benimsemiş olduğum bu ayırım yapılmıştır.
Örneğin “Hadislerle İslâm”’ın birinci cildinde şu açıklamalar bulunmaktadır:
“Hadis, varlığını Hz. Peygamber’den alır. Ancak Hz. Peygamber’in Kur’an’ın dışındaki söz ve davranışları olan sünnet ise, onun sağlığında düzenli ve kapsamlı biçimde yazıya geçirilmemiştir”
“Hadisleri Kur’an ile birlikte düşünmek ve bütüncül olarak ele almak, hadislerin anlaşılması için hayati öneme haizdir. Bir Hadisi anlamaya çalışırken ve değerlendirirken göz önünde bulundurulacak ilkelerden birisi de o hadisin Kur’an’la birlikte ele alınmasıdır. Hadiste ifade edilen hususlar, öncelikle Kur’an’ın sarih /açık ayetleriyle veya geneliyle karşılaştırılır ve hadis, Kur’an’ın bütünlüğü açısından ele alınır (/Hadislerle İslâm. C-1, s 66, 83, 139, 2019.).
Hadislerle İslâm kitabından önemli mesajlara devam edelim:
“Hadislerin Kur’an’la karşılaştırılması fikri, Hz. Peygamberin ve sahabenin ileri gelenlerinin bu yöndeki uygulamalarına dayanmaktadır (sayfa-140).
“Hadislerden çok azı da tıpkı bazı Kur’an ayetleri gibi manası itibariyle müteşabihtirler.
“Sünnet denilen ifadelerin de çoğu müteşabihtirler ve çoğu Hz. Muhammed’in o zamanda yaşamakta oluşuna uygun yaşam ve günlük uygulamalarıdır. Zamana, toplumlara ve kişiye göre değişkendirler. Uygulayıp uygulamama, kişinin seçimi ve kararına göredir”.
Demek oluyor ki çoğunluğun kullanmakta olduğu gibi tek Hadis kelimesi, Peygamberimizin Hadis ve Sünnet şeklindeki iki türlü sözü için tek bir kelime olarak kullanılmamalıdır. Hadis ayrı, Sünnet ayrı anlamlı olacak şekilde kullanılmalıdır.
Bu çalışmamda fark ettim ki Hadis-sünnet kelimelerinin net bir ayırımları yapılmaksızın birbirleri yerine de asırlardır kullanımları, kafa karışıklığının devamına yol açmış ve halen bu karmaşa devam etmektedir.
“Hadislerle İslâm” kitabında belirtilmiş olduğu gibi “Kur’an ve Hadis bütünlüğü” için Peygamberimize atfedilen bir sözün Kur’an’da olan bir veya birden fazla ayete uygunluğunun belirlenmesi, o sözün Hadis grubunda olduğunu kesin bir şekilde göstermektedir.
Sünnet sözlere baktığımızda ise, bu sözlerin Kur’an ile bütünlüğü söz konusu değildir. Kaldı ki bu sözlerin bir kısmı Hz. Muhammed’e (asr) atfedilirken, bir kısmı ise o zamanın sahabeleri diye tanımlananlar tarafından söylenmiştir. Yani Peygambere ait sözler olmadığı halde, Kütub-i Sitte kitabında yer almışlardır. Hatta dikkat edilirse, bunlardan bazılarının Kur’an’ın ruhunun temel ilkelerine, dolayısıyla da Peygamberimize uygun olmadığı da görülecektir.
Bu nedenle de halen bir boşluk halinde devam etmekte olan “Hadis ve Sünnet” konusuna ayrıntılı bir yaklaşımla değinmenin fayda sağlayacağına olan inancım, bu yönde mevcut boşluğun doldurulması gerektiğine beni yönlendirmiştir.
Bu çalışmam ile şu sonuçlara vardım:
1) Hadis ve Sünnet sözlere açıklık getirildi
2) Hadis sözler Kur’an temellidirler
3) Sünnet sözler, Kur’an temelli değil de Peygamberimizin (asr) yaşamış olduğu o zamanın toplumunun gelenekleri, sosyo-kültürel yaşam uygulamaları ve insanî davranışlarına ait sözlerdir. Kur’an ve Hadisler gibi Dinsel uygulanma şeklinde bir zorunlulukları yoktur.
4) Sünnet sözlerin 2/3’ü Hz. Muhammed’e, 1/3’ü ise Sahabelere atfedilmiştir
5) Kütubi Sitte kitabında bildirilmiş olan Sünnet sözlerin Sahabelere ait olanlarından (1260), çelişkili olanlarından (209 söz), Ek haramlaştırmalar yapanlardan (131 söz), Kur’an’a ve Peygamber’in farklı kişilik ve ilahî temelli bilgileri ile akla ve mantığa da aykırı olanlardan (322 söz), Peygambere atfedilen Kıyamet alametlerine ilişkin 17 sözden ve sadece ayet olan 140 sözden temizlenmesi gerekir. Ki bunlar toplam 2219 söz olmaktadır.
Hadis ve Sünnet sözlere ilişkin bu bilgilenmenin sağlanması ve ayıklamanın yapılması ile:
a. İnsanlar, çelişkiler yaşamaktan kurtulacaklar,
b. Kur’an ve Hadis bilgilerinin önemli ve uyulması gerekli açıklamalar olduğunun rahatlığı sağlanmış olacak ve HZ. MUHAMMED’İN HADİSLERİ NETLEŞECEK VE KARMAŞADAN KURTARILIP SAHİPLENİLECEKTİR. REDDEİLMEKTEN DE KURTULACAKLAR.
c. Sünnet denilen sözlerin, uyulması şart değil de kişilerin kararına bırakılmış olduğu ve hepsinin Müteşabih /uyarlanabilir /çok seçenekli /değişken özellikli oldukları bilgisi insanları rahatlatacak,
d. İnsanların bu yönden rahatlaması, inanç içtenliğini sağlayacak, korkuları azaltacak ve sosyo-kültürel yaşamı rahatlatacak,
e. İnançlarında sınırda olanların bu inançları kuvvetlenecek ve uzaklaşma ön yargıları yakınlaşmaya dönüşecek,
f. Kur’an ve Hadis sözlere yaklaşımları ile Sünnet sözlerin uygun olanlarına bakışları olumlu yönde değişecektir.
Önsözümü ve görüşlerimi Sayın Prof. Dr. Hayri Kırbaşoğlu’nun ve Sayın Prof. Dr. Mehmet Görmez’in şu yaklaşımları ile bitiriyorum:
“Bugün İslâm dünyasında geçmiş ulemânın kabul ettikleri bazı hadislerin tekrar gözden geçirilmesi yönünde giderek artan bir eğilim söz konusudur. Bu eğilimi görmezlikten gelerek böyle bir düşünceyi savunanları “Hadis münkirleri” veya “Sünnet inkarcıları” şeklinde itham etmek ne meseleye çözüm getirmekte ne de zihinlerde oluşan soruları ve şüpheleri bertaraf edebilmektedir. Bu durum karşısında yapılması gereken şey, vakıayı inkardan ziyade “güvenilir hadisleri belirlemede uyulacak ilmî esasları” gözden geçirip yeniden değerlendirmek ve hadislerin ayıklanmasını (sahihini sakiminden /çürüğünden ayırmayı) sağlıklı bir zemine oturtmaktır. Bu yapılmadığı takdirde hadislere ve dolayısıyla da sünnete karşı takınılan olumsuz tavırların giderek artması ve kaçınılmaz olarak içine düşülecek ifrat sonucu “hadislerin tamamının inkâr edilmesi” söz konusu olabilecektir.”. (M. Hayri Kırbaşoğlu).
“Hadislerin, Peygamberimizin dilinden çıkan sözler olup olmadığı konusunda birçok usül ve uygulama söz konusu. Farklı disiplinler hadisler konusuna farklı yaklaşımlar da segiliyor. Fakat özellikle bir ilke ve yöntem var ki en başta olması gerekirken günümüzde hiç kullanılmıyor. O da hadislerin Kur’an’a arzı ilkesi. Bir hadisin isnadı ne kadar sahih olursa olsun, metninde aranması gereken ilk özellik Kur’an’a uygun olup olmadığıdır (kalkuyarhareketi.com/hadis s.79-Hadislerin Kur’an’a Arzı-M. Görmez)
SON SÖZ: HADİSLERE SAHİP ÇIKALIM, SÜNNET SÖZLER İLE BİLGİLENELİM
NOT- NÖVAK Vakfımızın kitaplarının gelirleri ile Eskişehir Tıp Öğrencilerine burs veriyoruz. Özel günlerinizde kitaplardan alır veya hediye ederseniz bize destek olur ve öğrenci sayımız inşallah artar: "DİN VE BEYİN", "SON DAVET KUR'AN", "KUR’AN KADINI KORUYOR", "OKU! Konularına göre Kur'an ayetleri", "KUR'AN'IN KULU KÖLESİ MEVLȂNA", “TEVRAT VE İNCİL’DE ÖNCEKİ İSLAM”, “KUR’AN VE SON İSLAM”, “ALLAH İLE ANLAŞMAMIZ VAR”, “ALLAH’TAN ALACAKLI OL”, “ÖZDE DİNDAR, SÖZDE DİNDAR”, “ALLAH KİMİ SEVER, KİMİ SEVMEZ” ve “HADİS VE SÜNNET GERÇEĞİ”
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.