4-Mustafa KANTARCI (GÖZLEM)

4-Mustafa KANTARCI (GÖZLEM)

KUVVETLER AYRIMI

Türkiye'de, politikacılar başarısızlıklarını bahane bulmak veya hedeflerine ulaşmak için, ya mevcut devlet sistemini, engel gördü veya geçmişteki olayları gündeme getirerek bahaneler üretti. Sonuçta da ülkede, kamplaşmalara, kutuplaşmalara hatta zıtlaşmalara zemin hazırladı.
Dün öyle idi, bugünde öyledir.
Nitekim Başbakan Sayın Erdoğan, bürokratik oligarşinin hükümetin icraatlarına engel olmaya devam ettiğini söyleyerek, yapamadıklarına bahane üretti. Oysa AKP iktidarı, 10 yıldır tek başına iktidardır. Pekala engelleri kaldırılabilirdi.
Ayrıca Başbakan Sayın ERDOĞAN, yaşadığımız sıkıntıların ardında sistemin içindeki ne yazık ki yanlışlıklar. Sistem düzenli kurulmamış. Düzgün kurulmadığı içindir ki umulmadık yerde, umulmadık şekilde bakıyorsunuz bürokrasi karşımıza dikiliyor. Bürokratik oligarşi karşınıza çıkıyor. Umulmadık yerde, yargı ile karşı karşıya kalıyorsunuz." sözleri ile de yargıyı eleştirdi.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ise, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın, "Kuvvetler ayrılığı önümüze engel olarak dikiliyor" sözlerini demokrasinin özüne yönelik, bir saldırı olarak nitelendirdi.
Cumhurbaşkanı Sayın GÜL ise "Eskiden gelen bazı yanlış örnekler vardı. Sayın Başbakan, onları kast etmiştir. Yoksa kuvvetler ayrılığı, hepimiz biliyoruz ki demokrasinin temel ilkesi" diyerek, başbakan, yasama, yargı ve yürütmeye sahip çıktı.
Sayın ERDOĞAN, kuvvetler ayrımını eleştirerek, başkanlık sistemine zemin mi hazırlamak istedi bilinmez ama Başkanlı sistemi ile yönetilen ABD sistemine göre, bu birimler "hükümet birimleri" olarak adlandırılırken, diğer sistemlerde, "HÜKÜMET " yalnızca yürütme birimini ifade eder.
Tepkiler gelince de Başbakan Sayın ERDOĞAN, kuvvetler ayrılığını, en kuvvetli savunan partinin lideriyim. Bu konuyu, bir defa altını çizerek güçlü bir şekilde ifade edeyim. Kimse bunu eğip, büküp sağa sola çekmesin. Erkler arası, yetki ihlaline karşıyız" diyerek, sözlerinin yanlış anlaşıldığını söyledi.
Ayrıca Sayın ERDOĞAN, "Yasama, yürütme, yargı, bu ülkede öncelikle milletin menfaatini düşünmesi lazım. Ardından bu devletin menfaatini düşünmesi lazım: eğer biz güçlü hale geleceksek, böyle güçlü hale geleceğiz." dedi. Ancak Siyasi iktidarlar da yasama, yürütme ve yargıya saygı göstermelidir.
Öte yandan yasama, yargı ve yürütmenin görevlerini gerektiği şekilde yapamadığı toplumlarda, demokrasi yoktur. Bu tür toplumlarda, yasama, yürütme ve yargı yetkileri belli bir kesimin elindedir. Denetim olmadığından, devletin işleyişinde keyfiyet egemendir.
Oysa Atatürk döneminde, sistem doğru kuruldu. O sistemle de o dönemde hayal edilemeyecek başarılar elde edildi. Ne zaman ki Türkiye, çok partili dönme geçti, sistem ve siyasi ahlak bozuldu. Cumhuriyet, padişahları türedi.
Ayrıca Atatürk dönemi dışında, Türkiye'de hiçbir dönem arzu edilen boyutta kuvvetler ayrılığı ilkesi geçerli olmamıştır. Çünkü yasama organına, halk değil, hep liderler hakim oldu. Yasama, yürütme ve yargı neredeyse, tek bir organ gibi çalıştı.
Kuvvetler ayrılığı, demokratik devlet yönetimini düzenleyen bir modeldir. Bu model içinde, "DEVLET çeşitli birimlere ayrılmıştır, her birimin ayrı ve bağımsız gücü ve sorumluluk alanları vardır.
Şu bu gerçek ki çağımızda, tam olarak uygulanan bir kuvvetler ayrılığı veya bir kuvvetler birliğinden söz edilemese de, pek çok yönetim sistemi, açık bir şekilde kuvvetler ayrılığı, ya da kuvvetler birliği ilkesine dayanmaktadır. Bazı kesimlere göre kuvvetler ayrılığı aynı zamanda yönetimi yavaşlatmakta veya yürütme diktatörlüğünü desteklemekte; hesap verilebilirliği düşürmekte ve yasamanın gücünü azaltmaktadır.
Kuvvetler ayrımı; yasama, yürütme ve yargı erklerinin, eşit sayılması ve birbirlerinin alanına müdahale etmemesi, aynı elde toplanmamasıdır. Bu aynı zamanda demokrasinin olmazsa olmaz koşuludur. Yasama yasaları yapacak, özgür iradesiyle. Yürütme, yasamanın yaptığı yasaları, hayata geçirecek, siyasi iktidar da bu yasalarla, yönetecek ülkeyi. Yargı da, yasaların anayasaya uygunluğunu ve yürütmenin yasalara aykırı hatalı uygulamalarını denetleyecektir.
Şayet ülkemiz, "DEMOKRASİ" ile yönetilecekse, kuvvetler ayrılığı zorunludur. O nedenle de siyasi iktidar ve muhalefet, kuvvetler ayrılığına saygı gösterecektir. Bunu sağlayacak olan ise halktır. Yani seçmendir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
4-Mustafa KANTARCI (GÖZLEM) Arşivi