
4-Mustafa KANTARCI (GÖZLEM)
LİDERLER EKTİKLERİNİ HASAT EDERLER
CHP' li seçmen bile, Baykal'a inanmıyor. CHP'lilerin yüzde 59'u yeni lider, yüzde 34'ü de partide değişim istiyor. CHP'li seçmenin yüzde 45'inin, seçimlerden başarıyla çıkacağına inanmış, yüzde 55'in ise umutsuz olarak seçimlerde oy kullanmış.
Bugünde Muhalifler, Baykal ve partisini, seçimlerdeki başarısızlığını gerekçe göstererek, Baykal'ın, yönetimi ile birlikte görevi bırakmasını istendiler. Ancak Sayın Baykal, istifa etmeyeceğini ve görevinin başında olduğunu açıkladı. Karşı taraf ise yeni bir lider ve kadro da ısrar ediyor.
Gerçi CHP, 3 Kasım seçimlerinde, Kemal Derviş, Yaşar Nuri Öztürk, Akif Hamzaçebi gibi isimlerle başlattığı süreci, 22 Temmuz seçimlerinde, İlhan Kesici, Güldal Mumcu... gibi yeni yüzlerle, devam ettirdi ama bu isimler, CHP' yi iktidar yapamadığı gibi, CHP' nin kimliğini, vizyon ve misyonunu da tartışır hale getirdi.
Deniz Baykal, bütün bu olanlardan ve gerçeklerden ders çıkarır mı bilinmez ama "Derhal çekil git" demek de, CHP' ye zarar verir. Çünkü yerine kim gelecek? Hangi kadrolar gelecek? Gelince ne yapacak? Belli değil.
Diğer yandan Sayın Baykal hakkında, kamuoyuna hakim olan kanı, Sayın Baykal' ın, "Ufak olsun benim olsun", felsefesini benimsediği veya " iktidar" olmak istemediği yönündedir.
CHP ve diğer partilerdeki bu yöndeki gelişmeler, tartışmalar ve eleştiriler gösteriyor ki toplum olarak, hala çağımızın liderini tanımlamaktan çok uzağız. Sürekli, kişisel kriterleri gündeme getiriyor, lider konumunda olan insanlardan, adeta mucize bekliyor. Partilerle ilgili her olumsuz gelişme de, liderlere fatura ediliyor.
Oysa çağımızda, lider dönemi bitti. Liderin tanımı da değişti. Karizmatik bir kadronun temsilcisi insanların üzerinde odaklanan, reklâm kampanyaları, ulusal bazda hala pirim yapıyor ama Lider, "EKİBİ" ve "PROĞRAMI" ile liderdir.
Bugün bakıyoruz. 22 Temmuz milletvekili seçimlerinde başarısız olan partilerin faturası, Liderlere kesiliyor. Kimi istifa ediyor. Kimi de partinin başında kalkmakta ısrar ediyor. Oysa partilerin aldığı başarısızlıkta, Lider kadar ekibi ve parti teşkilatının da sorumluluğu var. Ancak Partilerde, parti iç demokrasi olmadığı için, lider tek söz sahibidir. Durum bu olunca da elbette, fatura liderlere kesilecektir
Hülasa liderler, ektiklerini hasat ediyorlar.
Öte yandan ülkemizde Liderler arasında gerginlik, kalıcı hale geldi. Oysa siyasi parti liderlerinin, görevi, ülkede gerginlik yaratmak değil, mevcut ve oluşması muteber gerginlikleri, ortadan kaldırmak ve oluşacak olanları da önlemektir. Hatta fırsat vermemektir.
Ülkemizde parti liderleri, hala geçmişteki yöntemlerini tesiri altındalar. Ucuz ve çağ dışı yöntemlerle de, gündemde kalmak istiyorlar. Halbuki dünyada, lider dönemi de bitti. Liderin tanımı da değişti. XXI. yüzyılda, bir kadro hareketi öne çıktı. Ama liderler, hala dünyadaki bu gelişmenin, ya farkında değiller, ya da geçmişteki alışkanlıklarının ve özlemlerinin tutsağı halindeler.
Aslında çok da görmemek lazımdır. Çünkü yıllardır partiler ve ülke, "Cumhuriyet Padişahları" ile yönetildi. Partilere, "TEK ADAM" felsefesi hakim oldu. " SE-BEN " kavgası ve gerginlikler, gündemi sürekli işgal etti. Bu tablonun, toplum ve insanımız için, bir "EĞİTİM" olduğu da, sürekli gözardı edildi.
Elbette bu olumsuz eğitim, bugünkü liderleri de etkiledi.
Dikkat ediyoruz. Liderler, ceviz kabuğunu doldurmayan sözlerle, gündemi meşgul ediyorlar. Toplumu geriyorlar. Karşılıklı olarak da, halkı tedirgin eden, hiçte hoş olmayan sözler söylüyorlar ve suçlamalarda bulunuyorlar. En kötüsü ise, geleceğimiz olan çocuk ve gençlerimize, kötü örnek oluyorlar.
Türkiye' de, siyasi parti liderlerin büyük çoğunluğu, yönetirken yenilik yapmıyor, geçmişteki liderlerin misyon vizyonlarını adeta tekrar ediyorlar. Uzun vadeli düşünmüyorlar; günü kurtarmayı da büyük bir başarı olarak görüyorlar. İcraatlarına da "Hoşgörü" yok. Kendi kendilerini disipline edemiyorlar. Hatalarını, sürekli tekrar ediyorlar. Akıl ve mantığı göz ardı ediyorlar, olaylar karşısında duygusal davranıyorlar En önemlisi de eleştiri kavramının, gereğini de yapmıyorlar. Nitekim yazar Rahmetli Uğur Mumcu' nun, eleştiri hakkındaki " TARTIŞMA YERİNE KAVGA, KAVGA YERİNE SUÇLAMA, YANITLAMA YERİNE SALDIRI, BİZİM YATIĞIMIZ BU İŞTE!" görüşü, lider ve politikacıların, eleştirideki tavrını, en güzel şekilde tanımlıyor.