1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)

1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)

Liderlik önde gitmek değildir...

"Kurt Yürüyüşü" diye gerçek bir durum var doğada.
Kısaca anlatalım...
-Önde sürünün en zayıf, hasta 3 kurdu gider. Pusuda ilk onlar ölecekler! Diğer görevleri de arkadan gelenler için karda ilk yolu onlar açarlar.
-Ardından en tecrübeli 5 savaşçı kurt gider.
-Ortada 11 "dişi kurt" korunma düzeninde yürürler.
-Dişileri, sürünün arkasından sorumlu 5 deneyimli savaşçı kurt izler.
-En arkada sürüden mesafeli olarak yürüyen ise sürünün lideridir...
-O, sürekli olarak sürünün tamamını görmeli, izlemeli ve kontrol etmelidir.
Sizce de çok etkileyici değil mi ?
Doğada var olan Kurt yürüyüşünün ortaya koyduğu ana fikir şudur:

Liderlik en önde gitmek değil en doğru şekilde ilerlemektir.
Önde olanlar dikkat...
-Önde olmanız başarılı olduğunuz anlamına gelmez.
-İlk olumsuzlukta Harcanır gidersiniz...
Şimdi bu yazdıklarımızı siyasete bir uyarlayın bakalım...
Önde olduğu için lider olduğunu zannedenler kimler?
Sırf önde oldukları için kendilerini lider zannedip, ilk saldırıda telef olanlar kimler?
Ve...
Önde olmamalarına rağmen, en arkadan gerçek liderliği yapanlar kimler?
Türkiye'yi de Eskişehir'i de geçirin şöyle bir aklınızdan bakalım?
*************************************

EN SEVDİĞİMİZ HİKAYE...
Bu güne kadar bir çok kez yayınlamışlığımız vardır.
İlginç olan, bu yazıyı hemen her iktidar döneminde yayınlamış olmamız.
Demek ki iktidarlar değişse de, hikayenin geçerliliği hiç değişmiyor.
İsterseniz bir daha okuyun siz karar verin.
Stalin en sadist cinayetlerini planladığı çalışma odasına yakın dostlarını toplamış sohbet ediyordu. Votka şişelerinin biri gidip, diğeri geliyordu. Kafalar iyice dumanlanmıştı. Stalin kan çanağına dönmüş gözlerini etrafında dalkavukluk yarışına girmiş adamlarına çevirerek sordu:
- Saçını ihtilalde, halk içinde, devlet yönetiminde, bürokraside ağartmış dostlarım... Söyleyin bakalım halkın, yönetime baş eğmesi, kayıtsız şartsız itaat etmesi için yöneticiler ne yapmalı, nasıl davranmalıdır?
Her dumanlı kafadan bir ses çıktı. Kimisi adaletten, haktan söz etti... Kimisi demokrasiden... Kimisi sürgünden, sehpadan, hapisten... Kitlesel cinayetlerin deha çapındaki katili Stalin, beğenmedi adamlarının izahatlarını... Bir kadeh daha votka yuvarlayarak şöyle dedi:
- Yönetimi eline geçiren hükümdar en yücedir! Halkın karşınızda baş eğip durması için ne yapılması gerektiğini, durun da şu beyinsiz kafalarınıza çivi gibi çakayım... Hemen hizmetçileri çağırıp emretti.
- Çabuk bana bir tavuk getirin... Aceleyle bir tavuk kapıp getirdi adamları... Stalin, kafaları iyice dumanlanmış adamlarının gözleri önünde başladı canlı canlı tüylerini yolmaya tavuğun.
Bütün tüyleri yolunup cascavlak kalan tavuğu odanın ortasına salıverdi, lider...
- Şimdi izleyin bakalım nereye gidecek bu şaşkın tavuk...
Zavallı tavuk bu azaptan kaçıp kurtulayım diye aralık kapıdan dışarı canını atayım diyor, soğuktan tir tir titriyor...
Masaların altına giriyor, köşeli masa ayakları canını yakıyor...
Duvar diplerine koşuyor teleksiz, tüysüz kanatları yara bere içinde kalıyor... Şömineye yaklaşıyor tüysüz derisi kavruluyor...
Çaresiz, tüylerini yolan Stalin'in bacakları arasına saklanıp, sığınıyor... O zaman Stalin, cebinden bir avuç yem çıkarıp önüne tane tane atıveriyor yolunmuş tavuğun... Yemlenen tavuk, Stalin nereye yönelse peşinden koşuveriyor..
Ağızları bir karış açık kalan dostlarına bakıp, pos bıyıklarının altından gülerek şöyle diyor Stalin:
- Gördünüz mü, Halk dediğiniz topluluk bu tavuk gibidir.
Tüylerini yolup al ve serbest bırak... O zaman yönetmek kolay olur...
Stalin'in sofra dostları hayretler içinde kalıp:
- Vay anasını birader, adamdaki akıla bak, diye başlarını salladılar...
Bu gerçekten olmuş mu, yoksa uydurulmuş bir öykü mü bilmem.
Ancak 'Stalin'in Tavuğu' diye bir tabir var... Bu tabire uyan nice halk, nice yönetici görmedik mi biz de şu kısacık hayatımızda...
Hele de, tüylerimiz yolundukça birilerinin bacakları arasına girip, ara sıra önümüze serpiştirdikleri yemlerin peşinden koşanların arttığını gördükçe...
Bu hikayeyi zaman zaman hatırlatmakta yarar olsa gerek diye düşündüğümüz için bir daha yayınladık ki tavuk gibi olduğumuzu unutmayalım...
***************************
Mustafa Koç ölünce öğrendiklerimiz
Bir kere:
-Sana iyilik yapılıyorsa, sen bunu unutmayacaksın...
Ha bu arada...
-Yaptığın iyiliğin de reklamını falan yapmayacaksın. Kimseler bilmeyecek yaptığın iyiliği.
-Ne kadar zengin olursan ol, hovardaca para harcamayacaksın.
Görgüsüz kategorisine kesinlikle kendini düşürmeyeceksin.
-Aile geleneğini hiçbir zaman bozmayacaksın.
Zira birçok firmayı eltiler ve kavgaları batırmıştır.
-Sermayeyi kesinlikle bölmeye kalkmayacaksın.
Çünkü bölünen sermaye küçülmek demektir.
-Aile bireylerini kesinlikle çalışanlardan ayrı tutmayacaksın.
Başarının yolu azcık da buradan geçiyor.
-Öyle bir sistem kuracaksın ki işinde, sen ölüp gitsen bile hiç kimse "Bu şirketler şimdi ne olacak?" diye düşünmeyecek.
Zira, sistem tıkır tıkır işleyecek.
-Toplumsal ve sosyal projelerin içinde sürekli olacaksın ki, toplumun içinde bir unsur olduğun her zaman hissedilsin.
Tüm bu ve buna benzer "başarılı" olma ve "takdir edilme" kurallarının ne denli etkili olduğunu Mustafa Koç'un ölümü üzerine öğrendik.
Umarız, şirketleri "kaliteli" şirket sahiplerini de "takdir edilen" yapan bu kurallar, her şirket sahibi tarafından uygulanır.
*************************
BİRAZ DA GÜLMEK LAZIM
Okuldan gelen kız koşarak mutfağa annesinin yanına gelmiş;
- Anne, annecim, okulda bu gün alfabeyi saydık, herkes C ye kadar saydı, ben G ye kadar.. bak;
- A, B, C, D, E, F, G .
Anne;
- Aferim benim güzel, akıllı kızım .
Çocuk;
- Bütün bunlar sarışın olduğum için, di mi annecim? .
Anne;
- Evet, güzel kızım .
Ertesi gün;
- Anne, annecim, okulda bu gün sayı saydık, herkes 4 e kadar saydı, ben 9 a kadar.. bak, 1, 2, 3, 4, 5, 6, 7, 8, 9 .
Anne;
- Aferim benim güzel, akıllı kızım .
Çocuk;
- Bütün bunlar sarışın olduğum için, di mi annecim? .
Anne;
- Evet, güzel kızım .
Ve ertesi gün;
- Anne, bu gün beden eğitimi dersinde soyunma odasındaydık, bütün kızların göğsü tahta gibi dümdüzdü, bir tek benim göğüslerim kocamandı. Bu da sarışın olduğum için di mi annecim .
Anne; - Hayır yavrum, onlar 7 sen 24 yaşında olduğun için...

Önceki ve Sonraki Yazılar
1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ) Arşivi