4-Mustafa KANTARCI (GÖZLEM)

4-Mustafa KANTARCI (GÖZLEM)

MADENLERİMİZ!

Sivrihisar bulunduğumuz iki gün içinde, İlçe sınırları içindeki madenleri konuşma fırsatı bulduk. Özellikle de Altın ve Toryum bakımdan zengin olan ilçe, mermer açısından da zengin yataklara sahip. Ancak İlçe ekonomisine yeteri kadar katkıda bulunmuyorlar.
Asında madencilik önemsenir bir potansiyel taşımasına rağmen, ülke ekonomisinde halen önemli bir yer edinmiş değil. Türkiye, 29 maden türünde, dünyada 10. sırada, pazar payları sıralamasında ise yüzde 16 ile 52. sırada yer alıyor. Türkiye'de yaklaşık, 50 farklı madenin üretimi yapılıyor. Bu üretimin ekonomiye doğrudan katkısı ise 7 ila 8 milyar dolar arasında değişiyor. Gayri Safi Milli Hasıla (GSMH) içindeki payı da yüzde 1.5 dolayında seyrediyor.
Ülkemizin, maden kaynaklarının değeri, 34 trilyon dolar olarak tahmin ediliyor. Yılda 8 ila 12 milyar dolarlık üretim ve 4 ila 6 milyar dolarlık bir ihracat gerçekleştirilebilir. Oysa 1.5 milyar dolarlık ihracat yapılıyor. Yurtdışı satışlarının büyük çoğunluğunu doğal taş ürünleri oluşturuyor.
Türkiye Jeoloji Mühendisleri Odası yetkilileri, AKP Hükümeti tarafından 5 Haziran 2004 tarihinde, TBMM'den geçirilen 5177 sayılı değişiklik ve 5213 sayılı Maden Kanunu'na dikkat çekerek, bu yasalarla yabancı sermaye maden işletme ruhsatı alma konusunda, büyük kolaylıklar sağlandığını ifade ettiler.
Kaymaz Altın Maden Yatağı ile ilgili mücadelemizde, genç bir maden mühendisi, " mücadelenizi, takdirle karşılıyorum. Bugünkü şartlarda, yabancılar madenlerimizi bedavaya kapatır. Zararı yok, bizler istifade etmeyelim. Gelecek nesiller, belki akıllı olur, bu madenlerimizi kendi insanımızın yararına işletir" demişti.
Maalesef genç mühendisin, korkuları doğru çıktı. Siyasi otoritenin çıkardığı yasalarla, Yabancı maden arama şirketleri, Türkiye'de, Doğu Anadolu büyüklüğündeki bir arazide maden arama ve işletme ruhsatını eline geçirdiği söyleniyor.
Yasayla birlikte, Türkiye'nin birçok maden sahasında yabancı şirketlerin maden arama ve işletme konusunda önünün açıldığını vurgulayan yetkililer, özellikle Karadeniz bölgesinde altın, gümüş, bakır, çinko madenlerinin yabancı tekeller tarafından işletildiğine dikkat çektiler.
Türkiye, maden çeşidi bakımından oldukça zengindir. Ancak kendi madenlerini işleyemiyor. O nedenle de maden yataklarımız tamamen yabancı şirketlerin kontrolü altında. Türkiye'de 26 tane yabancı şirket maden çıkarıyor. Maalesef Türkiye'nin bu durumu tersine çevirmek için çaba yoktur.
Türkiye, maden aramada, devlet tekelini kaldırmasının ardından çok uluslu iştirakçilere de belirli madenleri çıkarma iznini veren düzenlemeler yapıldı. Bu düzenleme, ülkemizin, altın, bakır, nikel, boksit ve çinko madenlerini çıkartmak isteyen yabancı firmaları harekete geçirdi. 2005'te önceki yıllara göre yüzde 274'lük artışla 15 bin 149 ruhsat başvuru olurken, 11 bin 305 başvuru ruhsata bağlandı. 2006'da ise 18 bin 208 başvurudan 13 bin 866'sına ruhsat verildi. 2006'da ruhsat başvurularında bir önceki yıla göre yüzde 20, başvuruların ruhsata bağlanma oranı ise yüzde 22 arttı. Bu rakamlar içinde 51 yabancı ortaklı şirkette bulunuyor.
Türkiye Maden Mühendisleri Odası'na göre de uluslararası firmaların Türkiye'ye ilgisi artarak devam ediyor. Son yıllarda isimli ABD- İngiliz sermayeli uluslar arası bir şirketin tüm dünyada olduğu gibi, Türkiye'de de faaliyetlerini arttırdığına dikkat çeken oda yetkilileri, şirketin, Türkiye'deki yerli bir uzantısı aracılığıyla Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nde, ciddi maden arama ruhsatını eline geçirdiğine vurgu yaptılar.
Türkiye'nin, maden işletmesi konusunda, Afrika'dan daha kötü durumda olduğu söyleniyor. Türkiye'nin, tüm maden sahalarının ruhsatını mevcut yasalar gereği, 1.3 milyar dolara satın alınabileceği de tespitler arasındadır. Maden sahalarının yabancılara açılmasının toprak satışlarından, hiçbir farkı bulunmamaktadır. Hatta maden sahalarını, yabancılara açmakla yerin hem üstünü, hem de altını yabancılara devretmiş oluyor. Ancak yabancıların maden ruhsatı almaları, bazı vatandaşlarımızı da kaygılandırıyor.
Tarhan Aykut isimli bir vatandaşın, elektronik mesajındaki şu haykırışı, hepimize ders olmalıdır. "Unutmayınız ki, Filistin halkı, babalarının sattığı toprakları geri alabilmek için, taşla mücadele ederken, dirsekleri ve dizleri İsrail askerleri tarafından, taşla kırılan insanların dramını yaşıyordu. Kıbrıs ta narinciye topraklarını, yüksek fiyatla veriyor, gerekçesiyle satanların çocukları, torunları, babalarını sattığı toprakları nasıl geri alacaklarını acı acı düşünmekte ve doğal sonuç olarak da çaresiz kalmaktadır. Dünün toprak sahipleri, yarının o topraklarda çalışan işçileri olacaklardır." sözlerinden sonra ne denebilir ki?

Önceki ve Sonraki Yazılar
4-Mustafa KANTARCI (GÖZLEM) Arşivi