1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)

1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)

Meğer ne çok ciğer eksiğimiz varmış!

Yıllarını Eskişehir'de geçiren, şimdi başka bir ilde yaşayan ve zaman zaman ziyarete gelen bir dostumuzla konuşuyoruz.
-"Eskişehir'e ne olmuş böyle?" sorusuyla başlıyor konuşmaya.
Biz, bu sözlerinin arkasından "Ne güzel bir şehir olmuş... Ne kadar canlı bir şehir haline gelmiş" gibi kulağa hoş gelen ve bizim de duymak istediğimiz sözlerin gelmesini beklerken, o:
-"Eskişehir'in her yeri Ciğerci olmuş. Gözlerime inanamadım" diye bizi de şaştırtan bir saptamada bulundu önce.
Ardından da devam edip:
- "Kaldığım Otel'in altına Ciğerci azılmış. Odunpazarı'na çıkayım dedim, karşıma ciğerci çıktı. Mezun olduğum Üniversite'nin önünden geçtim, bir de ne göreyim? Üniversite kapısının tam karşısında başka bir ciğerci faaliyete başlamış. Çok değil, 6 ay önce bunların hiçbiri yoktu. 6 ay içinde birbiri peşi sıra bir sürü ciğerci açılmış" Dedi.
İnsan içinde yaşayınca ister istemez vatandaş körlüğü de yaşıyor.
Batmakla görmek arasındaki farkı kaçırıyor.
Eskişehir'e en son 6 ay önce gelen dostumuzun bu tespitini dinleyince, gözümüzün önüne açılan ciğerci işyerleri geldi.
Dostumuzun bu tespitine hak verdik.
Hatırlarsanız:
Bir zamanlar Tantuni furyası vardı Eskişehir'de...
Ardından çiğköfte dükkânları açıldı her köşe başına.
Adım başı içkili mekânlar ve Balıkçı lokantaları izledi bunları.
Şimdi de Ciğerci modası revaçta.
Baktığınızda, birbiri peşi sıra açılan ciğerci dükkânları öyle basit işyerleri de değil.
Önemli paralar harcanılarak açılan dükkânlar.
Fena da iş yapmıyorlar hani...
Demek ki Eskişehir'in böyle bir eksikliğini hissetmişler ve bu alanda yatırım yapma kararı almışlar.
Ne diyelim?
Sayelerinde Eskişehir halkı bol bol ciğer yer de, yıllardır şehrin uğradığı haksızlıklara karşı bu haksızlıklara neden olan ve göz yumanlara biraz olsun sesini yükseltir.
Hani, kendisinden asla beklenmeyen tepkileri gösterip, hiç beklenmedik çıkışları yapanlar için "Sabah sabah ciğer mi yedin? Bu ne cesaret?" derler ya...
Kim bilir? Belki de Eskişehir'de yaşayanlar yedikleri ciğer sayesinde, şehrin uğradığı haksızlıklara karşı bugüne kadar gösterdiği hoşgörüyü bir tarafa bırakıp daha da cesaretlenir.

***

Anlayış farkı mı?

Osmangazi Üniversitesi yönetimi karar alıyor.
Kampüs içinde hayvan beslemeyi yasaklıyor.
Bu kararı hangi gerekçeyle aldı bilemiyoruz.
Belki de geçerli bir nedenleri vardır onu da bilemiyoruz ama, alınan bu karar "kampus içinde hayvan beslenmesi yasaklanmıştır. Öğrencilerin hayvanlara yiyecek vermemeleri rica olunur" yazılarıyla kampus içinde çeşitli yerlere asılarak duyurulunca, hayvan severlerin tepkisini çekmiş.
Osmangazi Üniversitesi ile ilgili haberi duyunca, gözümüzün önüne Anadolu Üniversitesi Rektörü Prof Dr Naci Gündoğan'ın, Yunus Emre kampüsünün maskotu haline gelen köpeği severken çekilmiş bir fotoğrafı geldi.
Bir Pazar günü kampus içinde yapılan çalışmaları yerinde inceleyen Rektör Gündoğan'ın, o sırada yanına gelen köpek ile geçirdiği zamanı hatırladık.
Bir Üniversitemizde, Üniversite yönetimi kampus içinde hayvan beslenilmesini yasaklayıp, hayvanlara yiyecek verilmemesi konusunda öğrencileri uyarıyor...
Diğer Üniversitemizde, Üniversitenin başı olan rektör, kampus içinde yaşayan köpeği sevip, onunla oynuyor.
Nasıl bir kıyaslama yapsak bilemedik?
"Bakış açısı mı?" desek "Anlayış farkı mı?" bilemedik doğrusu...

***

İki tip siyaset anlayışı var...

Siyaset yapan iki tip insan var.
Birincisi; siyaseti insana karşılıksız hizmet etme aracı olarak gören, ideolojisi, ilkesi, felsefesi olan ve belli bir değer yargısı ile bu işi benimseyenler.
Bunların sayısı oldukça az.
Üstelik.
Bu tip düşünceye sahip insanlar ne yazık ki belirli bir yerlere asla gelemiyor.
Çünkü bir yerlere gelebilmeleri yukarıda saymış olduğumuz özelliklerinden taviz vermeleri ile mümkün.
Bu tavizi veremedikleri için de tercih edilmiyorlar.
İkinci tip siyasetçi ise, toplumda sayıları en çok olan siyasetçilerden oluşuyor.
İlkeleri olmayan, ideolojiden bi haber, felsefe ise hak getire.
Bu insanlar siyaseti bir meslek gibi ya da kendi mesleklerini menfaat anlamında destekleyen bir birleşen olarak görüyor.
İnandıkları tek şey; sahip olmak zorunda olduklarını düşündükleri mevkii ve makam ve bunların kendisine sağlayacağı avantajdan başkası değil.
Hiçbir değer yargısı taşımıyorlar.
Siyasetin toplum faydası umurlarında bile değil.
Zaten siyaseti kendi inançları ve toplum için değil, kişisel ikballeri için yapıyorlar.
Son derece cahiller aslında.
En iyi bildikleri iş, partiliymiş gibi görünüp, ikballerini sağlama almak.
Ne gariptir ki her dönem tercih ediliyor bu insanlar.
Kendilerini öyle pazarlıyorlar ki, seçici olan insanlar onlardan vaz geçemez hale geliyor.
Çünkü onların da işine geliyor.

***

BİRAZ DA GÜLMEK LAZIM...
Temel çok karlı bir iş olarak düşündüğü için tavukçuluk yapmaya karar vermişti.ilk olarak elli tane civciv alıp ayaklarından toprağa gömer.Güzelce gübreleyip sular fakat iki gün sonra civcivlerin hepsinin öldüğünü görür.
Yaptığı yanlışın farkına varan Temel elli civciv daha alıp bu seferde kuyruklarından toprağa gömer. aynı şekilde gübreler, sular fakat nafile bu civcivlerde ölür. Ne yapacağını şaşıran Temel, HYPERLINK "http://www.ankaraogrenci.com/" "_blank" Ankara"da tavukçuluk eğitimi gören, amcaoğlu İdris"e durumu yazıp yârdim ister. Birkaç gün sonra İdris"in cevabi gelmişti,
"Sevgili amcaoğlum Temel, yazdıklarını okuyup, anladım. Fakat doğru bir teşhis koyabilmem için bana bir miktar toprak numunesi gönderirsen sevinirim."  

Önceki ve Sonraki Yazılar
1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ) Arşivi