MESİH ve MEHDİ KİŞİ DEĞİL, KUR'AN'DIR-1

Mesih ve Mehdi konusu, asırlardır zaman zaman istismar edilen ve insanların kandırılıp iyi niyetlerini kullanıp menfaatler sağlanan bir konudur. Çünkü insanlar, gerek Mesih ve gerekse Mehdi olarak yine bir insanın geleceğini beklemekte ve bu kişinin ilâhî bir gücü olup onları kurtaracağını ummaktadırlar.
Bu inanış ve beklenti Babil ve Sümerler ile eski Türk gruplarında da vardı ve hemen hemen bütün farklı dinî inanışlarda halen de devam etmektedir. Bugüne kadar da tarihte sayısız kişi, insanların bu beklentisine uygun yalanlar uydurarak ve aldatıcı senaryo ve söylemlerle kandırıp durmuşlardır. Bu beklentinin ve insanları kandırmanın en son örneği FETÖ olayında maalesef kullanılmış ve darbe yapacak kadar güçlenmiş ve insanları din ve Allah ile aldatma vesilesi kılınarak, büyük menfaatler de sağlanmıştır.
Mesih ve Mehdi olarak bu beklentinin kişiselleştirilmesinde, bence birden fazla olmak üzere beşer /insan olarak bizlerin şu zayıflıkları rol oynamaktadır:
• İnsanların kendilerine olan güvensizlikleri, kendilerini yetersiz görmeleri ve bu eksiklerini telafi edecek birinden medet ummaları beklentisi.
• İnsanın, olumsuz nefslerine meyilli ve dünya süslerine kapılan, nankör, vefasız, kavgacı, kibirli yapıda yaratılmış olup günah işlemeye yatkın olması ve bu günah korkusu içinde yaşarken onu kurtaracak ilâhî güçlerle bezenmiş bir kişi arayışında olması.
• Allah'ı Gökyüzünde düşünmekte olan insanları adam edecek ve kurtaracak bir gücü yine gökteki Allah'ın görevlendirip göndereceğini beklemek onların kolaylarına geliyor ve kendi kendilerini düzeltme ve doğru yola yönelme külfetine katlanmak işlerine gelmiyor. Hazıra konmak istiyorlar.
• İnsan maddecidir ve imanını-inancını bile elle tutulan, gözle görülen bir maddeye, şekle veya güçlülüğe indirgemeye meyillidir. Bu nedenle de Allah'ın güçlü bir temsilcisinin, yine insan olarak onu kurtarması hayalindedir.
Kur'an'da Mesih, Mehdi ve Hüden kelimeleri birden fazla ayette geçmektedir. Bu kelimeleri yine Kur'an temelli ve asıl anlamlarına göre açıklamamız gereklidir ki asırlardır kaoslu ortamlara neden olan yanlış anlamlandırmaların önünü kesebilelim.
Mesih kelimesinin geçtiği ayetlere bir bakalım: "Al-i İmran-45. İlk uyarıdan bir süre sonra Melekler Meryem'e yine; "Ya Meryem, Allah Seni verilmiş bir kararın /kelimenin haberi ile de müjdeliyor. O'nun "ol" kelimesi ile olacak elçinin adı Meryem oğlu İsa Mesih'tir. O, Dünyada da Ahrette de yüz akı olup, itibarlılardan ve Allah'a yakınlaşmış olanlardan da olacaktır-45. İz kaletil melaiketü ya meryemü innallahe yübeşşiruki bi kelimetin minhüm ismühül mesiyhu 'ıysebnü meryeme veciyhen fid Dünya vel ahıreti ve minel mükarrabiyn.". Nisa-157. Ve Allah'ın elçisi "Meryem oğlu İsa Mesih'i öldürdük" deyip böbürlenmelerinden dolayı da uygun görmüştük. Oysa onlar İsa'yı öldürmediler de, asmadılar da, ancak öldürdüklerini İsa zannedip öldürdüler, öldürdükleri İsa değildi.. (157. Ve kavlihim inna katelnel mesiyha 'ıysebne meryeme resulallahi* ve ma kateluhü ve ma salebuhü ve lakin şübbihe lehüm). Nisa-172. Ne Mesih, ne de bize yakın ve gerçekleri bilip inanmış Melekler, kibirlenip Allah'ın kulu olmayı ve O'na yakınlaşmayı kesinlikle sorun yapmazlar. Her kim Allah'a kul olmayı sorun olarak görür de büyüklük taslar ve O'na ibad etmekten /kul olduğunu ifade etmekten kaçınırsa, bilsin ki Allah, herkesi huzuruna toplayacaktır (172. Len yestenkifel mesiyhu en yekune 'abden lillahi ve lel melaiketül mükarrebune* ve men yestenkif 'an 'ıbadetihi ve yestekbir fe seyahşüruhüm ileyhi cemiy'a). Tevbe-30. Çünkü böyle davrananlardan Yahudiler, ayrıca "Uzeyr /Ezra Allah'ın oğludur" derlerken, Hıris¬tiyanlar da, "Mesih /İsa Allah'ın oğludur" diyerek Allah'a şirk koşup duruyorlar. Bu söyledikleriyle de, daha önceki küfre sapmış olanların sözlerini aynen taklit ediyorlar. Bu saçmalıkları nedeniyle Allah onları helâk ediyor!". (30. Ve kaletil yehudü uzeyrunibnüllahi ve kaletin nesaral mesiyhubnüllahi).
Bu ayetlerde kullanılan Mesih kelimesi, Mesh etmek, Mesh edilmek kökünden gelen bir kelime olup "olumsuz nefslerden, günahlardan temizlenmiş, arındırılmış" anlamında bir kelimedir. Yoksa bir kişinin ismi değil, bir ayrıcalığının tanımlanması demektir. Her ne kadar bu ayrıcalık Hz. İsa için belirtilmiş ise de, En'am-42 ve Al-i İmran-33-34 ncü ayetlerde bütün peygamberlerin aynı grup ve birbirine bağlı zürriyetler /soylar olarak ilâhî birer görevli oldukları belirtilmiştir "En'am-42. Ey peygamber! And olsun ki, Senden önceki toplumlara da elçiler gönderdik. Elçilerimizi inkâr eden o toplumları, Allah'a yalvars¬ınlar diye darlık ve sıkıntılarla sınadık ve bildirdiklerimize uygun olan gerçek yola yönelsinler diye de uğraştık. Al-i İmran-33. Şu gerçek de bilinsin ki, Senin dışında Allah Adem'i, Nuh'u, İbrahim'in ailesini ve İmran ailesini de seçerek tüm alemlere birer önder, yetkili ve örnek elçiler kıldı. 34. Birbirlerine bağlı zürriyetler olarak. Şüpheniz olmasın ki Allah, her şeyi işiten ve bilendir". Dolayısıyla peygamberler arasında hiçbir ayırım yapılmaması gerektiği, ancak görev zamanları ve toplumların özelliklerinin farklılığı nedeniyle, peygamberlerin de görev farklılıkları olduğuna vurgu yapılmıştır "İsra-55. Rabbin göklerdekileri ve yerdekileri en iyi bilendir. Ye¬min olsun! Biz, peygamberlerin her birine, birbirinden ayrı fazi¬letler yetenekler ve özellikler vererek gönderdik. Örneğin, Davud'a da Zebur'u verdik. Al-i mran-84. Ey Peygamber! "Allah'a, bize indirilene /Kur'an'a, İbra¬him'e, İsmail'e, İshak'a, Yakub'a ve torunlarına indirilenlere, Musa'ya, İsa'ya ve Rableri tarafından kitap veri¬len nebilere iman ettik. Onların hiçbiri arasında ayırım yapmayız ve biz Allah'a teslim olanlarız /Müslümanlarız" diyerek insanların tek Allah, tek insanlık ve tek din hedefini vurgula".
Zaten bütün peygamberlerin Allah'ın tek dini demek olan ve Tek İlah olarak şirk koşmaksızın Allah'a iman etmek anlamındaki İslâm dinini tebliğ ettikleri, bu tebliğlerinin de zaman ve zemine göre farklı, fakat benzer muhkem /kesin hükümler oldukları da açıklanmıştır "Şuara- 196. Gerçek şu ki, bu bilgiler Senden önceki elçilerin kitaplarında da vardı ve o elçilerin kalbine de vahyi kendi ana dilleriyle indirmiştik. Bakara-136. Devamla yine onlara; "Biz, Allah'a, bize Kur'an ile indirilene, İbrahim, İsma¬il, İshak, Yakup ve torunlarına indirilenlere, Musa'ya, İsa'ya ve Rabbi tarafından tüm peygamberlere ve¬rilenlere inanırız. Bunların hiçbiri arasında ayırım yapmayız. Biz sadece Allah'a teslim olanlarız /Müslümanlarız" şeklinde cevap ver.".
Bu duruma göre, bütün peygamberler Hz. İsa gibi Mesh edilmişler, yani olumsuz nefslerinden arındırılmış olarak yaratılmışlardır. Her peygamber kendisinden sonra gelecek olanı haber verip insanları hazırlama görevindedir. Çünkü her peygamber, dünyaya gönderilmeden önce bu konuda da söz vermiştir "Al-i İmran-81. Kaldı ki Allah, elçilik görevi ile dünyaya gönderirken nebilerle: "Size kitap ve hikmet vereceğim. Sizden sonra da, size verdiklerimi tasdik etmek üzere yerinize görevlendireceğim yeni bir elçi /resul olacağını kabul edecek ve onu desteklemek üzere onun hakkında ön bilgiler vermeyi ve onun da geleceğini haber vermeyi kabul ediyor ve bu sözleşmeyi yerine getireceğinize söz veriyor musunuz?" şeklinde bir anlaşma /misak yapmıştı. Tüm peygamberler de "Kabul ettik, söz veriyoruz" deyince, Al¬lah da "Öyleyse hepiniz bu sözleriniz için birbirinize şahit olun, Ben de sizinle beraber şahit olanlarda¬nım" demişti". HZ. MUHAMMED'in son peygamber olması nedeniyle, önceki peygamberler gibi Dünya'ya gönderilmeden önce böyle bir görevi olmadığından, arınmış son peygamber, yani SON MESİH olmaktadır. Haftaya devam etmek üzere, inşallah!

Önceki ve Sonraki Yazılar
Gazi Özdemir Arşivi