
4-Mustafa KANTARCI (GÖZLEM)
MEVZU PARA İSE GERİSİ TEFERUATTIR!
Trabzon'da Karadağ'ın eteğine kurulu Sümela Manastırı'nda 88 yıl sonra ilk kez Ortodoks Hıristiyanlar ayin düzenlendi. Ayine Rusya Federasyonu, Yunanistan, Gürcistan, ABD ve yurt içinden gelen çok sayıdaki Ortodoks Hıristiyan katıldı. Ebette bu tarihi süreç içinde değerlendirildiğin de yadırganacak bir olay değildir. Ancak Ayinin 15 Ağustos; Pontus'un yıkıldığı, Fatih'in Trabzon'u fethettiği (1461) günü olması gerçekleştirilen ayinin hiçte masum olmadığı oradadır.
Azınlıkların, her türlü art niyetine rağmen, Türk Milleti, etnik kökene bakmadan, 86 yıldır, bu topraklar üzerinde yaşayan, aralarında dil tarih, gelenek ve görenekleri olan insanlarla birlikte yaşamıştır. Bugün, birlikteliği sürekli kılmak için de özcü yaklaşım ve inşacı yaklaşım şarttır. Ülkemizde yaşayan azınlık konumundaki toplulukların veya diğer etnik grupların, etnik milliyetçilik, ya da ayni anlama gelen, etnik ırkçılık yaptıkları hem sosyoloji kanunlarına, hem de eşyanın doğasına aykırıdır. Etnik azınlıkların veya etnik grupların talepleri sadece, temel haklar bağlamında, egemen ulusla eşit olma isteğinden ibarettir. Üstelik azınlıklar, Lozan Anlaşması ile bellidir. Bunların dışındaki etnik gruplar Türk Milletinin asli unsurudur.
Türk milletinin iyi niyetine rağmen, Patrikhane tarih boyunca hep art niyetli oldu. Bu gerçeği bilen Mustafa Kemal Atatürk, 20 Ocak 1923'te Hakimiyet-i Milliye Gazetesi'ne Rum Patrikhanesi ile ilgili 'Fesat yuvası ifadesini kullanmıştı. Atatürk, "Bir fesad ve hiyanet ocağı olan ve memleketimize nifak tohumları eken, uyuşmazlıklar yaratan, Hıristiyan hemşerilerimizin huzur ve refahı için de uğursuzluğa ve felakete sebep olan Rum Patrikhanesi'ni artık topraklarımız üzerinde bırakamayız" demişti.
Elbette Rum Azınlık Kilisesi, hedeflerine ulaşmak için, her fırsatı en iyi şekilde değerlendirecektir. Ancak aklıselim Türk insanını üzen, Rum Azınlık Kilisesi ile işbirliği yapan kesimlerdir. Bu kesimler, Patrikhane ve emperyalizmden daha tehlikeli güçlü, örgütlü, ve daha düşman, bir kimliğe sahiptirler. Her türlü meslekte, işbirlikçi olduğu gibi, medyada da işbirlikçiler vardır. Dünün "himayeci", "mandacı" işbirlikçileri yerlerini bugünün yeni varislerine bırakmışlar. Çağımızın işbirlikçisinin elinde silahı, tankı, tüfeği yok ama kalemi var, bilgisayarı var, interneti var, gazetesi var, televizyonu var, radyosu var.
Nitekim Büyük Önder Atatürk, " Şurada açık bir hakikat olmak üzere arz edeyim ki, memleketimizde külliyetli ecnebi parası ve birçok propagandalar cereyan ediyor. Bundaki gaye pek aşikârdır ki, milli hareketi neticesiz bırakmak, milli emelleri felce uğratmak ,"YUNAN" , "ERMENİ" emellerini ve vatanın mühim parçalarını işgal gayelerini kolaylaştırmaktır. Bununla beraber, her devirde, her memlekette ve her zaman zuhur ettiği gibi bizde de kalp ve asabı zayıf kavrayışsız insanlarla beraber vatansız ve aynı zamanda refah ve şahsi menfaatini vatan ve milletin zarında arayan adi kimseler vardır..." demişti
Sümela Manastırı'ndaki ayin, Yunanistan'a bayram yaptırdı. Yunan TV kanalları ayini canlı yayınlarken, basın da konuya geniş yer ayırdı Yaşananlara tepki gösteren araştırmacı- yazar Sayın Aytunç ALTINDAL, "Hiçbir kazancımız yok. Sırada Ayasofya mı var!" derken, Sayın Doç. Dr. Yümni SEZEN, "Bilerek yapılıyorsa hainlik, değilse aptallık" değerlendirmesi yaptı.
Elbette Rum ve Ermeniler, Anadolu üzerindeki hayallerini gerçekleştirmek için, Kilise açılımına ve ayinlere devam edeceklerdir. Sivrihisar' da, Selçuklu eseri, "ULU CAMİ dökülürken, 6 milyon TL ödenek ayrılarak, Restorasyonu yapılan, Ermeni Kilisesi' nin de açılışı yapılırsa şaşmamak gerekir.
Bütün bu tehlikeli gelişmeler, turizm, dolayısıyla da para adına yapılıyor, Nitekim
TTSO Yönetim Kurulu Başkanı Suat Hacısalihoğlu, "Biliyoruz ki turizmden gelecek para sıcak paradır. Buna bağlı olarak inanç ve tarih turizmi için, kente gelecek ziyaretçilerin adedinde artış olacaktır." derken Maçka Belediye Başkanı Ertuğrul Genç ise, "Ayin hem Maçka hem de Türkiye için bence bir milattır. Hem Türkiye'nin her dine aynı hoşgörüyle yaklaştığını ispatladık hem de bölgemizin kaderini değiştirecek inanç turizminde büyük bir adım attık" dedi. Siyasi iktidar da aynı kanıdadır. Oysa RUMLAR TRABZON' A, PONTUS HARİTALI TİŞORTLARIYLA GELDİLER. Yunanistan' da ise zafer naraları atıldı.
Hiç şüphesiz, SÜMELE ve AKDAMAR ayinleri, gelecekte de Sivrihisar Ermeni Kilisesi ve diğerleri, Türkiye' ye, problem yaratacaktır. Ancak bütün bu gelişmelerden siyasi iktidar ve bölge halkları memnundur. Gerekçeleri ise turizmdir. Yani PARA. Oysa geçmiş yıllarda, halkımıza, " MEVZU BAHİS VATANSA GERİSİ TEFERUATIR" fikri hakimdi. Bugün ise "MEVZU BAHİS PARAYSA GERİSİ TEFERUATTIR." fikri revaçta.
Nerden, nereye geldik?