
4-Mustafa KANTARCI (GÖZLEM)
MİT YIPRATILMAMALI
KCK operasyonlarda tutuklanan ve Öcalan'ın avukatlığını da yapan bazı kişiler, elde edilen bazı belgelerle ilgili MİT yetkililerinin, haberi olduğu iddiasında bulununca, savcılık harekete geçti. Soruşturmayı yürüten savcılar, MİT Müsteşarı Hakan Fidan ile Oslo görüşmelerini yürüten eski ve yeni ekipten MİT'çilerin, bilgisine başvurmaya karar verdi
MİT'le ilgili iddialar, kamuoyunu rahatsız ederken, ilgilerden kamuoyunu tatmin edecek bir açıklama gelmedi.
Soruşturmanın durdurulması için, yasal düzenleme yapıldı. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, MİT mensupları veya kamu görevlileri hakkındaki ceza soruşturmalarında, Başbakan izni şartını yeniden düzenleyen Devlet İstihbarat Hizmetleri ve Milli İstihbarat Teşkilatı Kanunu'nda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun'u onayladı.
Yasaya göre, MİT mensupları veya başbakan tarafından belirli bir görevi yerine getirmek üzere kamu görevlileri arasından görevlendirilenler hakkında, görevin niteliğinden doğan veya görev sırasında, işledikleri iddia olunan suçlardan dolayı soruşturma yapılması Başbakanın iznine bağlı olacak. Bu kişiler hakkında özel yetkili mahkemelerin görev alanlarına giren suçları işledikleri iddiasıyla soruşturma yapılmasında da başbakanın izni aranacak. Yasanın yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla devam eden soruşturma ve kovuşturmalarda da başbakanın iznine bağlı olma hükmü uygulanacak.
CHP, yasayı Anayasa Mahkemesine götüreceğini açıkladı. Yasa iptal edilir mi bilinmez ama MİT Müsteşarı Hakan Fidan ile Oslo görüşmelerini yürüten eski ve yeni ekipten MİT'çiler hakkındaki iddialar, sürekli gündemde kalacaktır.
Ayrıca PKK'nın, Kuzey Irak'taki elebaşlarından Murat Karayılan, MİT ile değil, devletle masaya oturup görüşmeler yaptıklarını ileri sürdü. Ayrıca Hakan Fidan'ı, hedef alan operasyonun 'Diyalog sürecini tümüyle kapatma ve bundan sonra, kimsenin diyaloga yeltenmemesi için, gözdağı vermeye dönük de bir yönelim' olduğunu savundu.
Murat Karayılan,." Bizimle görüşme yapan heyet, hiçbir zaman, 'Biz MİT'çiyiz, MİT olarak sizinle görüşmeye geldik' dememişlerdir. TC devleti adına görüşme yapan heyetler olarak tanımışızdır. O heyetin içinde, kimin MİT mensubu, kimin başka kurumun mensubu olduğunu biz bilemeyiz ama bizimle devletin bilgisi dahilinde ve devlet adına masaya oturan, heyetlerle görüşmeler yaptık." sözleri karşısında, PKK ile görüşmelerden ve KCK ile olan gelişmelerden, yalnız MİT' i sorumlu tutmak haksızlıktır.
Elbette iddialarda, bir art niyet var mı bilinmez. Ancak Murat Karayılan' nın, " AKP, diyalog sürecine sahip çıkmadı. 'Devlet yapıyor' dedi. Bu devlet kimdir ve nerededir, belli değil. AKP, sorunu çözmek istediğini söylüyor ama gerekli hiçbir yasal düzenlemeyi yapmıyor. Bir taraftan, demokratik açılım adı altında bir süreç başlatıldığını söylüyor, öbür taraftan Kürt siyasetine dönük, bir siyasi soykırım sürecini başlatıyor ya da onaylıyor. Kürt sorununa dönük herhangi bir yasal düzenleme yapmıyor, sürdürülen diyalog sürecini illegal bir vaziyette bırakıyor." sözleri dikkat çekici olduğu kadar, düşündürücüdür de.
Geçmişte de PKK ile dolaylı ilişki kurulduğu, Özal'ın ölümü ile bu ilişkinin kesildiği, daha sonraki gelişmelerde, PKK -devletle ilişkilerinin, İmralı'da dolaylı olarak yapıldığı hep söylendi. Nitekim Turgut ÖZAL, Kürt açılımına, "Benim anneannem de Kürt" diyerek başlamıştı. Kürtçenin serbest bırakılmasına, Kürt varlığının tanınmasına önayak olmuştu. O günlerdeki, kıvılcım bugün ataşe döndü.
Bu yanlışlıkları, yalnız Özal değil, tüm liderler yaptı. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, " Kürt sorunu vardır. Kürt sorunu benim de sorunum " derken, Karayalçın, " Kürt sorununun Anayasa'ya yurttaşlık haklarına dayalı olarak çözmek istiyoruz" ve "Kürt realitesi vardır" diyen Süleyman Demirel veya " Avrupa'nın yolu Diyarbakır'dan geçer" cümlesini kullanan, Mesut Yılmaz, Teröristi düz ovaya indirerek siyaset yaptırmak isteyen Ağar, PKK'nın silah bırakmasını alkışlayan, ANAP Lideri Mumcu'nun sözleri, Kılıçdaroğlu, tutumu, ile olayların bu boyutlara taşınmasına neden oldular.
Gerçekler ortada iken, KCK ve PKK ile olan ilişkileri ve gelişmeleri, MİT' e yüklemek gerçekleri göz ardı etmektir. Nitekim Murat Karayılan'ın, " Biz, MİT'le değil, devletle görüşmeler yaptık." dedi.
Elbette MİT Müsteşarı ve arkadaşları da soruşturulmalıdır ama bu olayda, MİT Müsteşarı ve arkadaşları, "şüpheli" sıfatıyla çağrılmak yerine, "ifadesine başvurulan" bir tanık olarak ifadeye çağrılması, hem MİT'e, zarar vermeyecek, hem de olaylar bu boyuta gelmeyecekti. Çünkü MİT, bir kurumdur. O nedenle de orta da bir sorun varsa, sorumlu olan kurum değil, kişiler olmalı, kurumda, suç işleyenler varsa da yargılanmalı ama MİT yıpratılmamalıdır. Çünkü MİT, ülkemizin güvenliği açısında önemli bir kurumdur. .