4-Mustafa KANTARCI (GÖZLEM)

4-Mustafa KANTARCI (GÖZLEM)

MUTABAKAT!

ÜMRANİYE davasından tutuklu, CHP milletvekilleri Sayın Prof. Dr. Mehmet HABERAL ve Sayın Mustafa BALBAY' ın tahliye edilmemesi üzerine, CHP'nin başlattığı yemin krizi sona erdi ama tartışmalar hala gündemi işgal ediyor.
İktidarla, muhalefet arasındaki gerginlik, kaygı verici boyutlara ulaştı.
Başbakan Sayın Erdoğan, mutabakat metnini, CHP'nin yemin etmesini sağlayan bir metin olarak görüyor. Sayın Kılıçdaroğlu ise tutuklu milletvekillerinin tahliyesini sağlayacak anayasa ve yasa değişikliği konusunda iktidar partisinin, bir taahhüdü olarak kamuoyu ile paylaşıyor. Ancak Başbakan'da böyle bir yaklaşım yok
İmzalanan mutabakatta, liderlerin "tamamdır" demesinin ardından, kamuoyuna yazılı veya sözlü olarak deklare edilen metnin son şeklinde, " yaşanan sorunu çözme niyetindeyiz, bunun için Parlamento çatısı altında gerekli adımlar atılacaktır. Yasalardan kaynaklanan bu tür olayların bir daha yaşanmaması için, yeni yasama yılında anayasa değişikliği ivedilikle yapılacak" dendi ama AKP grup toplantısında, mutabakat yok sayıldı.
Ayrıca ne değişti?
Yemin krizine neden olan, Sayın Prof. Dr HABERAL ve Sayın BALBAY hala tutukludur. Bu tablo karşısında Başbakan mutludur. Çünkü "Tükürdüklerini yalayacaklar" demişti. Mademki CHP'n in, istekleri yerine getirilmedi. Sayın ERDOĞAN' a göre de, CHP, yemin ederek, tükürdüğünü yaladı.
CHP'liler, "AKP'ye diz çöktüreceğiz. Kuzu kuzu çözecekler" diyorlardı ama uzlaşmaları bir gün bile geçmeden çöpe gitti. CHP bu icraatı ile de gelecekteki ihtilâfların talep edeceği köprüleri de önceden "YIKTI". İnandırıcılığını da yitirdi.
Şu bir gerçek ki Başbakan Erdoğan siyaset izliyor. Halkın zayıf ve hassas noktalarını da iyi değerlendiriyor ve başarıya da ulaşıyor. Çünkü gündemi, çok iyi yönetiyor, istediği zaman da gündemi değiştirebiliyor.
Mutabakatta, iki büyük partinin üzerinde anlaştıkları tek zemin, yeni bir anayasada uzlaşmalarıydı. Hülasa CHP'nin, tutuklu vekillerin yemin edememeleri nedeniyle başlattıkları protesto eylemi, anayasa için birlikte çalışma sözü ile sonuçlanmış oldu.
Ayrıca mutabakat metni incelendiğinde, iktidar ve ana muhalefetin, sorunun çözümü konusunda öncelikle yargıyı bekleyecekleri anlaşılıyor. Anayasa ve yasaların özgürlükleri genişletici yorumlanması gerektiğine olan inancın vurgulanması bunun göstergesidir. Ancak Sayın ERDOĞAN, Salı günü grupta yaptığı konuşmada, "Aynı CHP, muhtıra mıydı, açıklama mıydı, bunun tartışmasını yapıyor. Yahu bildiri olsa ne yazar, açıklama olsa ne yazar, muhtıra olsa ne yazar. Bu hükümet ertesi gün bunun gereğini yapmıştır. Peki, sen ne yaptın? Akşam söylediklerini sabah inkâr ederler." diyerek, ortamı daha da gerdi.
Sayın ERDOĞAN, Ak Parti'ye kapatma davası açıldığında, yargı da milli iradedir diyenlerin, bugün yargı kararlarını kıyasıya eleştirmeleri çok büyük bir çelişkidir dedikten sonra " Biz ne kapatma davasında, ne de bize karşı yapılan hukuksuzluklar karşısında, sokağa dökülmedik. Milli iradeyi, Meclis'i boykot etmek gibi bir yanlışın içinde olmadık. Sabırla süreci takip ettik. Çıkan kararı da beğensek de beğenmesek de rıza gösterdik, gereğini yerine getirdik. "diyerek CHP'ni tavrını eleştirdi. Kurmaylarının imzaladığı mutabakatı da göremezden geldi.
Şu bir gerçek ki ülkemizde partiler, demokrasi gereği olarak, siyasi literatürde yer alırlar. Ancak demokrasinin, bir kurallar rejimi olduğunun unuturlar. Parti içi demokrasiyi göz ardı ederek, lider hâkimiyetini ön planda tutarlar. Ülkemizde oluşan gerginlikleri azaltmak veya ortadan kaldırmaları gerekirken, daha da körüklerler veya yeni gerginliklerin çıkmasına da vesile olurlar. Ayrıca siyaset sorun çözme sanatı olduğu halde, ülkemizde siyaset, sorun yaratan taraftır.
Eleştirmek, tartışmak için, "iyi düşünme" nin, "İyi konuşma" nın, gerekli olduğu kuşku götürmez bir gerçektir. Bu meziyetleri taşımayan siyasetçilerden, olumlu eleştiriler beklemek hayaldir. Oysa siyaset, ciddi bir iştir. Türkiye' nin de çözüm bekleyen çok ciddi ve hayati sorunları da var. Partiler ise sorunları çözmek yerine, yeni sorunlar üretiyorlar. Kısır çekişmelerle de toplumda gerginliğe ve kutuplaşmaya da neden oluyorlar. Ayrıca gerçek sorunlar liderler, özellikle başbakanın ağzından, ters yüz edilerek kamuoyu ile paylaşılıyor. Ama bir şey var ki Türkiye oldukça sancılı bir süreçten geçiyor, ülkenin hayati sorunları da çözüm bekliyor. Ancak liderler, bildiğini okuyor.
Siyasetteki, bunca hercümercin bir tek anlamı var.
Türkiye'de partiler, özellikle de liderler, "DEĞİŞEMEMENİN" krizini yaşıyorlar.

Önceki ve Sonraki Yazılar
4-Mustafa KANTARCI (GÖZLEM) Arşivi