1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)

1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)

Nabi Avcı nereden aday olursa olsun sürpriz olmayacak...

Nabi Avcı, Başbakan'ın, İstanbul belediye Başkanlığı öncesinden itibaren seçim kampanyalarının içinde bulunmuş, O'nun en yakınındaki isimlerden biri olmuştu.(br)Vekil olmadan öncesi son görevi de, başbakan Erdroğan'ın baş danışmanı olmasıydı.(br)Erdoğan "Bu kadar danışmanlık yeter. Artık sana siyaseten ihtiyacım var" dedi ve Milletvekili adaylığı için başvurmasını istedi.(br)Nabi Avcı da yaptı başvurusunu.(br)Başvuru İstanbul'dan yapıldı ama Nabi Avcı'nın aday olarak konulduğu yer Eskişehir'in liste başıydı.(br)Bilecikliydi ama belki de, Eskişehir'de okuduğu ve görev yaptığı yıllar göz önüne alınmış ve en uygun yer olarak Eskişehir listesi tercih edilmişti.(br)Sonuçta...(br)Nabi Avcı önce Eskişehir milletvekili, ardından TBMM Milli Eğitim komisyon başkanı ve en son da Milli Eğitim bakanı oldu.(br)Halen Eskişehir Milletvekili olan Nabi Avcı, muhtemelen önümüzdeki seçimlerde de aday olacak.(br)Yine muhtemelen...(br)Seçim sonrası kurulacak kabinede büyük ihtimal yine Milli Eğitim bakanlığı görevini üstlenecek.(br)Merak edilen ise, Nabi Avcı'nın geçtiğimiz seçim olduğu gibi Eskişehir'den mi?(br)Yoksa...(br)Başka bir şehirden mi vekil gösterileceği?(br)Aslına bakarsanız:(br)Nabi Avcı, yine Eskişehir'i isteyebilir.(br)Zira...(br)Eskişehir'de, Eskişehirli olmamasına rağmen milletvekilliği yapmasına çok da büyük bir tepki yok.(br)Öte yandan...(br)Eskişehir milletvekilliğinin, Milli Eğitim bakanlığı görevine zaman zaman da olsa engel oluşturması karşısında bir başka ili de tercih edebilir Nabi Avcı.(br)Çünkü...(br)İstanbul ve Ankara gibi yerlerde Milletvekili olmakla, Eskişehir milletvekili olmak arasında büyük bir fark var.(br)En azından...(br)Ankara ve İstanbul'da Milletvekili olmak, Eskişehir'de milletvekili olmaktan hem daha rahat, hem de seçmen gözünde daha az eleştirinin olduğu bir durum.(br)O nedenle...(br)Nabi Avcı, önümüzdeki seçimlerde Eskişehir listesinde de olsa, başka bir şehrin, özellikle de Ankara ve İstanbul listesinde de olsa, pek sürpriz olmayacak...
......

Hiçbir zaman dimdik yürüyemeyecekler

Her şey gibi siyaset de ne yazık ki bozuldu.
Eskiden halkın yön verdiği siyaset, bu gün tamamen parti genel merkezlerinin inisiyatifinde.
Durum böyle olunca...
Genel Başkanlar ve Genel Merkezler istedikleri gibi yönlendiriyorlar siyaseti.
Partinin programından tutun da, seçilecek insanlarına kadar hemen her şey Genel başkanların ve Genel Merkezlerin iki dudağı arasında.
Halk, siyasetten olabildiğince dışlanmış vaziyette.
Ne partilerin politikalarına müdahale edebiliyor, ne de seçilecek insanlar konusunda belirleyici olabiliyor.
Kısacası...
Genel başkan ve Genel Merkezler kendi pişirdikleri yemekleri Halkın önüne koyuyor...
Halk da, istememesine rağmen bu yemeği yemek durumunda kalıyor.

HALBUKİ ESKİDEN BÖYLE MİYDİ
Eskiden, yani bundan 30-40 yıl önce, partilerin siyasi davranışlarında halkın büyük etkisi ve yönlendirmesi olurdu.
Özellikle aday belirleme hususunda en büyük güç partililerdi, halktı.
Çünkü...
O yıllarda partiler adaylarını ön seçim tabir edilen bir yöntemle belirlerdi.
Hem de bunu hakim huzurunda yaparlardı.
Milletvekili ya da Belediye başkan adayı olmak isteyenler, önce aday adayı olur, yapılan ön seçimde partinin ne kadar üyesi varsa gidip oy kullanır, bunun neticesinde halkın teveccühü ortaya çıkar ve en çok oy alan aday olabilirdi.
Yargı önünde yapılan bu seçim, hem partinin dinamiğini arttırır, hem de sonuca herkes saygı gösterirdi.
Kimse çıkıp "Haksızlığa uğradım" diyemezdi. Çünkü hakim gözetiminde yapılan seçimde adaletsizlik olmazdı...

İNÖNÜ VE DEMİREL ÖRNEKLERİ HALA ANLATILIR
İşte o yıllarda, milletvekili ya da belediye başkan adayı olmak isteyenler, ne kadar zengin olursa olsun, ne kadar itibar sahibi bulunursa bulunsun ön seçime girip, kazanmak zorundaydı.
Anlayacağınız, kimse torpil peşinde koşmazdı zira, yöntem belliydi.
Buna rağmen...
Ankara'ya gidip torpil isteyenlere o dönemin önemli liderleri olan İnönü ve Demirel itibar göstermez;
-"Seçil de gel kardeşim" diyerek, sırtını da sıvazlamak suretiyle uğurlardı.
Bu bilindiği için...
Kimse Ankara'da torpil peşinde koşmadığı gibi, bütün enerjisini bulunduğu şehirde, partililerine hizmet etmek ve hoş görünmekle harcardı...

BİR ANDA HERŞEY TERSİNE DÖNDÜ
Ama ne olduysa oldu...
Siyasi partilerde iş tersine dönüverdi.
Eskiden özellikle aday belirlemede etkili olan partinin delege ve üyeleri, dışlandı.
Her türlü yetki, Genel başkan ve Genel Merkezlere kaldı.
Onlar da bu yetkiyi olabildiğinde kullanmaya başladılar.
Bütün adaylar, tüzüklere konulan "Merkez yoklaması" yöntemiyle belirlenmeye başlandı.
Yani, Ankara'da bir masaya oturan Genel başkan ve Genel merkez yöneticileri, bütün illerin adaylarını oturdukları yerden belirlemeye başladılar.
Bunu yaparken de...
Elbette kendileri ile iyi geçinecek, hiç muhalefet yapmayacak, kısacası kapı kulu askeri olacak insanları aday diye ortaya çıkarttılar.
Amaçları, o koltuklarda tehlikesizce ve muhalefet olmadan oturmaktı.
Bunu da başardılar.
Ama, siyaseti de katlettiler.
Parti içi demokrasinin tam anlamıyla canına okudular.

PARTİ İÇİ DEMOKRASİ LİDERLERİN İKİ DUDAĞINDAN ÇIKAN SÖZLER OLDU
İşte bu yüzden bütün partilerde Genel başkan ve Genel merkezlerin istediği olmuyor.
Bu yüzden, Genel merkez kendisine karşı çıkıp "Bu yanlış" diyenin gözünün yaşına bakmıyor.
Hemen görevden alıp, partiden uzaklaştırıyor.
İşte bu yüzden...
Siyasetten gelecek bekleyen insanlar ne genel Merkezlere, ne de Genel Başkana karşı koyamıyor.
Çünkü her şey iki dudak arasında...
İşte siyasetin geldiği nokta bugün budur.
Böylesine bir hale gelmiş olan siyasetten aslında çok şey beklememek de lazım.
O yüzden şehrin yönetiminde söz sahibi olmuş insanlar için;
-"Bunları biz seçmedik ki... Genel merkezleri koydu, biz de mecburen oy verdik" diye boşuna hayıflanmayalım...
Çünkü...
Bu güne kadar olduğu gibi, bundan sonra da Genel Başkanların yolladığı insanları mecburen seçeceğiz...
Ama şu da var ki...
Genel Başkanı aday gösterdiği için seçilenler de, hiçbir zaman gönül rahatlığıyla;
-"Beni halk seçti" diyemeyecek...
Hiçbir zaman...
Göğsünü gere gere dimdik yürüyemeyecek.
......

Nerede bu partiler? Gören var mı?

AK parti ve CHP'yi konuşmadığımız gün yok gibi.
Zaman zaman da olsa MHP ile ilgili konular düşüyor gündeme.
Ya diğer partiler?
Demokrat Parti mesela...
Ortada hiç yoklar.
DSP ona keza, adı bile geçmiyor.
Saadet partisi Pazardan pazara ancak...
Büyük Birlik Partisi yine içlerinde en hareketlisi.
Ama yine de Eskişehir gündeminde çok da dikkat çekmiyor doğrusu.
Ülkede bir sürü iş oluyor.
Eskişehir gündeminde bir sürü tartışma.
Varsa yoksa AKP ve CHP.
Biraz da MHP.
Gerisi, olabildiğince sessiz.
Sanırsınız ki Türkiye genelinde AK parti iktidarından, Eskişehir yerelinde CHP iktidarından olabildiğince memnunlar.
Acaba öyle mi gerçekten?
......

BİRAZ DA
GÜLMEK LAZIM
Kadın alışveriş için şehre iner. İlk girdiği dükkânda harika ayakkabılar, ikincide de nefis bir elbise..Üçüncü dükkânda ise her şey 5 dolardır. Gözlerine inanamaz, birden cep telefonu çalar.. Hattaki kadın Doktor:
- Kocanız feci bir trafik kazası geçirdi, durumu kritik, yoğun bakıma kaldırıldı.
- Kocama çarşıda olduğumu iletir misiniz, bir an önce orada olacağım! der ve telefonu kapatır.... Ancak devamında yaşamının en verimli alışverişini yapmakta olduğunu fark eder ve hastaneye gitmeden 1-2 mağazaya daha girer. Birkaç saat sonra sabah alışverişini bir fincan kremalı kahve ile tamamlar. Hesap verirken birden kocasını anımsar..
Suçluluk duygusu ile hastaneye koşar. Koridorda doktoruna rastlayıp kocasını sorar. Bayan doktor, kadının elindeki paketlere bakar ve bağırır:
- Buraya hemen gelmek yerine alışverişe devam ettin değil mi? Sanırım kendinle gurur duyuyor olmalısın! Adam burada yoğun bakımda, sen mağaza mağaza... Oh!! İyi be! Ama bu senin son alışverişin olacak.. Artık ömrünün sonuna kadar onun hastabakıcısı olacaksın, hem de başından 1 dakika bile ayrılamadan.. !
Kadın son derece üzgün, başını önüne eğer. Bayan doktor, onun bu haline uzun uzun bakar sonra da kıkırdamaya başlar:
- Şaka yapıyorum kıııız şakaaaa..Takıldım sana.. Kocan öldü.. Vallahi öldü.. Hadi aç bakayım şu poşetleri de neler aldın görelim...

Önceki ve Sonraki Yazılar
1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ) Arşivi