
1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)
Nasıl bir başkan?
Vatandaş hizmet veren kurum ve kuruluşları değerlendirmede biraz bencil davranır.
Kendi menfaati hep ön plandadır.
örneğin:
Evinin önünden geçen yol ve kaldırım düzgünse, çöpleri düzenli toplanıyorsa, karşılaştığı sıkıntılar ile ilgili her aradığında bir muhatap bulabiliyorsa ve özellikle kendisini mağdur hissettiği olaylarda hakları savunuluyorsa, o vatandaş için o belediye’den iyi başka hiçbir belediye yoktur.
Eğer bunlardan biri eksikse, o belediye o vatandaşın gözünde ağzıyla kuş tutsa bile iyi bir belediye olamaz.
Aynı vatandaşın, üyesi olduğu mesleki örgüt yönetimine karşı yaklaşımı da bu yöndedir.
Oda üyelerinin büyük bir bölümü, üyesi olduğu oda’yı kendisinden her yıl aidat alan fakat karşılığında hiçbir şey yapmayan bir kuruluş olarak görürken, oda başkan ve yöneticilerine karşı yaklaşımı da “Orada bir koltuk var ve onlar o koltukların nimetlerinden yararlanıyor” şeklindedir.
İnsanların bu şekilde düşünmelerinin bir nedeni de, üyesi olduğu mesleki örgütü, yaşadığı sıkıntılar sırasında yanında bulamamasıdır.
Hatta…
Devlet kurumları ve Belediyelerin yaptığı haksız uygulamalar sonucu mağdur olduklarında, üyesi oldukları mesleki örgütün bu duruma tepkisiz kalıyor olmasıdır.
O yüzden…
Oda üyelerinin büyük bir bölümünün, Oda yönetimine talip olanlardan beklentisi: “Sizi mağdur edecek her haksızlık karşısında, haksızlığı yapan kim olursa olsun karşısına dikileceğiz. Baktık diyalogla çözülmüyor, hangi kurum olursa olsun karşısına geçip, gerekirse ipleri koparma pahasına mücadelemizi vereceğiz” kararlılığıdır.
örneğin:
-“Bundan böyle Ankara’dan hızlı trene binen müfettiş soluğu Eskişehir’de almayacak arkadaş. Fabrikalarımız, verdiğimiz onca vergiye rağmen bakanlık müfettişlerinin birinin gelip, diğerinin gittiği yerler olmayacak. Denetlenmekten üretmeye fırsat bulamaz hale geldiğimiz bu tür uygulamalara son vermek için gerekirse kendimizi ortaya koyacağız” iradesini gösterebilen bir Sanayi Odası başkan adayı, ortaya koyduğu projelerden daha çok, bu göstermiş olduğu irade ile üyelerinin gözüne daha rahat girer.
örneğin:
-“Bundan böyle, aynı mekanlarda aynı gün 2-3 kez sigara denetimi yapılmayacak. Tüccarın mal indirip bindirdiği, ticari araçların girip çıktığı yollar öyle sırf birileri istiyor diye kafasına göre trafiğe kapatılmayacak.” Kararlılığını gösteren bir Ticaret Odası Başkan adayı, sunduğu projelerden çok bu göstermiş olduğu kararlılık sayesinde üyelerinin daha çok teveccühünü alır.
Sonuç olarak:
üyelerin gözünde mesele “Seçeceğim başkan, uğradığım haksızlığın hesabını gerektiğinde hükümetten ya da belediyelerden sorabilecek mi?”den ibarettir.
Bize göre…
Bunun sözünü bugünden veren ve seçildiğinde de bu sözü tutacağına dair üyeleri ikna edebilen başkan adayı seçimi kazanır…
Projeler bir vizyonun göstergesidir elbette.
Ancak yukarıda da söylediğimiz gibi…
üyenin aradığı, önceliği ve beklentisi: hak arama iradesi, kararlılığı ve becerisinden ibarettir…
,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,
Kadir çalışıcı’nın istifası…
Kadir çalışıcı Eskişehir valilik görevini en uzun süre yapan isimlerin başında gelir.
Babacan bir mizaca sahipti.
“baba” lakabının Demirel’den sonra üzerine yakıştığı beklide ikinci isim oldu.
Bir anda Eskişehirsporluların “Vali Babası” haline geldi.
Bugün dahi sosyal medya üzerindeki arama motorlarına “Vali Baba” yazdığınızda Kadir çalışıcı’nın ismi çıkıyor.
Merkeze alındığında Vilayet önünden hatırı sayılır bir kalabalık tarafından uğurlanmıştı Kadir çalışıcı.
Akıl almaz soruşturmalar açıldı hakkında.
“Valilik görevini sürdürürken Büyükerşen’e danışmanlık yapıyor” gibi saçma bir iddiadan bile soruşturma geçirdi.
Başarılı bir valilik dönemi geçirmesine rağmen gerek merkeze alınması gerekse soruşturma üzerine soruşturma geçirmesinin tek bir nedeni vardı.
İktidar Partisi’nin Eskişehir’deki o dönem en kudretli ismi ile bir türlü anlaşamamasıydı.
Açılan soruşturmalardan hiçbir şey çıkmadı.
Merkez Valisi iken bir televizyon programında buluşmuştuk.
Emeklilik dilekçesini verdiğini açıklamıştı ilk kez o programda.
-“Pekii ya siyaset?” dediğimizde:
- "Ben bu işin eğitimi aldım. Siyaset sosyolojisi alanında önemli çalışmalarım oldu. Elbette emekli olduğumda siyaset yapmak isterim. Ben siyaset yapmanın, halka hizmet etmek için en demokratik yol olduğunu düşünüyorum. Zaten siyaset kötü bir uğraş değil. Siyasetçiler kötüyse onu bilemem" cevabını vermişti.
-“Pekii hangi parti?” diye sorduğumuzda ise:
-“Parti adı zikretmek bu günden doğru değil. Fakat benim kriterlerim var. Bu kriterler arasında üniter devlet yapısı, Atatürk ilkeleri, Demokrasi, milliyetçilik, muhafazakârlık gibi yaşam tarzlarının korunması gibi olmazsa olmazlar var. Bu kriterleri içinde barındıran bir partide siyaset yapmak istiyorum” demişti.
Nitekim Kadir çalışıcı emekli olduktan sonra MHP’ye katıldı.
Partinin Milletvekili ve Büyükşehir belediye Başkan adaylığını yaptı.
Dün öğrendik ki Kadir çalışıcı MHP’den istifa etmiş.
Büyük ihtimalle Meral Akşener hareketi içinde yer alacak.
Bize göre ve tanıdığımız kadarıyla, Kadir çalışıcı’nın MHP’den istifa etmesinin arka planında, partinin kendi kriterlerinden giderek uzaklaşması yatıyor.
.....
Bu da başkalarının bir yerlere seçilmesini kovalayanlara gelsin…
Köylünün biri, sürekli tarlasına zarar veren ve tarlayı perişan edenin ne olduğu anlamak için, bir plan yapar.
Bir kuytu köşeye çekilir ve gece gündüz beklemeye karar verir.
Akşam karanlığı yeni çökmüştür ki; bir hışırtı duyar ve dikkat kesilir. Bir de bakar ki kocaman bir ayı. Tarladaki ekinden koparıyor, kokluyor beğenmediklerini atıyor, beğendiklerini karnını doyuruncaya kadar yiyor.
Köylü çok şaşırıyor ve emin olmak için, bir akşam daha bekliyor.
Ertesi akşam yine aynı ayı, aynı şekilde geliyor ve ekinleri koparmaya başlıyor. Köylü dayanamıyor, tüfeğini doğrulttuğu gibi ayı orada vurup öldürüyor.
Olay resmi makamlara intikal ediyor...
Hakim duruşmada soruyor:
- Evladım! Sen av yasağı olduğunu bilmiyor musun? Bu hayvanlar koruma altında. Nasıl bu hayvanı öldürürsün? Yasalara göre; tutuklanman ve 15 yıl hapis cezası ile cezalandırılman gerekiyor.
Köylü çok şaşırıp, hakime soruyor:
- Nasıl olur hakim bey bu hayvan benim bütün tarlamı mahvetti. Hatta bana da saldırdı. Ben de onu öldürdüm!
Hakim:
- Vallahi evladım! Bu kanunu ben yazmadım. Bunu meclistekilere soracaksın ben sadece uyguluyorum.
Köylü bir kez daha şaşırır ve şöyle der:
- Bu ayının da mecliste adamı varsa pes doğrusu!