
1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)
Ne kadar şanslıyız!
Asında çok şanslı bir şehirde yaşıyoruz vallahi.
Hiçbir eksiğimiz yok maşallah.
Eksiğimizin olmaması bizi haliyle diğer illerden daha şanslı kılıyor.
O yüzden de diğer iller bize gıpta ile bakıyor.
Şanslıyız çünkü koskoca havaalanımız var...
Her ne kadar Uçağımız ve uçak seferlerimiz olmasa da Havaalanımız birinci sınıf!
Gurur verici bir olay!
Türkiye'de Tren yolunun yer altına girebildiği ilk kent olduk.
Var mı daha ötesi. Yıllarca gurur duysak bile azdır!
Her ne kadar yerin altına giren Demiryolu yıllardır yerin üzerine çıkması 6 yılı bulsa da, varsın olsun. Bu durum bize kesinlikle gurur duymamızdan taviz vermemeli!
Mesela, karşılıklı üç şeride çıkmış şehir içinden geçen çevreyolumuz var.
-"Nasıl oluyor şehir içinden çevre yolu?" diye sormayın çünkü ilk işte.
Her ne kadar hala Anadolu Üniversitesi önünden Ankara yoluna dönemiyor olsanız da var mı var işte!
Gurur veren bir yol bu neticede!
Dahası...
Her ne kadar bitirilmese de ve ne zaman biteceği şüphe götürse de bir Stadyumumuz var! Tamamlanmadığı için maç oynanamıyor ama, belki ilerde internet üzerinden sanal maçlar bile yapılabilecek bir olmayan stadyuma sahibiz!
Haliyle bu da gurur verici bir durdum bizim için.
Sadece bunlar da değil bizim şehrimizi şanslı kılan etkenler.
O kadar şanslıyız ki, hiç turistin gelmediği, kaderine terk edilmiş bir Yazılıkaya ya sahip bulunuyoruz!
Bir türlü bitirilemeyen kültür merkezleri ve kongre merkezleri başka hangi ilde var ki bu ülkede!
Demiryolu merkezinde olup da 2 yıl tren kullanamama şansı hangi şehre nasip olur dersiniz? İşte bu konuda da ne kadar şanslı olduğumuz açık seçik ortada!
Biri Nobel ödülü almayı, diğeri ise uçak yapmayı hedefleyen iki Üniversiteye sahibiz! Daha ne istiyorsunuz ki? Bundan büyük gurur olabilir mi?
Başka illerin 2 yılda yaptığı Gar binasını 4 yıldır "Nereye yapalım" diye tartışıp, demokrasinin en güzel örneğini veren başka bir şehir aklınıza geliyor mu? Gelemez çünkü bu başarı ancak Eskişehir'de olabilir!
Allahın lütfu olan sıcak suyu sadece abdest almada kullanıp, termale çevirememe başarısını gösteren bir başka il bulabilir misiniz? Elbette bulamazsınız. Çünkü Eskişehir bunu da başarmış şanslı bir ildir çünkü!
Var olan Trafik ve araç parkı sorununu yokmuş gibi görebilen iyi niyetli başka bir şehir bulabilir misiniz?
Caddelerini yayalara, kaldırımlarını araçlara tahsis edebilen kadirşinas bir kentte yaşıyoruz. Bunun değerini bile çoğu zaman bilmiyoruz!
Netice olarak şanslıyız çünkü şanslı bir ilde yaşıyoruz!
Ne diyelim?
Yaradan böyle bir şansı başka bir şehre vermesin!
Çünkü böyle şanslı yaşamak sadece bizim hakkımız!
--------------------------------
Ya bildiklerini unuttu ya da...
Nabi Avcı ile Recep Tayyip Erdoğan'ın tanışıklığı 1994 yılı seçimleri öncesine dayanır.
Zira...
Nabi Avcı, o yıllarda Refah Partisi İstanbul büyükşehir Belediye Başkan adayı, Nabi Avcı da, Erdoğan'ın seçim kampanyasını yürüten şirketin elemanıdır.
Erdoğan'ın seçimleri kazanması ve Belediye Başkanı olması sonrasında da aradaki ilişki devam eder.
Nabi Avcı ANAP döneminde her ne kadar Adnan Kahveci ve Hasan Celal Güzel ile danışmanlık anlamında çalışma yürütse de, Erdoğan'ın 202 yılında AK partiyi kurması ile birlikte kendini Erdoğan'ın yanında bulur.
Bir süre, Erdoğan'ın resmi danışmanlığını yapmasının ardından son yapılan seçimde, Erdoğan'ın talimatı ile Eskişehir'den aday gösterilip Milletvekili, ardından da önce Milli Eğitim komisyon Başkanlığı ve sonrasında da Milli Eğitim bakanlığına kadar yükselir.
Nabi Avcı, ilk kez Eskişehir'den aday gösterildiğinde herkesin aklına şüphesiz mahalli seçimler gelmişti.
Sonuçta Nabi Avcı iyi bir iletişimci ve seçim uzmanı olarak tanınıyordu.
Başbakan'ın kendisini Eskişehir'den aday göstermiş olması bir anlamda mahalli seçimlerin de kazanılmasına yönelik bir karar olarak algılanmıştı.
Doğruyu söylemek gerekirse, eğer böyle bir hesap varsa tutmadı.
Zira...
Nabi Avcı Eskişehir'deki seçim sürecinde ne aktif rol oynadı, ne de aktif çalışma içinde oldu.
Ya bildiklerini unuttu, ya da "Bu iş beni aşar" diye düşünüp karışmamayı tercih etti.
Yukarıda da söylediğimiz gibi Nabi Avcı'nın Eskişehir adayı gösterilmesinin ardında Mahalli seçimlerin kazanılması planlandı ise...
Bu planın tutmadı seçim sonuçlarıyla da ortaya çıkmış oldu.
---------------------------------------------
Bir seçim işte böyle geçti...
"Birileri, seçim gününe "İntikam günü" gözüyle bakıyor.
Başka birileri ise geleceğini bağlamış yapılacak seçimlere.
Bir takım insanlar için seçim, menfaat demek çünkü.
Başka birileri için ise, kendi düzenlerinin devam etmesi ya da altüst olması anlamına geliyor.
Halbuki...
Seçmenin büyük bir bölümü için seçim, günü geldiğinde sandık başına giderek, kendine en yakın hissettiği aday ve partiye oy vermekten başka bir anlam taşımıyor.
Kısacası...
İster İntikam deyin, ister hesap sorma...
İster hesaplaşma deyin, isterse de gelecek hesapları yapma, hepsi aynı kapıya çıkıyor...
İşte bu insanlar için seçim adeta ölüm-kalım meselesi olmuş.
Hayatlarını adeta seçime endeksleyen bu insanlar seçim sonrasında ne yapar bilemiyoruz ama..
Seçmenin büyük bölümü için yaşam, seçimi kazanan veya kaybedenin ortaya çıkmasından sonra da hiçbir şey olmamış gibi devam edeceği gerçeğidir..."
Böyle demiştik seçim öncesi.
Dediğimiz de oldu...
Seçmenin büyük bölümü için seçim, sandık başına giderek kendisine en yakın parti ve adaya oy vermekten öte bir anlam taşımadı.
Ama bu arada...
Geleceğini bu seçimlere bağlayanların bir bölümü kazandı, bir bölümü kaybetti.
İntikam almak isteyenlerin bir bölümü intikamlarını alırken, bir bölümü alamadığı için intikam almayı bir dahaki seçime bıraktı.
Birilerinin kurduğu düzen devam etti, başka birilerininki ise sona erdi.
Örneğin...
Seçim aracılığıyla hesap soran da oldu, hesap soramayan da.
İşte bir seçim bazıları için böyle geçti.
----------------------------------------
BİRAZ DA GÜLMEK LAZIM
Temel ile Dursun ormanda av yaparlarken karşılarına dev gibi bir kuyu çıkmış. Büyüklüğünden etkilenip kuyunun derinliğini anlayabilmek için tam yanlarındaki paslı demir direği zorla yerden söküp "1,2,3 hoop" diyerek kuyunun içine fırlatıp, 'Ne zaman dibe vuracak' diye kulaklarını kabartmışlar. Tam o sırada arkalarında bir hışırtı duymuşlar, dönüp baktıklarında bir keçinin deli gibi onlara doğru koşup yanlarından geçerek tereddütsüz balıklama o dev kuyunun içine atladığını görmüşler..
Şaşkınlıkla nelerin olup bittiğini anlamaya çalışırlarken yanlarına yaşlı bir köylü gelip onlara "Keçisini görüp görmediklerini" sormuş, "Evet, gördük" demiş Temel şaşkınlığını üzerinden atmaya çalışırken, "Keçiniz çalılıkları yararak en az 50 km. süratle başı aşağıda kendini kuyuya attı " Köylü "Saçmalamayın " diye cevap vermiş "Manyak mı bu hayvan?..
Nasıl atlasın ki?.. Ben onu boynundan iple şuradaki bir paslı demir direğe bağlamıştım.