
1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)
Nefret dili! Nefretin dili!
Ayrıştırıcı...
Ötekileştirici...
Kin dolu...
Ateşli değil ama dünyanın en etkili silahı.
Acı vermiyor ama son derece yaralayıcı ve öldürücü.
Bir bıçak ya da tabanca değil belki ama karşısındakinin sağduyusunu tamamen ortadan kaldırabiliyor.
Belki fiziksel bir temas değil sonuçta ama karşısındakinin konuşma yeteneğini yok edebiliyor.
Ağızdan çıkan birkaç söz belki ama kavga çıkarmakta, cinayet işlemede, isyan çıkarmakta son derece etkili...
Nefret dilinden söz ediyoruz.
Şu günlerde siyasetçilerden tutun da toplumun hemen her kesiminde sık sık gördüğümüz dilden.
Sosyal medya üzerinde herkesin birbirine karşı kullandığı sözden...
Hatta..
Komşunun komşuya, babanın oğluna, dostun dosta kullanmaktan çekinmez hale geldiği söz ediyoruz.
Bu dil, bu nefret dili inanın terörden beter.
Bu dil savaştan da beter.
Aklınıza gelebilecek her musibetin altında saklı bu dil.
Bu dil kullanılmaya devam ettiği müddetçe bize rahat yok.
Nefret dilini kullandığımız müddetçe terör dahil hiçbir sorunumuzu halledemeyeceğiz.
Bizi...
Ne terör ne ekonomik sıkıntılar...
Ne sınır ötesinde girdiğimiz savaş ne de topraklarımızda gözü olan dış güçler...
Ve...
Bizi ne bölmek ne de yok etmek isteyenler başarılı olamayacak.
Çünkü biz büyük ve güçlü bir ülkeyiz.
Ancak...
Bize terörün, dış güçlerin, bizi bölmek isteyenlerin yapamadığını bu gidişle kullandığımız nefret dili yapacak.
Çünkü...
Hiçbir devlet, hiçbir güç, nefret dili ile baş edecek kadar büyük be güçlü olamaz.
Biz bu dili terk etmediğimiz müddetçe de başımız asla beladan kurtulmaz.
Ne yazık ki biz bu dilin esiri olduk son yıllarda.
Ne yazık ki bu nefret dili bizim ana dilimiz oldu son günlerde.
Bu dil bizim alışkanlığımız oldu.
Bu dille bakar olduk dünyaya da, ülkeye de...
Neredeyse...
Komşularımıza ve aile fertlerimize bile bu dille konuşur olduk.
Fena! Çok ama çok fena!
......
Tepebaşı'nın kültür turları...
Tepebaşı Belediyesi'nin Kültür turu adı altında yıllardır gerçekleştirmiş olduğu geziler var.
Örneğin Konya'ya gidiliyor. Mevlana türbesi dahil ziyaretler yapılıyor.
Buna bir itiraz yok zannedersem.
Örneğin Çanakkale'ye gidiliyor. Çanakkale savaşlarının yapıldığı yerler geziliyor. Şehit kanlarıyla sulanmış topraklarda Cuma namazı kılınıyor.
Zannedersem buna da bir itiraz yok.
Örneğin Ankara'ya gidiliyor. Anıtkabir ve Meclis ziyaret ediliyor.
Buna da yok itiraz...
İtiraz, Meclis ziyareti sırasında, ziyaretçilerin mecliste CHP genel başkanı Kemal Kılıçdaroğlu tarafından kabul edilmesinde galiba.
Tepebaşı Belediyesi'nin kültür turtalını eleştirenlerin ağızlarına Konya ve Çanakkale, hatta Ankara gezilerini almayıp, sadece Kemal Kılıçdaroğlu ile buluşmayı eleştirmeleri bunu açıkça ortaya koyuyor.
Öncelikle şunu söylemekte yarar var.
Tepebaşı Belediyesi CHP'li bir belediye...
Yani, muhalefet partili bir belediye...
Haliyle Tepebaşı Belediyesi, İçişleri Bakanlığı müfettişlerinin sürekli rutin ve rutin dışı denetimine muhatap olan bir belediye...
Öte yandan...
Yapılacak suç duyuruları ile savcılığın anında müdahil olabileceği de bir belediye.
Bugüne kadar, İçişleri Bakanlık müfettişlerinin yaptığı inceleme sonucunda, söz konusu geziler ile ilgili bir durum ortaya çıkmış görülmüyor.
Eğer söz konusu gezilerin yasal olmadığına yönelik bugüne kadar böyle bir tespit yapılmış olsaydı, bunu hem bilirdik, hem de adı geçen geziler yapılamazdı.
Bu konuda savcılık nazarında bir şikâyet ve inceleme olsaydı, bunu da duyardık.
Geriye bir tek, Ankara'ya giden ziyaretçilerin, bu ziyarette CHP genel başkanı ile buluşmasının etik olup olmadığı konusu ortaya çıkıyor.
Bu durumun etik olup olmadığı konusunda bir şey söylemeyeceğiz. Çünkü, kimine göre etik, kimine göre değil.
Ama söz konusu ziyaretlerin özellikle AK Parti ve CHP içindeki bir grup tarafından siyasi telaşa neden olduğunu söylemek çok yanlış olmasa gerek...
.....
Bir daha yazma zorunluluğu
hissettik...
Halbuki birkaç gün önce yazmıştık yazıyı.
Yazının üç gün sonrasında Kayseri'den haince saldırı haberi geldi.
Kayseri'nin özellikli bir kent oluşu ve bu saldırı için özellikle seçilmiş olması hain saldırı sonrasında bir kez daha ortaya çıktı.
Bu durum, özellikle terör saldırıları söz konusu olduğunda Eskişehir olarak bizim de son derece dikkatli davranmamız gerçeğini ortaya çıkarttı.
O nedenle, birkaç gün önce kaleme aldığımız bu yazıyı yeniden yayınlama kararı verdik.
Eskişehir eğitim düzeyi yüksek bir kent...
Eskişehir öğrenci ve öğretim üyesi sayısı olarak farklı bir şehir...
Eskişehir sosyal yaşamayı seven bir kent...
Eskişehir, içinde bulunanların aynı zamanda huzur içinde yaşadığı bir kent...
İnsanlar birbirleriyle barışık yaşıyor bu kentte.
İçki içen camiye gidene, camiye giden içki içene karışmıyor.
Diğer illerle kıyaslandığında taciz yok denecek ölçüde.
Genç kızların gecenin bir vakti sokaklarında gezdiği, kimsenin de dönüp yan gözle bakmadığı bir şehir Eskişehir...
Kavga gürültünün olmadığı...
Uyuşturucu alışkanlığının düşük olduğu...
Terörün prim yapmadığı...
Mafya-mufya'sının bulunmadığı...
Mahalle baskısının hissedilmediği bir kent Eskişehir...
Bu sıraladığımız özellikler bir şehir için çok önemli elbette.
Ancak...
Böylesine kriterlere sahip bir kent, amacı kötü olanların bir anda gözlerini çevirebileceği bir yer olabilir.
Uyuşturucu ticaretinden tutun da terör örgütlerinin hatta yer altı oluşumlarının bir anda cazibe merkezi haline dönüşebilir bu kent.
Sonuç olarak...
Bu kentin yukarıda saydığımız özelliklerini ne pahasına olursa olsun korumamız lazım.
Bunun için de vatandaş olarak herkesin üzerine düşeni yapması gerekiyor.
.....
Biraz da gülmek lazım
Üç denizci bir denizkızını kurtarır. Deniz kızı bunlara der ki "Biz efsane değiliz, işte görüyorsunuz ama sihirli yaratıklarız. Siz hayatımı kurtardınız. Bende sizin birer dileğinizi gerçekleştireceğim. Dileyin benden ne dilerseniz?
Birinci denizci dilemiş: "Zekamı 2 katına çıkar!
"Hay hay " demiş denizkızı.
Denizci bir anda Japon malı sonar aletinin gerçekte nasıl çalıştığını anlamış, sadece resimlerine bakarak monte etmeye başlamış.
İkinci denizci atılmış: "Benim zekamı 3 katına çıkar!"
"Olur" demiş deniz kızı.
O da bir anda gökyüzüne bakarak dünyanın eğiminde aslında bir sapma olduğuna dair formülü tersten ve Latince kaleme almaya başlamış.
Üçüncü denizci bağırmış: "Benim zekamı 10 katına çıkar!
"Yapamam " demiş denizkızı.
"Yaparsın " demiş, denizci.
"Hayır ne istedigini bilmiyorsun. Ne söylediğini de bilmiyorsun. Her şey değişecek ama her şey. Dünyayı bambaşka bir gözle göreceksin. Eski yaşamınla hiçbir şekilde uzlaşmayacak bir boyuta geçeceksin. Bundan pişman olabilirsin. Dilersen sana 1 milyon dolar vereyim, bundan vazgeç" demiş denizkızı.
"Baska hiçbir isteğim yok, zekamı 10 misli arttır!" demiş, denizci.
"Peki "demiş denizkızı ve üçüncü denizci bir kadına dönüşmüş.