1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)

1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)

Nereden bakarsanız bakın saçma, gereksiz ve adeta zorla yaptırılmış bir açıklama...

Tepebaşı Belediye Başkanı Ahmet Ataç ile Milletvekili Utku Çakırözer Eczacılar Odasını ziyaret etmiş.
Bu ziyarette "hayır" kampanyasını anlatıp, "hayır" oyu istemişler.
Eczacıların da bu kampanyaya destek olmasını talep etmişler.
Bunun üzerine sağlık İl müdürü Ali Mumcu açıklama yapmış.
Bunun etik bir durum olmadığını söylemiş önce.
Ardından...
Başkan Ataç'ın sağlıkçı kimliğinin siyasi malzeme olarak kullanıldığını belirtmiş.
Söz konusu açıklama bize gerçekten tuhaf geldi.
Bu tuhaf açıklamanın mantığına göre, muhasebeci olan bir siyasetçi muhasebeciler odasını, Avukat olan bir siyasetçi Baro'yu, Esnaf ve sanayici olan siyasetçi, Esnaf ve Sanayi odasını ziyaret edip, destek isteyemeyecek gibi bir anlam çıkıyor.
Nereden bakarsanız bakın saçma, gereksiz ve adeta zorla yaptırılmış bir açıklama gibi geldi bize.
Belki de, yaranma, yerini sağlamlaştırma veya siyasi düşünceyi tescilleme amacıyla yapılmış bir açıklama olarak da değerlendirilebilecek bir açıklama gibi geldi.
Yine de fazla üzerinde durmayacağız bu tuhaf açıklamanın.
Fakat...
Yapılan bu açıklamayı da unutacağımızı kimse zannetmesin.
Önümüzdeki süreçte AK Partililerin, Eczacılar Odası, Tabipler Odası, Sağlık sendikaları başta olmak üzere, sağlıkla ilgili her mesleki kuruluşa yapılacağı ilk ziyarette, sağlık il müdürünün benzeri bir açıklama yapıp yapmadığına bakacağız.
Bu yaptı açıklamanın aynısını o zaman da yaparsa mesele yok...
Yapmaz ise...
İşte o zaman "etik" meselensin ne olduğunu uzun uzun tartışacağız galiba...
Not- Bu açıklama sonrasında şöyle bir arşivlere bakalım dedik. Karşımıza ne çıktı biliyor musunuz?
1 Kasım seçimlerine tam bir ay kala, AK Parti İl Başkanı Dündar Ünlü ve Odunpazarı ilçe Başkanı Volkan Doğan, yanlarına o zaman Milletvekili adayı olan Harun Karacan'ı da alıp, aynı Eczacılar Odası'nı ziyaret etmiş. Ne istemişler biliyor musunuz? "seçimde partimize destek olun. Daha iyi bir Eskişehir için üyelerinizin desteğini bekliyoruz" demişler...
O tarihte aynı görevde bulunan sağlık il müdürü herhalde bunu atlamış...
Halbuki üzerinden 16 ay bile geçmemiş iyi mi?

......
Bir cadde trafiğe kapalıysa, o cadde trafiğe kapalıdır yahu!
Bir caddenin araç trafiğine kapatılması kararı alınıyorsa...
Alınan bu karar sonrası o cadde araç trafiğine kapatılıyorsa...
Bu şu anlama gelir: "O caddeye araç giremez"
Alınan bu karar, tüm araçlar için alınmıştır.
-"şu araç girsin, bu araç girmesin" diye bir ayrım da yoktur kararı alırken...
Kusura bakmayın!
Özellikle 8 yaşındaki bir çocuğun bile anlayabileceği şekilde yazıyoruz çünkü 50 yaşında olmamıza rağmen yapılanı bir türlü anlamıyoruz.
Çünkü...
Araç trafiğine kapatılma kararı alınan.
Ardından araç trafiğine kapatılan caddeye araçlar giriyor.
Hem de ne açlar...
Tamam. Emniyet araçları, ambulans araçları, itfaiye araçları girsin...
Ya diğerleri?
Ne işleri var araç girişine kapalı olan caddede?
Belediye araçlarının, resmi araçların, kurye araçlarının ne işi var?
Ha bir de motosikletler var vızır vızır insanların etrafında.
Bunlar araç sınıfına girmiyor herhalde...
2 tekeri noksan diye tehlike de arz etmiyor olmalı ki, adeta tercihli yolları olmuş motosikletlerin.
Böyle ahmakça bir şey olmaz.
Bir cadde trafiğe kapalıysa, o cadde trafiğe kapalıdır yahu!
Bir cadde trafikten men edilmişse o caddeye motorlu hiçbir araç giremez be arkadaş.

Ama giriyor...
-"Giremez" diye karar alanlar da bizim gibi seyrediyor iyi mi?

......
Eleştiriden zerre kadar haz etmeyenler...
Anakximandros Yunanlı bir filozof.
Milattan Önce Miles kentinin ilk haritasını yapan kişi.
Yerleşim yeri o sıralar denizciler ile ticaret yapanların buluştuğu bir yer.
Dünyanın her yerinden gelen insanlar var.
Bu filozof yaptığı haritayı limanda bir direğin üzerine çakıyor.
Çeşitli yerlerden gelen tüccar ve denizcilere de, yaptığı bu haritayı değerlendirmelerini, hatta eleştirmelerini istiyor.
"Eleştirme" o yıllarda yabancı bir arzu.
O kültürde eleştirmek resmen, otorite kaybetmek, mahcup olmak demek.
Yaptığı bu iş yadırganınca çıkıp "Eleştirme bir kişiye otorite kaybı ve utanç değil, bilakis güç ve onur verir. Eleştirilme arzusu aslında gerçeğe ulaşabilme arzusunun bir ifadesidir. Eleştiriden korkmak ise, korkanın esas arzusunun gerçeğe ulaşmak değil, etrafındakilere hükmetmek olduğunu gösterir" diyor filozof.
Ardından...
"Eleştiriden korkanın tek ilgisi, etkileyebildiği veya etkileyebileceğini düşündüğü insan topluluğudur. Eleştiriyi arzulayanların ulaşmayı düşündüğü hedef ise tüm kainattır" saptaması yapıyor.
Bu nedenle...
Eleştiriyi isteyenlerin bilime dayalı insan uygarlığının da yaratıcıları olduğu söylenir.
Tarihte "Yunan Mucizesi" denilen olay da işte bundan ibarettir.
Bu anlattığımız olayın üzerinden 2600 yıl geçmiş olsa da bu gün hala eleştiriyi sevmeyen, eleştirilmeyi istemeyen, yapılan eleştiriyi hazmedemeyen yöneticilerle muhatap oluyoruz.
Ne acıdır ki...
Hala eleştiriden korkuyorlar.

Çünkü: gerçeğe ulaşmak istemiyorlar.
Gerçeğin ne olduğuyla alakaları yok.
Tek dertleri sadece etrafındakilere hükmetmek...

Önceki ve Sonraki Yazılar
1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ) Arşivi