4-Mustafa KANTARCI (GÖZLEM)

4-Mustafa KANTARCI (GÖZLEM)

NİCE 100.YILLARA...

25 Mart 1912 tarihinde kurulan Türk Ocaklarının, 100. yıldönümü, tüm yurtta olduğu gibi, Eskişehir'de de törenle kutlandı. TÜRK OCAKLARI, millî kültürün, ahlâk ve fikir hayatının geliştirilmesi, millî birliğin kuvvetlendirilmesi, toplum yapısının sağlamlaştırılması ve Türklüğün yüceltilmesi amacıyla kurulmuştur. Nitekim Eskişehir, Türk Ocağı Başkanı Prof. Dr. Nedim Ünal' söylediği gibi, "Türk Ocakları, Türk'ün, gözü, duyan kulağı ve uyanık vicdanıdır. Türk vatanının, bayrağının, istiklalinin teminatınadır.
Türk Milleti yerine, 'MİLLET' kelimesinin kullanılmasının önerildiği, Türk Milleti', 'Türk Devleti' 'Türk Vatandaşı' ve Türk Kültürü' gibi ifadelerin kullanılmamasının istendiği şu günlerde ve Türk Milleti'nin mukadderatı açısından, Türk Ocaklarının, 100. yıldönümü, daha da bir önem taşıyor.
Türk Ocakları Derneği, II Meşrutiyet sonrasında Osmanlı Devleti sınırları içinde yaşayan azınlıkların, Osmanlı Devleti'nden ayrılmak için, kurdukları milliyetçi derneklere karşılık aynı sınırlar içinde yaşayan, Türklerin haklarını korumak üzere kuruldu.
TÜRK OCAĞI, 20 Haziran 1911'deki fiili kuruluşun ardından derneğin resmen kuruluşu 25 Mart 1912'de gerçekleşti. Dernek, 1913'ten itibaren, devrin Türk aydınlarının çoğunu bünyesinde topladı. İzmir'in işgalini protesto için, İstanbul'da düzenlenen ünlü Fatih ve Sultanahmet mitinglerine, Türk Ocakları öncülük etti. Son Osmanlı Mebussan Meclisi için gerçekleşen seçimlere, Türk Ocakları Başkanı Hamdullah Suphi de katıldı ve Antalya mebusu olarak mecliste yer aldı; Misak-ı Milli'nin mecliste kabul edilmesinde etkili oldu.
12 Mart 1920'de, İngiliz kuvvetleri derneğin kütüphane ve koleksiyonlarını dağıttı, birçok üyeyi Malta'ya sürdü. Başkan Hamdullah Suphi ve tutuklanmaktan kurtulabilen pek çok ocaklı, Anadolu'ya geçerek, milli mücadeleye katıldı. Tamamına yakını Çanakkale ve Sakarya Savaşı'nda, şehit düştü.
Bugün, " TÜRKLÜK" kavramı, yok edilmek isteniyor. Bazı siyasiler, "Türkiyeli" diyorlar, ülkenin eyaletlere dönüşmesi gerektiğinden ve 39 etnik dilden söz ediyorlar. Hatta Devlette görevli bir siyasetçi, " Ben Türküm' diyen insanın, Türkçülük yapmasının yanlış olduğunu ve bu yanlışların büyüdükçe, ülkede toplumsal barışı bozduğuna, ben şahsen inanıyorum." sözleri ile de "TÜRK KİMLİĞİNİ" eleştirebiliyor.
Oysa Türk Devleti ve Türk Milletinin varlığı, bağımsızlığı ve bölünmez bütünlüğüne karşı, her türlü güç, Türk milleti ve devleti için tehdittir. Türkiye'de, bir tek Türk Milleti vardır. Türk devletinin vatandaşı olan din, mezhep, dil ve etnik köken gözetmeksizin herkes de Türk'tür. Ayrıca Türk kavramı, her zaman dışlayıcı değil, içselleştirici, ayrıştırıcı değil birleştirici, tek tipleştirici değil bütünleştirici, bir anlamda kullanılmıştır.
TÜRK MİLLİYETÇİLİĞİ, ayrımcı ve ırkçı bir kavram değil, Türkiye Cumhuriyeti'ni kuran, Türk halkının, kökeni ne olursa olsun, devlet yönetiminde tartışmasız eşitliği, içtenlikli birliği ve birlikte yaşama istencini içeren çağdaş bir olgudur. Türk devletinin vatandaşları arasında etnik, ya da diğer herhangi bir nedenle, siyasal veya hukuksal ayrım söz konusu değildir.
TÜRK MİLLİYETÇİLİĞ, sosyolojik ve psikolojik, esaslara dayanır. Kan değil, ruh ve eşit değerler arar. Eşitlik prensibine dayanır. Türk Milliyetçiliği, ırkçılık, ümmetçilik mukaddesatçılık, şovenizim ve totaliter milliyetçilik gibi akımlara karşıdır. Bu unsurları içeren veya hedefleyen milliyetçilik, antidemokratiktir.
Ülkemizde,1960 yılından itibaren, sistemli ve örtülü ve psikolojik savaş, Türk kamuoyu tarafından adeta benimsendi. "Ulus ve üniter devlet yapısını yok etme, "PKK terörü", "Avrupa Birliği süreci", "Kıbrıs meselesi ve ekonomik krizler", "Kürt", "Ermeni", "demokratik" açılımlar veya milli birlik projesi karşısında, milletçe takındığımız tavır, örtülü ve psikolojik operasyonların, ne derecede başarılı olduğunun da kanıtıdır. Türklere karşı yılların birikimi olan, "KİN" ve "NEFRET", bugün gün yüzüne çıkmıştır.
Türk milleti, adı konmayan örtülü bir savaşla karşı karşıyadır. Hedef, açık ve nettir. ABD, AB ve Rusya, Ortadoğu, Kafkaslar ve Orta Asya' daki çıkarları için, bu bölgelerde etkili ve güçlü bir Türkiye istemiyor. Orta Asya ve Kafkaslar' da oluşacak, Türk gücünü de önlemek istiyorlar. Nedenli başarı olacaklar, zaman gösterecektir. Ancak Türk halkı, tehlikeye karşı, içte ve dışta oluşacak, şer odakları ile de mücadele etmek, Türklük gurur ve şuuruna da sahip çıkmak zorundadır. Çünkü BAŞKA BİR TÜRKİYE YOKTUR.
Tablo bu olunca da, TÜRK OCAĞI, na, bugün, dünden daha çok ihtiyaç vardır. Çünkü bugün, devletin yapısını oluşturan, "TÜRK UNSURU" kendi "TÜRKLÜĞÜNÜN" bilincine varamıyor. Bunu fırsat bilen bir kesim tarafından, devletin birlik ve beraberliği, gerekçe gösterilerek, "TÜRKLER" azınlık dercesine düşürülmek isteniyor.
İYİ Kİ TÜRK OCAĞI VAR...

Önceki ve Sonraki Yazılar
4-Mustafa KANTARCI (GÖZLEM) Arşivi