1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)

1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)

O mekânlar ve simgeler olmayınca, o anılara ulaşmak da ne kadar zor oluyor biliyor musunuz?

Çocukluk yıllarımızın tek eğlencesi futbol oynamaktı.
Bir gün o arsada, ertesi gün bir başka arsada.
Zira...
Her yer top oynamak için elverişli boş arsalarla doluydu.
Zaman içinde tüm arsalar bina ile doldu.
HHH

Arada sırada Bademlik'e çıkardık havuzlara girip yüzmek için.
Güneşten yanıp kıpkırmızı olduğumuzu hatırlarız.
Yine de güzel ve özlemle beklediğimiz günlerdi havuz günlerimiz.
Yerine 5 yıldızlı otel yapıldı.
HHH

Ailemiz ile Adalar'daki açık sinemalara gitmeyi severdik.
Sinema çıkışı yine aynı yerde bulunan çay bahçelerinde oturup dondurma yemeği de...
Ne açık sinemalar kaldı ne de aile çay bahçeleri
Her ikisinin yerine de koca koca binalar dikildi.
HHH

Gençlik yıllarımızla birlikte Porsuk'daki sandallara merak sarmıştık bir dönem.
Ne büyük zevkti.
İçine doluştuğunuz sandal ile, Porsuk üzerinde adeta bağımsızlığınızı ilan edebilmek.
Yerine Bot'lar ve Gondollar geldi.
Yanlış anlaşılmasın. Karşı çıktığımız falan yok ama, yine de Sandallar bir başkaydı.
En azından geçmişin kafalara kazınmış simgeleriydi rengârenk görüntüleriyle.
HHH
İki parkın içinde iki Kafe ve çay bahçesi vardı gençlerin mutlaka zaman geçirebildiği.
Sebahattin Günday Parkı ve İstasyon parkı içinde faaliyet gösteriyordu.
Her ikisi de, aynı yaş grubu gençlerin birbirlerini tanıması açısından önemli bir misyon üstlenmişti aslında.
Bugün her ikisi de yok...
HHH

Hahamyolu'nun bir kenarından paralel akan bir Dere vardı.
Adı Akar deresiydi zira, Akarbaşı'ndan gelen su besler ve bu dere Çukurçarşı'da Porsuk çayı ile buluşurdu.
Üzeri kapandı, yol haline geldi.
HHH
Kılıçoğlu sineması ve altında bulunan pastane.
Eskişehir'de gençliğini yaşan herkesin mutlaka ayak bastığı ve mutlaka geçmişe dair bir anısının bulunduğu iki önemli mekan.
Bugün maalesef bunlar da yok...
Yerine koskoca Alışveriş merkezi dikilecek.
Daha bu verdiğimiz örnekler gibi, bu şehrin geçmişini hatırlatan pek çok simge zaman içinde yok oldu.
Porsuk ortasındaki Hürriyet Heykelinden tutun da, Anadolu Üniversitesinin kurulduğu binaya, hatta Süleyman Çakır Lise binasına kadar...
Biz bunları anlatırken, anlattıklarımıza bakıp yakındığımız falan zannedilmesin.
Sadece, sürecin geçmişte yaşanılan anıları, belki de zorunlu olarak nasıl ortadan kaldırdığını, hafızanın zaman içinde nasıl silindiğini ortaya koymak istedik.
Ve şunu anladık ki:
Yüzlerce, binlerce anının yaşandığı o mekânların üzerine binalar dikmek çok da kolaymış...
Zor olan...
O mekânlar olmayınca, o anıların da hatırlanmasının ne kadar zor olduğuymuş...
......

İki yıl önce yazdığımız Volkan Doğan yazısı
"İktidar Partisi AKP nin yönetiminde bir isim var.
Volkan Doğan...
Son yapılan görev bölümünde Teşkilat Başkanlığı görevini üstlenmiş.
Parti içinde en çok sevilen ve tanınan isimlerin başında geliyor.
Bir önceki dönemde, Basın ve halkla ilişkilerden sorumlu yöneticiydi.
Daha önceki dönemde de yönetim içinde yer alıyordu.
Kibar, saygılı ve en önemlisi de siyasette gelecek vaat eden bir isim Volkan Doğan.
Partide yıllar itibarıyla aldığı görevlere baktığınızda, şu an milletvekilliği görevini sürdüren Salih Koca ile İl Başkanlığı görevini sürdüren Süleyman Reyhan'ın geçirdiği evreler açıkça görülüyor.
Anlayacağınız...
Parti teşkilatında kademe kademe yükselişi, geleceğin muhtemel vekili olacağını çağrıştırıyor ilk etapta.
Şimdi bu yazıyı yazdığımız için Volkan Doğan'a iyi mi yaptık? kötü mü yaptık? Bilemiyoruz.
Çünkü...
Nedendir bilinmez, kendisinin de mensup olduğu partinin bazı yöneticileri, biz ne demişsek tersinden anlamaya endekslenmiş.
O yüzden...
"İyi" dediğimizden kötüyü, "Kötü" dediğimizden ise iyiyi çıkartıyorlar.
Ne diyelim?
Bu kez "Maşallah" dediğimiz, üç aydan fazla yaşar umarız..."
Yazıyı tamı tamına 2 yıl önce yazmışız.
Hakkında düşüncelerimizi belirttiğimiz Volkan Doğan bu gün için partinin Odunpazarı ilçe Başkanlığı görevine getirildi.
Ne diyelim?
"Maşallah" dediğimizin üç aydan fazla yaşadığını görmek de bizi sevindirdi...
.....

Siyasette neye niyet neye kısmet...
Ertuğrul Dindar Tepebaşı Belediye Başkanlığı için 2009 mahalli seçimleri öncesi AK Partiden aday adayı olmuştu.
Aday yapılmadı.
Eskişehir de dahil olmak üzere, Siirt,Denizli ve Aydın Milli Eğitim müdürlükleri görevinde bulundu.
En son Bakan Nabi Avcı'nın danışmanı görevindeydi.
Emekli olup, son mahalli seçimde AK Parti'nin Tepebaşı Meclis üye listesinin 1 nci sırasında yer buldu.
Liste başı olmuştu
Ancak itiraz edildi.
İtiraz da bizzat kendi partililerinden geldi.
Yasanın gerektirdiği süreden önce emekli olmadığı için meclis üye adaylığı ortadan kalktı.
Bu kez, Süleyman Reyhan'ın il Başkanlığı görevinden ayrılmasından sonra ismi muhtemel il başkanları arasında geçti.
O da olmadı. Zira, il başkanı olarak Dündar Ünlü atandı.
Son olarak Ertuğrul Dindar AK parti Genel Merkezi tarafından tepebaşı İlçe Başkanlığı görevine atandı.
Yani...
Siyasette AK parti'nin Tepebaşı Belediye Başkan adayı ve Tepebaşı Meclis üyesi olması engellenen Dündar, partinin tepebaşı İlçe Başkanı oldu.
"Neye niyet,neye kısmet" diye bir laf var ya hani...
Ertuğrul dindar'ın durumu, bu lafın siyasette de ne kadar geçerli olduğunu ortaya koymuş oldu.
......

Eskişehir, Konya'ya en yakın sahil olmuş...
Eskişehir'de yayınlanan gazetelerde de yer aldı, önceki gün Radikal gazetesinde de...
Eskişehir'deki Kentpark içinde bulunan yapay plaj, en çok Konya'dan gelenlerin tercihi olmaya başlamış.
Şöyle ki: Konya'dan hızlı trene binen vatandaşlar, Eskişehir'de Kentpark içindeki yapay sahilde yüzüp güneşlendikten sonra aynı trenle geri dönüyormuş.
Havaların oldukça sıcak ve bunaltıcı olduğu şu günlerde, Kentpark içindeki yapay plajı kullananlar arasında Konya'dan gelenlerin bir hayli fazla olması ebette ilginç bir durum.
Bu ilginç durumun ortaya çıkmasındaki en büyük etken de, Konya'ya en yakın sahilin Hızlı Tren ile 2,5 saatte Eskişehir'de olması galiba...
......

BİRAZ DA GÜLMEK LAZIM
Polis müfettişi incecik güzel sekretere sormuş:
- Patronun neden kendini pencereden aşağı attı!
'Bilemiyorum' demiş fıstık kız:
- Bana her zaman çok iyi davranırdı. 2 ay önce bana çok pahalı bir vizon
kürk aldı, geçen ay da spor bir araba.
- Eeeeee?
- Bugün 3 karatlık çok kıymetli pırlanta bir yüzük hediye etti ve ' Sana sahip olabilmem için daha ne bedel ödememi istersin?' dedi.
- Peki, sen ne cevap verdin?
- Ben sadece 'Ofisteki diğer adamlar gibi bir saatliğine 50 dolar verseniz yeter' dedim!

Önceki ve Sonraki Yazılar
1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ) Arşivi