
1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)
Odunpazarı şimdi de işgalci!
Odunpazarı Belediyesi, kiracı olarak yıllardır hizmet verdiği Kurşunlu Külliyesi'nden çıkartılmak istenmişti.
Külliye'nin sahibi konumunda bulunan Vakıflar Bölge Müdürlüğü, Odunpazarı Belediyesi'nin Külliye'yi boşaltmasını istemiş, bu arada Belediye mahkemeye giderek yürütmeyi durdurma kararı almış, buna rağmen vakıflar Bölge Müdürlüğü Kaymakamlık aracılığıyla Külliye'yi mühürlemişti.
Herkesin hatırlayacağı üzere, bu gelişme karşısında başta Odunpazarı Belediye Başkanı olmak üzere CHP'liler Külliye önünde eylem yapmış, sonuç olarak, mahkeme karar verinceye kadar Külliye'nin mührü sökülerek, tekrar Odunpazarı Belediyesi'nin kullanımına verilmişti.
Biz de bu gelişmeler sonrasında "En azından mahkeme kararı gelinceye kadar iş tatlıya bağlandı" diye son noktayı koymuştuk.
Meğer yanılmışız.
Zira...
Vakıflar Bölge müdürlüğü bu kez Odunpazarı Belediyesi'ne gönderdiği resmi yazı ile, Belediye'nin, Külliye'nin arka tarafında bulunan 13 odalı ve 271 metrekare alana sahip yapıyı boşaltmasını istedi.
Gönderilen yazıda "Söz konusu binayı işgal ettiğiniz için tutanak tutulmuştur. Bu binayı ihale ihaleye çıkartacağımızdan dolayı 15 gün içinde tahliye edin" denirken, işgal edilen her ay için ecremisin uygulanacağı da belirtildi.
Anlayacağınız...
Odunpazarı Belediyesi şimdi de kiralık olarak bulunduğu yerde işgalci oldu.
Bizim de tam "tatlıya bağlandı" dediğimiz olay,bu resmi yazı ile birlikte yeniden gündeme gelecek gibi...
,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,
Çocukların masumiyeti
Digiturk kanallarından birinde, yabancı menşeli bir yarışma var.
Bildiğiniz yemek yapma yarışması.
Sıra dışı oluşu, yarışmacıların 9 ila 12 yaşlarında olmaları.
Tesadüfen denk geldi izledik.
Dünyanın en ünlü üç şef'i yarışmada jüri olarak görev yapıyor.
Jüri üyeleri elzemleri veriyor, çocuklar yemekleri yapıyor.
Bu arada, yaptıkları yemeklere kendi tarzlarını yansıtıyorlar.
Yaşları küçük olmasına rağmen hepsi müthiş birer aşçıdan farksız.
Birbirinden güzel yemekleri, mükemmel bir sunum içinde hazırlıyorlar verilen süre içinde.
Yarışma gereği içlerinden bazıları eleniyor.
İşte, yarışmanın en çok ilgi çeken ve çocuk vicdanını sergileyen bölümü de burada.
Şef'ler bir çocuğun yemeğini beğenmediğinde, çocuk başlıyor ağlamaya.
Yarışmacılar büyük olsa, "Biri daha elendi "diye memnun olur değil mi?
Üzülüyor görünse ve öylesine teselli etse dahi, birinin daha elenmiş olmasından içten içe mutluluk duyar ve bunu bir şekilde hissettirir.
Ancak...
Bu yarışmada, yani çocukların yarışmasında tam tersine...
Beğenilmeyen yemeği yapan ya da elenen çocuktan daha fazla ağlıyor diğer yarışmacı çocuklar.
Hepsi başına toplanıp, salya sümük "Ne olur üzülme" diye adeta yalvarıyorlar.
İzlerken insanın tüyleri diken diken oluyor inanın.
Ve insan kendi kendine "Hepimiz bu çocuk masumiyetini büyüdükçe nasıl kaybettik?" diyesi geliyor...
********
Başkanı olduğu vakfın Sazova'daki arazisine özel okul yapacağına park yapsaydı?
Şu sıralar Eskişehir kamuoyu gündeminde Büyükşehir Belediye Başkanı ile Milletvekili Harun Karacan'ın birbirlerine yönelik karşılıklı göndermeleri var.
Önce, büyükşehir belediye Başkanı Büyükerşen'in bir gazetede beyanı çıktı.
-"25 Binlik planları, Muttalip'te yerleri olduğu için Harun Karacan iptal ettirdi" diye.
Harun Karacan cevap vererek:
-"Muttalip'te benim ve ailemin üzerine 1 metrekare yer bulsun, o yeri kendisine hediye edeceğim" dedi.
Bunun üzerine Büyükerşen önce:
-"Ben Muttalip demedim. Sazova dedim. Gazeteci yanlış yazmış" açıklaması yaptı.
Ardından da:
-"Ama Harun Karacan Sazova'daki yerlerini bağışlarsa, orayı Şehitler Parkı yaparım" dedi.
Dün Milletvekili Harun Karacan ile konuştuk.
Önce: "Belediye Başkanı Muttalip ile Sazova'yı karıştırıyorsa vay halimize" dedi.
Ardından da:
-"Madem Belediye Başkanımız Sazova'da park yapmaya hevesli, çok istediği bu parkı başkanlığını yaptığı Vakfın Sazova'da satın aldığı arazi üzerinde yapsaydı. Başkanı olduğu vakıf o araziye özel okul yapacağı yere keşke park yapımı için bağışta bulunsaydı" dedi.
Harun Karacan, bundan sonra bu konuda kesinlikle konuşmayacağını söylüyor.
-"Bu, bu konuda söyleyeceğim son sözlerdir. Bundan sonra Doğru-yanlış, gerçek-yalan ne denirse densin, artık bu tür saçma iddia ve söylemlere cevap vermeyeceğim" diyor.
Karacan'a "Bu söylediklerini yazabilir miyim?" diye sordum...
-"İstiyorsan, uygun buluyorsan yaz. Herhangi bir endişen olmasın zira ben bunu söyledim. Yarın çıkıp 'Söylemedim' ya da 'öyle demedim böyle dedim' falan demem" dedi.
Bakalım bu sözlerin ardından bu iş burada kalır mı?
Yoksa ...
Konu ve tartışma bir şekilde devam mı eder?
Bunu ilerleyen günler gösterecek galiba...
,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,
BİRAZ DA GÜLMEK LAZIM
Yeni asker olan Cemal'e komutanı sormuş : -Savaşta siperdesin, sağ taraftan düşman askeri geldiğini gördün. peki ne yaparsın?
Cemal heyecanla cevap verir:
-Hemen çevirir silahımı üzerlerine ateş açarım komutanım. Komutan tekrar sormuş.
-Peki, karşıdan geliyorsa?
-Karşıya ateş açarım, komutanım.
-Arkadan geliyorsa ? deyince komutan, Cemal dayanamamış:
-Komutanım, bu ordunun bir askeri ben miyim da?