4-Mustafa KANTARCI (GÖZLEM)

4-Mustafa KANTARCI (GÖZLEM)

ÖĞRETMEN ÇOCUĞU OLMAK

Geçen hafta, Vali Yardımcısı Sayın Günhan YAZAR' ı, ziyaret ettik. Babası ve eşi, hatta akrabalarının, büyük çoğunluğunun, öğretmen olduğunu söylerken, mutluluğu sözlerine yansıdı. Konuşmaları, fikir ve düşünceleri ile dikkat çekti. Yenilikçi, sempatik, yaratıcı, analitik düşünceye sahip ve dinamik, yapısıyla da örnek bir kişi olarak gördük. Eleştirilerde, spesifik oldu, konulara ve sorunlara sürekli pozitif yaklaştı.
Sayın YAZAR' ın, Milli Eğitim' de görev alması, Eskişehir milli eğitim camiası için, büyük şanstır. Çünkü O, bir öğretmen ailenin evladıdır. O nedenle de Milli Eğitim literatürü hakkında, geniş bilgi sahibidir. Milli eğitim camiasını tanıyor, sorunlarını ve çözüm yollarını da biliyor.
Sayın YAZAR, toplumsal düşünce sistemi içinde, kendi yerini belirlemiş, toplumsal olaylara karşı, sorumluluk duygusu olan, olaylar ve sorunlar karşısında, analiz yapan, onları sentezleyerek, çözüm önerileri sunan ve sorunların değil de çözümlerin bir parçası olarak gördük.
Sayın YAZAR, yeniliklere açık, ileriyi görebilen kişidir. Bilgisini, becerisini paylaşan, başkalarının da yararlanabileceği bir nüve olarak sunabiliyor. Düşünce ve davranış sistemi içinde, toplumsal sorunları öne çıkaran, çözüm önerileri sunan, bunu yaparken de başkalarının düşünce ve davranışlarına da hoşgörüyle yaklaşan, yapısı ile hem örnek bir yönetici, hem de öğretmen çocuğu, olduğunu gösterdi.
Öğretmen çocuğu iseniz, kişi/kişiler, hatta arkadaşlarınız, bir başka bakar size. Hata yapma, gibi lüksleriniz de yoktur. Çünkü kişi/kişilerin gözünde, her bakımdan mükemmelsiniz. O nedenle de yaşadığınız sürece, örnek olmak zorundasınız.
Anneniz ve babanız, yüzlerce çocuk yetiştirmiş, onların iyi birer birey olmaları için çabalamış, onlar için üzülmüş ve onlar için ağlamışlardır. Öğretmenler de anne ve babadır. Başka, hangi anne ve baba, kendi çocukları haricinde, bu kadar fazla çocuk ile sevgisini, ilgisini, deneyimini, zamanını paylaşmıştır?
Ayrıca öğretmen çocuğu olmak, insana çok güzel duygular yaşattırıyor ama her güzel şeyde olduğu gibi, bunun da yan etkileri var. Nitekim Rahmetli Babamın, en ufak hatamda, "Öğretmen çocuğu olacaksın, yakışıyor mu sana?" sözleri hala kulağımdadır.
Öğretmen çocuğu olmak, büyük övünç duyulacak bir şey. Göğsünüzü gere gere her yerde, ben öğretmen çocuğuyum diyebiliyoru. Çünkü onlar, Cumhuriyetin, eli öpülecek öğretmenleri idi. Kar tipi, çamur demeden okulunu köylü vatandaşla birlikte yapan, tamir eden, köylüyü bilgisi ile ışıklandıran, Beş numaralı gaz lambasında, plan yapan, kitap okuyan, mahmurlaşan gözlerle, daha çok okumaya kendisini adayan, öğrencilerini geleceğe hazırlamak için, caba gösteren insanlardı. Bugün belki aramızda yaşamıyor. Ama tek övüncümüz onların, bugünkü nesle bıraktığı izlerdir.
Sorumluluk, çalışkanlık, fedakârlık, örnekleri bırakan onlar, Cumhuriyetimizin o coşkun ve heyecanlı "fikir taşıyıcılarıydı" Bütün vatan sathında, "Atatürkçü Düşünce" nin, ışığı ve meşalesi ile bizlere bir ışık, bir yön oldunuz. Köyden şehre gelmek için, balçık çamurlara bata, çıka, ya da hasta çocuğunu, muayene ettirmek için "Öküz arabası" nın ağır, ağır yol kat etmesine sabrettiler.
Bütün zorluklara rağmen, çalışma azimlerinden bir şey kaybetmediler. Köyüne, ya da şehre ulaştığında, yüzünde mütevekkil insanlara yaraşan o dost canlısı yüzünde kutsal bir görevi yapmanın huzuru içinde, yorgunluğunu, sıcak buğulu, buram, buram kokan çayını yudumlarken, çıkarmaya çalıştılar.
Köy odalarında, yaptıkları sohbetleri hiç unutmadılar. Arkadaşları, dostları saf ve temiz köylülerdi. Onlar öğretmensiz, öğretmenlerimiz de onlarsız yapamıyorlardı. Köyünü, öğrencilerini, köylü dostlarını hep özlediler. Ahmet, Hüseyin ve Fatma kızı nasıl yetiştirebilirim diye akşamları, beş numaralı lambanın ışığında biteviye düşündüler.
Bir serencam-ı ömürlerinde, daha neler vardı kim bilir. Anılarını sadece gönül dostlarına anlatıyordun. İçlerinde müthiş bir özgüven vardı. Fakat hiç belli etmediler. Biliyorlardı ki mütevazılık, onların ilkesiydi. Oysa onlar, çok şey başarmışlardı da bugün nesil bilmiyordu.
Öğretmen olmamda, babamın eğitimci olmasının, payı büyüktür. Eğitimci çocuğu, olmanın ayrıcalığını ve onurunu sürekli yaşadım. Yalnız ben mi? Nitekim bir yazar"...Anne, babamın öğretmen olmasının gururu, çok daha büyüktür içimde. Otuz beş yıldır, kaç bin insanda emekleri vardır kim bilir. Kendi ilkokul öğretmenimi, bu kadar sevgiyle hatırlarken, benim gibi, birçok öğrencinin de anne babam için, bunları hissedebileceğini düşünmek bile insanı onurlandırıyor" diyor.
Ne mutlu, Cumhuriyetin öğretmenlerine ve onların evlatlarına...

Önceki ve Sonraki Yazılar
4-Mustafa KANTARCI (GÖZLEM) Arşivi