7-Ahmet URFALI (DOLUNAY)

7-Ahmet URFALI (DOLUNAY)

OĞUZ'UN GÖÇ RÜYASI


Gizli arzuların ifadesidir rüya. Şuuraltı isteklerin dışa vurumudur.

Karışık hayallerdir.

Rüya geçmişten çok, geleceğin planlanmasıdır.

Bu yüzden "düş olmadan iş olmaz." der Anadolu insanı.

Rüyada görülenler bir beklentinin, umudun, amacın göstergesidir.

Rüya, alemlerden alemlere göçülen zaman üstü sırlardır.

Destanlarda, efsanelerde, menkıbelerde,
halk hikayelerinde,
aşıklık geleneğinde baştan
sona bir rüya motifi yer alır.

Kahramanlar rüya ile hayal kurar, rüya ile yönetirler halkı.

Rüya, işlerine yön verir.

Türk devletlerinin kuruluş felsefesi bir rüyaya dayanır.

Rüya ki bir olay, manevi güç verir devletin kuruluşunda.

Jung'a göre toplumların da rüyası vardır; bu toplumun ortak şuuraltı anlatımıdır.

"Fertler gibi, toplumlar da rüya görür. Bu rüyalar bir bakıma halin planlanması, geleceğin tahayyülü ve ideallerin belirlenmesi için yapılan taslaklar gibidir. Bu özellikleriyle bu rüyalar, cemiyetin mevcut tavırlarını tefsir ve gelecekteki hareketlerini tahmin etmeye yardımcı olur"

Uluğ Türk, rüyasını Oğuz Han'a anlattı:
"Altın bir yay gün doğusundan gün batısına, üç gümüş ok kuzeye doğru gitti. Gök Tanrı düşümde gördüğümü gerçeğe çıkarsın. Tanrım bütün yeryüzünü senin nesline bağışlasın."

Oğuz Han, oğulları Gün, Ay ve Yıldız'ı gün doğusuna, Gök, Dağ ve Deniz'i gün batısına gönderdi.
Yay ve ok, göçer toplumun mekânı aşma isteğini simgeler.

Böylece göçer toplumun kahraman olarak öne çıkardığı alp tipi ile bu özellik birleşince atalarımızın hayat tarzı, mekâna ve zamana bakış biçimleri uzakları gitmeyi, yeni yerler keşfetmeye, fetih yoluyla hakimiyet kurmayı amaçlamaları anlam kazanır.

Oğuz Han,
"Ben sizlere oldum kağan
Alalım yay ile kalkan
Nişan olsun bize buyan
Bozkurt olsun bize uran" diyerek egemenlik kurmak için göç etmeyi gaye edindiğini söyler.

"Daha deniz daha müren
Gün tuğ olsun, gök kurıkan" sözü de nihai hedefin cihan hakimiyetini sağlayarak dünya barışını kurma arzusunu belirtir.

Uluğ Türk'ün rüyası, Oğuz Han ülküsü, Türk milletinin alp yapısı görkemli bileşimi ile büyük devlet olmanın temelleri atıldı.

Oğuz Han, oğullarının bulup geldiği okları bölüp üç küçük oğluna verdi.

Yayın oku atacağını ve oğullarının da ok gibi olmaları gerektiğini tembihledi.

Ok ve yay hakimiyet sembolüdür,

Çağrı ve davettir, haberdir. Oğuz'un büyük oğulları Boz-ok, küçük oğulları üç-ok'tur. Hakan, beylerine ok göndererek kurultaya çağırır. Kırmızı ok, savaşa hazır olun haberi içindir. Davet etmeye oku, davet sembolüne okuntu, daveti yapan kişiye okuntucu, okucu denir.

Anadolu'da düğünlerde halen bu davet usulü uygulanmaktadır.

Divan şiirinde sevgilinin kirpikleri oka, kaşları yaya benzetilir.

Oğuz Han'ın gün batısına gelen yayını, Osman Gazi Anadolu'da bulmuştur.

Osman Gazi, Oğuz Han'ın rüyasını Anadolu'da gerçekleştirmiş, köklü bir kültürün sayesinde ulu devleti kurmuştur.

Osman Gazi'nin rüyası şöyledir:

"Osman Gazi, hane sahibinin yanında yatmaktadır. Edebalı'nın göğsünden bir hilal çıkar, bu hilal büyüyerek dolunay halini alır ve Osman Gazinin göğsüne girer. Daha sonra aralarından bir ağaç çıkar, gittikçe büyür, yeşilliği ve güzelliğiyle ziyadeleşir. Bu ağacın gölgesi üç kıta ufuklarını denizleri ve karalarıyla kuşatır. Kafkas, Atlas, Toros ve Emos dağları, bu yapraklar denizinin dört rüknü (direği) gibi görünür. Ağacın kökünden Dicle, Fırat, Nil ve Tuna çıkar. Ovalar ekinlerle dolu, dağlar ormanlarla dalga dalga kaplıdır. Dağlardan çıkan sular, gül ve servi bahçelerinin içinden şırıl şırıl akar. Ovalarda; kubbeler, ehramlar, dikili taşlar, sütunlar, latif kulelerle müzeyyen şehirler görünür. Ağacın dalları altındaki bu yaprakları bütün şehirlerin üzerine- özellikle değerli bir yüzük hükmündeki İstanbul'a doğru yayılır. Osman Gazi yüzüğü parmağına geçirmek üzereyken uyanır."

Oğuz Han, ok ve yay simgeleri ile göçküncülüğü, Osman Gazi, ağaç simgesi ile yerleşikliği ifade eder.

Anadolu, Türk'ün ebedi yurdudur artık.

Türk, Anadolu'ya saldıran nice Haçlı Seferini
göğsünde söndürmüş,
nice fitneyi uykusunda bozmuş,
nice nifakı karanlığında boğmuştur.

Oğuz, Osman'ın rüyaları nice alp-eren torunlarının
emeği, gayreti,
çalışkanlığı,
atılımcılığı ile
yeni yüzyıllara damgasını vuracaktır.
Yay gibi canlı ve uyanık,
Ok gibi doğru ve atılımcı,
Ağaç gibi köklü ve gelişimcilikle.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
7-Ahmet URFALI (DOLUNAY) Arşivi