
4-Mustafa KANTARCI (GÖZLEM)
OLACAĞI BUYDU
2009 yılında, AK Partili TBMM İdare Amirlerinden Hüsrev Kutlu, "PKK, o kadar adam öldürdü, terör uyguladı. Onlara şimdi bir takım haklar veriliyor. Devlete sadakatle bağlı olan diğer etnik gruplar da haklarını almak için, aynı yola mı başvursunlar?'" demişti.
Nihayet! bazı etnik gruplar, Yeni Anayasa hazırlıkları dolayısıyla, bu yönde teklif vermeye başladı. Lazca eğitim talebiyle gündeme gelen SİMA Laz Kültür ve Dayanışma Vakfı, TBMM'ye sunduğu anayasa taslağında pozitif ayrımcılık talep etti.
TBMM Anayasa Uzlaşma Komisyonu, bünyesinde kurulan alt komisyonlar sivil toplum örgütlerinin önerilerini almaya devam ediyor. Rum, Ermeni, Kürt ve Süryanilerin ardından Lazlar da anayasa taslağını sunarak, "1800 yıldır bu topraklardayız. Biz de söz sahibi olmak istiyoruz" dedi. Taslakta, anayasanın 3. maddesindeki 'milletin bölünmezliği' vurgusunun kaldırılması istendi. Bunun gerekçesi ise "Ülkenin ve devletin bölünmezliği biz Lazlarca da savunulan bir ilkedir. Ancak neredeyse dünyanın hiçbir ülkesinde homojen bir topluluğun olmadığı gerçeği düşünüldüğünde, bu hükmün, ülkemizde var olan etnik çeşitliliğin inkârını işaret ettiği söylenebilir" denildi.
Ayrıca SİMA Laz Kültür ve Dayanışma Vakfı "Hrant Dink örneğinin, Türkiye'de azınlık olmanın getirdiği zorlukları yansıttığı ifade edildi. Anayasa taslağında, bu pozitif yükümlülüklerin hayata geçirilmesi için, değiştirilen yer isimlerinin iade edilmesi istedi. Lazca ve Anadolu'da konuşulan diğer dillerin ilköğretim ve üniversitelerde seçimlik ders olarak okutulması, Laz Dili ve Edebiyatı Enstitüleri açılması, TRT'dei Lazca yayın yapılması da yer aldı.
SİMA Laz Kültür ve Dayanışma Vakfı' nı istekleri, karşılanır mı bilinmez ama
Türkiye´de, Yahudi, Ermeni, Yezidi, Süryani kökenine sahip vatandaşlar gibi, ne Lazlar ne de Kürtler, azınlık sayılmadı ama Türkiye´de, hep azınlık olduklarını iddia ettiler. O nedenle de Kürtlere tanınan haklar, hep tartışma konusu oldu. Diğer etnik grupları da "LAZLAR" gibi harekete geçirdi.
Anadille eğitimin hedefi, açık ve nettir. "Kopenhag Kriterleri"nde: "Ulusal azınlıklar, etnik, kültürel, dilsel ve dinsel kimliklerini, her türlü asimilasyon girişiminden, ayrı olarak, koruma ve geliştirme hakkına sahiptir ve dilsel ayrılığı olan etnik topluluklar, azınlık sayılacak, kendi dillerinde serbestçe eğitim öğretim ve yayın hakkına sahip olacaklardır." Hükümleri, kullanılarak, ABD ve AB, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ne, yüz sene önce dayatılan, SEVR' i yeniden hayata geçirmek istiyorlar..
Türkiye nüfusunsa bakıldığın da Nüfusun, % 86.21 si 60.347 000 kişi TÜRK, % 13. 79 diğer azınlık ve etnik grupların oranı %13.79 oranın da olup toplan 9.653.000 kişidir. Etnik grupların oranları ise Kürtler nüfus %8.36 olup 5.852.000 kişi, Zazalar, %0.53 Oranı ile, 371.00 kişi, Çerkezler, %2.14 oranı ile 1.520.000 kişi, Araplar, %1.63 oranı ile 1.141.000 kişi, Pozitif ayrımcılık isteyen LAZLAR' ın oranı %0.02 olup 14.000 kişidir. Diğer azınlıkların ve etnik grupları oranı %1 olup sayıları 700.000 kişidir. Tablo bu iken "TÜRKLER" kendi öz yurdunda, azınlık durumuna düşürülmek istenmektedir.
Atatürk'ün, ulus projesi; Türk, Boşnak, Kürt, Laz, Çerkez, Arap, Arnavut gibi farklı etnik kökenleri öne çıkaran bir model değildir. Aksine, mevcut bütün etnik kökenleri ve kültürleri, bir arada tutan bir bütündür. İnsan hak ve özgürlüklerinin geliştirilmesi ve demokrasinin güçlendirilmesiyle çelişmez. Etnik açılımlar, Türkiye Cumhuriyeti'nin ulusal ve siyasal birliğini güçlendirmediği gibi, ülkenin bölünmesine de zemin hazırlayacaktır.
Ayrıca etnik grupların, "DEMOKRATİK " açılım veya ÖZERKLİK" safsataları, iç çatışmaya da zemin hazırlar. 1000 yıldır bir arada yaşayan, Türklerle etnik gruplar, karşı karşıya getirir. Sonuçta da etnik kin ve nefreti körükler. Sonuç ise kaostur.
Bir toplumda, sınıfların olmayışı, toplumu kuran insanların yapısına, yaşayışına ve tabiatına, en doğru bir toplum düzeni kurulmasını sağlar. Toplumdaki farklılaşma ve eşitsizlik, sınıfların ve sınıf mücadelesinin, ortaya çıkması demektir. Her sınıf, kendi egemenliğini kurma savaşına girecektir.
Türk toplumu, mutlu bir yaşayışa erişmek istiyorsa, sınıfların ve imtiyazların ortadan kaldırılmasını, insan hayatını mutlu kılacak ihtiyaçların sağlanması için, insanların eşitliğini, hak, hürriyet ve bağımsızlıklarını sağlayacaktır. Temel ve gerçeklere dayanan, bir toplum düzeni olan Türkiye Cumhuriyetine, sahip çıkmak zorundadır.
Türkiye Cumhuriyeti, hak, hürriyet, bağımsızlık, eşitlik ve adalet temellerine dayandırılarak kurulmuştur. Bugün bu unsurlarda aksamlar varsa, bunun sorumlusu çok partili dönemde ki tüm iktidarlardır. Mağdur varsa, etnik kökeni ne olursa olsun, tüm Türk vatandaşlarıdır. O nedenle, hak verilecekse, tüm vatandaşlara verilmelidir. Belli bir etnik gruba, imtiyaz tanımak, ülkemiz için felaket olur.