1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)

1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)

Ölü soyucuları!

ülke PKK terörü ile savaşırken, birileri bu savaşı fırsata çeviriyordu…
Kendilerini polis ve Savcı olarak tanıtan kişiler, insanları telefonla arayıp “Sizin terör örgütüyle bağınız ortaya çıktı.” Diye korkutarak, elinde, avucunda, bankada ne kadar parası varsa alıp, dolandırıyordu…
Yüzlerce hatta binlerce insan dolandırıldı bu yolla…
Sonra darbe girişimi yaşadı ülke…
İnsanlar büyük bir travma yaşarken, birileri bu travmayı da fırsata çevirdi…
Yine kendilerini Savcı ve polis olarak tanıtanlar, telefonla aradıkları insanları “Sizin FETö ile bağlantınız ortaya çıktı” diye korkutarak, neyi var neyi yoksa aldılar ellerinden.
Bunu yapanların çok azı yakalanabildi.
Ama yüzlerce hatta binlerce insan bu yolla dolandırıldı.
Deprem oldu, birileri bunu da fırsata çevirdi.
 “Yardım topluyoruz” denilerek çok insanın çok miktarda parası dolandırıldı.
Hiçbir şey olmadığı süreçte bile, Bakanların, Belediye Başkanlarının isimleri kullanılmak suretiyle “Fakir çocuklara eğitim malzemesi alacağız” diye koca koca insanlar dolandırıldı bu ülkede.
En son Korona Virüsü’nün neden olduğu korku ve panik havası büyük bir fırsat yaratmış söz konusu dolandırıcılara…
çalıyorlarmış evlerin kapısını.
Yüzlerine taktıkları maske ve ellerindeki sağlık çantalarıyla, Sağlık Müdürlünden geldiklerini söyleyip “korona testi yapacağız” diyorlarmış…
Sonra da test yerine uyutup, evi soyup soğana çeviriyorlarmış bildiğiniz…
Bir gün içinde binlerce ihbar gelmiş bu konuda…
Bakanlık ve devlet kurumları birbiri ardına “böyle bir uygulamamız yok. Sakın inanmayın” açıklamaları yapmaya başlamış.
Sonuç olarak…
Dolandırıcılar bu ülkede, her türlü olayı fırsata çevirme konusunda kesinlikle sınır tanımıyor.
İlginçtir!
Dolandıracak insan bulmakta da hiç mi hiç zorluk çekmiyor…

Ancak…
İnsanların yaşadığı korku ve travmayı fırsata çevirmek suretiyle yapılan bu şekil dolandırıcılığın bana göre “ölü soyuculuğu” ndan hiçbir farkı yok.
O yüzden, bu tip dolandırıcılara karşı verilebilecek en ağır cezanın verilmesi için, yasa değişikliği dahil ne gerekiyorsa acilen yapılması gerekiyor…
Bu yapılmalı ki, yaşanan her olayı fırsata çevirme zekasına sahip olan dolandırıcılar, bir daha bu bunu yapmayı düşündüklerinde  “bir-iki ay yatar çıkarım” diyemesin…


.....


Tek tük olsa da, iyi ki de varlar!


Bir arkadaşım yazmış karşılaştığı bir durumu. çok hoşuma gitti!
“Bugün gittiğim kasabı çok takdir ettim. İçeri girdiğimde epey müşterisi vardı. Adam herkese kibarca ve tane tane şunları söylüyordu: “Bakın hata ediyorsunuz. Bu kadar et almanıza gerek yok. Ben para kazanmak istemem mi, size 1 kg et satacağıma 5 kg satmak istemez miyim? Görüyorsunuz dolap da dolu sonuna kadar. Ama yanlış yapıyorsunuz. Şimdi siz böyle tıka basa et alınca hemen zam gelecek. Yapılan zamlar salgın bitince geri alınmayacak. Birkaç hafta sonra her şey daha pahalı olacak ve ileride et alamayacaksınız. Şu anda ihtiyacınızdan fazla et almanız hepimizin zararına. Şimdi size fazladan satacağım et, ileride benim kazancımı da düşürecek.”
Adam bunları söyleye söyleye bütün müşterilerini fazla et almamaya ikna etti. “
Virüsün adının duyulduğundan itibaren fiyatlara neredeyse yarım saatte bir zam yapan esnafı ve her türlü mala saldırarak, evini adeta markete çevirenleri görüp duydukça, bu dinlediğimiz olay ilaç gibi geldi bize…
“Olay budur işte!” dedik kendi kendimize…
Hiçbir devlet yetkilisi şunu,  şu kasabın söylediğini netlikte söyleyerek halkı uyarmadı  iyi mi?
İyi ki tek tük de olsa toplumda,  kendi aklını doğru ve yerinde kullananlar var…


.....


Meslek yalanları!


Mesleklerin kendine özgü klişeleşmiş yalanları var…
Bu yalanların yalan olduğu bilinmesine rağmen hala söyleniliyor olması ilginç…
örneğin:
Ayakkabıcı: “Giydikçe açılır”
Emlakçi: “Merkeze 10 dakika”
öğretmen “Zeki ama çalışmıyor”
Esnaf “Bana gelişi bu”
Galerici “Dosta gider”
Memur: “sistem gitti” yalanları en bilinenleri…
“siyasetçi mi?” dediniz?
Ne yazık ki siyasetçinin her söylediği yalan…
“kandırıldık” yalanı ise son çıkan ve  bunlardan en ünlüsü olsa gerek!


.....


Sen ölmüşsün
kimin umurunda!


Uzmanlar, mecbur kalmadıkça Antibiyotik kullanımını niçin önermez?
Ya da…
Verdikleri Antibiyotiklerin tamamının kullanılmasını niçin özellikle ister biliyor musunuz?
Sadece sizin sağlığınızı düşündüğü için değildir bu…
Toplumun sağlığını düşündükleri içindir…
Şöyle ki;
Antibiyotik kullanımı yarım bırakıldığında, vücuttaki mikropların tamamı ölmemiş olur.
Yaşamaya devam eden mikroplar, vücutta yarım bırakılan antibiyotiğe karşı direnç göstermeye başlar.
Yani…
Antibiyotiğe karşı bağışıklık kazanır, tam olarak etkisini gösteremediği için Antibiyotiği yener.
İşte bu vücut, o güçlenmiş mikrobu başka bedenlere bulaştırdığında, büyük bir sıkıntı yaşanır.
çünkü…
Söz konusu mikrop, bir önceki vücutta direnç kazandığı için, yeni girdiği vücutlarda yapabildiği en büyük tahribatı yapar ve hatta vücudu ölüme götürür!

O yüzden…
Hastalığa yakalananların, kendi sağlıklarına kavuşma gayreti kadar, başka insanların da sağlıklarını koruma sorumlulukları vardır.
Dün bir sosyal paylaşım sitesinde, umre’den dönen ve uçaktan iner inmez çevresindekilerle sarmaş dolaş kucaklaşan bir kişinin “Niye böyle davranıyorsunuz?” sorusuna verdiği ilginç cevap üzerine bunları yazma gereği duyduk.
Umreden dönen “size ne? ölürsem ben ve yakınlarım ölecek” gibi tuhaf bir açıklama yapmış…
Biz de olayı bu şekilde yorumlayan o ve onun gibi düşünen sivri zekâlılara diyoruz ki; “Sen ve yakınlarının ölmesi zerre kadar umurumuzda değil! Biz sizin gibi Allah vergisi aklını kullanmaktan imtina edenler yüzünden hastalığın bulaşacağı ve canlarından olacak diğer insanları düşünüyoruz!”


.....


Biraz da gülmek lazım


Süper markette alışveriş yapmakta olan genç adam, kendisini takip etmekte olan bir hanımı fark eder. Kadını görmezlikten gelse de,kadın dik dik bakmaya devam eder.Nihayet kasa önünde kuyruğa gelirler.Kadın adamın birkaç sıra önüne düşmüştür.Kadın derki:
-özür dilerim. Böyle dikkatli bakmam sizi rahatsız etmiş olmalı. üzgünüm ama geçenlerde ölen oğluma o kadar benziyorsunuz ki...
Adam şöyle cevap verir:
-Bunu duyduğuma çok üzüldüm. Sizin için yapabileceğim bir şey var mı?
-Evet yavrum az sonra eşyalarımı alıp çıkarken, ne olur bana güle güle anne diye seslene bilir misin?
Tabii ki der, genç adam.Yaşlı kadın çıkarken genç adam ona el sallar ve güle güle anne diye seslenir.Adam birisini mutlu etmenin mutluluğu içinde gülümser ve ödeme sırası kendine gelince kasanın 150 dolar yazdığını görür, kasiyere sorar:
-Bu nasıl olur, alt tarafı üç parça eşya aldım, der.
Kasiyer gayet sakin cevap verir:
"Anneniz hesabını sizin ödeyeceğinizi söyledi"

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ) Arşivi