Milletvekili seçilebilmek oldukça zor bir iş. Önce aday adayı olacaksınız.
Ardından da, listenin seçilebilecek bir yerine geleceksiniz.
Bununla da bitmiyor.
Milletvekili adayı olduğunuz partinin barajı aşması...
Dahası...
Seçilebilecek oranda oy alması lazım.
Bu saydığımız işlemler, aday olanlar için oldukça zor ve yıpratıcı.
Zaman, para ve özveri isteyen bir iş.
Dikkat etmişsinizdir.
Milletvekili adayı olabilmek için bir çok uğraş verir siyasetle uğraşanlar.
Bunun sonucu, niyetlenenlerin büyük bir çoğunluğu hayal kırıklığına uğrar.
Yani işin daha başında diskalifiye olurlar.
Aralarından bir-ikisi aday olmayı başarır.
Partinin milletvekili adayı olup, hele bir de seçilebilecek bir yere konulduysa.
Gecesini gündüzüne katar.
Kapı kapı dolaşmaya başlarlar.
Hiç gidilmeyen köylere gider, hiç hatırlanmayan insanları hatırlarlar.
Seçim propagandası sırasında da, vatandaşın iç ir isteğine "Olmaz" demezler.
Dahası.
Bunun yanı sıra...
Nereye gidilecekse, o gidilecek yerin sorunlarını önceden tespit ederler ve bu sorunların hepsinin seçimden sonra halledileceği vaadinde bulunurlar.
Yaptıklarını, yapacaklarını baskılı malzemelere döküp...
Taahhüt olarak dağıtırlar...
Seçim gelir ve nihayetinde seçilip Ankara'ya giderler.
Uzunca bir süre de ortada gözükmezler.
Seçim öncesi vaatler, belki de Türkiye'de en çabuk unutulan şeylerin başında gelir.
Sık sık hatırlatılmasına rağmen, kendileri bir türlü hatırlamazlar.
-"milletvekilleri görevini yapmıyor" denildiğinde de...
-"Daha ne yapalım. Hem bizim görevimiz iş bulmak, yatırım getirmek mi? Bizim görevimiz yasama görevini yerine getirmek. Bunu da mecliste el kaldırıp indirerek yapıyoruz" derler.
Anlayacağınız...
Seçim yaklaşıyor.
Önce aday adayları ortaya çıkacak, ardından da adaylar belirlenecek.
Yollara düşen adaylar, her zaman olduğu gibi "Şunu yapacağız, bunu yapacağız" diye vaat üzerine vaatlerde bulunacak.
Seçilip gittiklerinde ise...
-"Bizim görevimiz yasama" diyerek, işin içinden sıyrılacaklar.
Bu bugüne kadar hep böyle oldu.
Bundan sonra da böyle olacak.