4-Mustafa KANTARCI (GÖZLEM)

4-Mustafa KANTARCI (GÖZLEM)

Ö⁄RETMENLER GÜNÜ!

Bugün, "Öğ­ret­men­ler Gü­nü! Mus­ta­fa Ke­mal Ata­türk' ün, ye­ni harf­le­rin öğ­re­til­me­si için ya­zı tah­ta­sı­nın ba­şı­na geç­ti­ği, Ba­kan­lar Ku­ru­lu 11 Ka­sım 1928 gü­nü yap­tı­ğı top­lan­tı­da, Ata­türk'e "Mil­let Mek­tep­le­ri Ba­şöğ­ret­men­li­ği" un­va­nı­nı ver­di­ği ve 24 Ka­sım, Ata­türk'ün Mil­let Mek­tep­le­ri Ba­şöğ­ret­men­li­ği­ni ka­bul et­ti­ği gün­dür.
Emek­li öğ­ret­men­ler öğ­ret­men okul­la­rın­dan, şe­ref ma­dal­ya­sı gi­bi al­mış­lar­dı dip­lo­ma­la­rı­nı. Ar­ka­la­rı­na bak­ma­dan bin­miş­ler­di oto­büs­le­re, tren­le­re... Şe­hir, şe­hir, köy, köy ulaş­mış­lar­dı taa mez­ra­la­ra. Gö­re­me­di­ği, ta­şıt­lar­la ta­nış­mış­lar­dı. Bu anı­la­rın hep­si ha­fı­za­lar­da ve geç­miş­te kal­dı. O yıl­lar­da, gö­rev alan öğ­ret­men­le­rin, ta­ma­mı emek­li ol­du. Bü­yük bir kıs­mı da hak­kın rah­me­ti­ne ka­vuş­tu. Ka­lan­lar ise ya unu­tul­du, ya da ka­de­ri ile baş ba­şa kal­dı.
Ni­te­kim emek­li Cum­hu­ri­yet öğ­ret­me­le­ri, her yıl ol­du­ğu gi­bi, bu yıl­da öğ­ret­men gü­nü prog­ram­la­rın da yer al­ma­ya­cak­tır. Bu ta­vır, "Öğ­ret­men Oku­lu Mar­şı" ile co­şan, Türk Bay­ra­ğı­nın dal­ga­lan­dı­ğı her yer­de gö­rev ya­pa­rım dü­şün­ce­si ile me­zun olan, va­ta­nın en üc­ra kö­şe­sin­de, mes­lek onu­ru ve bi­lin­ci ile hiz­met ya­pan, emek­li öğ­ret­men­le­ri­mi­zin, öğ­ret­men­ler gü­nün­de unu­tul­ma­sı ve­fa­sız­lık­tan baş­ka bir şey de­ğil­dir.
Oy­sa on­lar, Cum­hu­ri­ye­tin, eli öpü­le­cek öğ­ret­men­le­ri idi. Kar ti­pi, ça­mur de­me­den oku­lu­nu, köy­lü va­tan­daş­la bir­lik­te ya­pan, ta­mir eden, köy­lü­yü bil­gi­si ile ışık­lan­dı­ran, Beş nu­ma­ra­lı gaz lam­ba­sın­da, plan ya­pan, ki­tap oku­yan, mah­mur­la­şan göz­ler­le da­ha çok oku­ma­ya ken­di­si­ni ada­yan, öğ­ren­ci­le­ri­ni ge­le­ce­ğe ha­zır­la­mak için, ca­ba gös­te­ren öğ­ret­men­ler, bu­gün bel­ki ara­mız­da ya­şa­mı­yor. Ama tek övün­cü­müz, on­la­rın bu­gün­kü nes­le bı­rak­tı­ğı iz­ler­dir.
So­rum­lu­luk, ça­lış­kan­lık, fe­da­kâr­lık, ör­nek­le­ri bı­ra­kan on­lar, Cum­hu­ri­ye­ti­mi­zin, o coş­kun ve he­ye­can­lı "fi­kir ta­şı­yı­cı­la­rıy­dı" Bü­tün va­tan sat­hın­da, "Ata­türk­çü Dü­şün­ce" nin, ışı­ğı ve me­şa­le­si ile biz­le­re bir ışık, bir yön ol­muş­lar­dı. Köy­den şeh­re gel­mek için bal­çık ça­mur­la­ra ba­ta, çı­ka, ya da has­ta ço­cu­ğu­nu, mu­aye­ne et­tir­mek için "Öküz ara­ba­sı" nın ağır, ağır yol kat et­me­si­ne hep ta­nık ol­du­lar ama ide­al­le­rin­de hiç ta­viz ver­me­di­ler.
Her tür­lü zor­luk­la­ra rağ­men, ça­lış­ma azim­le­rin­den bir şey kay­bet­me­di­ler. Kö­yü­ne, ya da şeh­re ulaş­tı­ğın­da, yü­zün­de mü­te­vek­kil in­san­la­ra ya­ra­şan o dost can­lı­sı yü­zün­de kut­sal bir gö­re­vi yap­ma­nın hu­zu­ru için­de yor­gun­lu­ğu­nu, sı­cak bu­ğu­lu, bu­ram, bu­ram ko­kan ça­yı­nı yu­dum­lar­ken, çı­kar­ma­ya ça­lış­tı­lar. Köy oda­la­rın­da, yap­tık­la­rı soh­bet­le­ri, hiç unut­ma­dı­lar. Ar­ka­daş­la­rı, dost­la­rı saf ve te­miz köy­lü­ler­di. On­lar öğ­ret­men­siz, öğ­ret­men­le­ri­miz de on­lar­sız ya­pa­mı­yor­lar­dı. Kö­yü­nü, öğ­ren­ci­le­ri­ni, köy­lü dost­la­rı­nı hep öz­le­di­ler. Ah­met, Hü­se­yin ve Fat­ma kı­zı na­sıl ye­tiş­ti­re­bi­li­rim di­ye ak­şam­la­rı, beş nu­ma­ra­lı lam­ba­nın ışı­ğın­da bi­te­vi­ye dü­şün­dü­ler. Bir se­ren­cam-ı ömür­le­rin­de, da­ha ne­ler var­dı kim bi­lir. Anı­la­rı­nı sa­de­ce gö­nül dost­la­rı­na an­la­tı­yor­lar­dı. İç­le­rin­de, müt­hiş bir öz­gü­ven var­dı. Fa­kat hiç bel­li et­me­di­ler. Bi­li­yor­lar­dı ki mü­te­va­zı­lık, on­la­rın il­ke­siy­di. Oy­sa on­lar, çok şey ba­şar­mış­lar­dı da bu­gün ne­sil bil­mi­yor­du. Bu­gün, Cum­hu­ri­yet öğ­ret­men­le­ri­mi­zin, pek ço­ğu ebe­di­ye­te in­ti­kal et­ti. Çok azı bu­gün ha­yat­ta­dır. İs­ter­dik ki bu öğ­ret­men­le­ri­miz, en azın­dan öğ­ret­men­ler gü­nün­de ha­tır­lan­sın. Ne ha­zin ki 25 yıl­dır, il­de gö­rev alan her Mil­li Eği­tim Mü­dür ve Öğ­ret­me­ne­vi Mü­dü­rü­ne söy­le­di­ği­miz hal­de, ebe­di­ye­te in­ti­kal eden emek­li öğ­ret­me­le­ri­mi­ze, son gö­re­vi ya­pa­cak emek­li öğ­ret­men­le­ri­miz ara­sın­da bir te­le­fon zin­ci­ri bi­le oluş­tu­ra­ma­dık.
Hâl­bu­ki öğ­ret­me­nev­le­ri ku­ru­lu­şun­da, Emek­li öğ­ret­men­le­rin ce­na­ze­le­ri­ni kal­dı­rıl­ma­sı ve ya­kın­la­rı­nın te­sel­li edil­me­si gi­bi hü­küm­ler­de var­dı. Yi­ne Öğ­ret­men­ler Gü­nü Kut­la­ma Yö­net­me­li­ğin­de, " Mes­le­ğe ömür ve­re­rek emek­li ol­muş öğ­ret­men­le­rin hiz­met­le­ri­ni şük­ran­la an­mak" ,"Tö­ren­le­re, emek­li, ça­lış­mak­ta olan öğ­ret­men­ler ile di­ğer da­vet­li­ler ka­tı­lır­lar."," Emek­li öğ­ret­men­ler­le, ha­len gö­rev­de bu­lu­nan öğ­ret­men­ler ve ve­li­le­rin öğ­ret­men­lik mes­le­ği ve eği­tim-öğ­re­tim­le il­gi­li ha­tı­ra­la­rı­nı an­lat­ma­sı", gi­bi mad­de­ler yer alır.
Bu ger­çek­le­re rağ­men, ge­re­ken­ler ya­pıl­maz. Oy­sa ömür­le­ri­nin di­na­mik yıl­la­rı­nı, mes­le­ği­ne ver­miş emek­li öğ­ret­men­le­rin, iler­le­miş yaş­la­rıy­la, son dö­nem­le­ri­ni ra­hat­lık için ya­şa­mak, en azın­dan ha­tır­lan­mak hak­kı­dır. An­cak bu­gün ül­ke­miz­de, emek­li öğ­ret­men­ler geçim sıkın­tısı için­dedir. Bir kıs­mı iler­lemiş yaş­larıy­la zoraki çeşit­li iş­ler­de çalışarak, ailesini geçin­direbil­mek için, az da ol­sa emek­li maaş­larına kat­kı yapabiliyor. Ama çoğun­luğu, has­ta ve gücü yet­mediği için, yal­nız­ca emek­li maaşıy­la geçin­mek zorun­dadır.
Ay­rıca öğ­ret­men­lik mes­leği, emek­lilerine ver­diği değer oranın­da, top­lum­da itibar görecek, başarılı da olacak­tır. Ve bir top­lum­da, öğ­ret­mene verilen değerin derecesi o top­lumun geleceğini yanıl­madan yan­sıtan bir ay­nadır.
Unutul­mamalıdır ki, bugün için dev­leti yöneten yet­kililer, çok zor şart­lar ve sıkın­tılar için­de geçim mücadelesi veren, hayat­taki emek­li öğ­ret­men­lerin yetiş­tir­diği kişiler­dir. Hal böy­le olun­ca, emek­li öğ­ret­men­lerin, geçim sıkın­tısı için­de ol­ması ve sen­de bir gün,"Öğ­ret­men­ler günü"nde, hatır­lan­maması vefasız­lık değil de nedir?

Önceki ve Sonraki Yazılar
4-Mustafa KANTARCI (GÖZLEM) Arşivi