
4-Mustafa KANTARCI (GÖZLEM)
ÖZEL SEKTÖR VE ÇOCUK HASTANELERİ
Yıllardır sağlık ve eğitim, özel sektöre verilsin mi, verilmesin mi tartışması yapıldı Özelleştirme ile yattık ve kalktık. Son yıllara ise özel sektör, eğitim, özellikle de sağlık sektöründen önemli bir atılım içinde.
Türkiye'de, özel sağlık sektörü denince akla, özel hekim muayenehaneleri, poliklinikler, laboratuarlar ve hastaneler gelmektedir. Bunlara ilaç, tıbbi teknoloji, tıbbi malzeme üretimi ve ticaret yapan kuruluşlar ve özel sigorta şirketleri de eklenirse, sağlık sektörünün sınırları bir ölçüde çizilir.
Öte yandan devlette, sağlık yatırımlarının yetersiz olması, yataklı tedavi kurumları ve sağlık ocakları ile sağlık evlerinin, yani kamu sağlık kurumlarının, halkı sağlık talebine paralel bir düzeyde artış göstermemesine yol açmıştır. Ayrıca devlet eliyle, artan sağlık tedavi karşısında, sağlık hizmetinin arzının kısılması, doğal olarak sağlık alanında bir boşluk yaratmıştır. İşte bu boşluk, yine devlet eliyle desteklenen özel sektör tarafından doldurulmaktadır.
Son yıllarda, ülkemizde olduğu gibi, Eskişehir'de de özel sektörde, özellikle de poliklinik ve hastane hizmetleri ivme kazandı. Eskişehir'de de hastane ve poliklinik sayısı hızla artıyor. Sağlık sektörünü, devralmaya başlayan özel sektörde, önemli bir trend de oluşmaya başladı. Ancak kadın ve çocuklara yönelik özel sektör, sağlık hizmetlerinin yeterli olduğunu söylemek çok zordur.
Eskişehir'de, özel hastane ve polikliniklerin arasında, teşhis tanı ve tedavileri ile dikkat çeken kuruluşlar da var. Ancak gerek sayı gerekse, performans açısından yeterli olduğunu söylemek için de vakit erkendir.
Özellikle de özel sektörde, çocuk ve kadınlara ait, sağlık kurum/kuruluşlarının sayılarının artması, kadın ve çocuk sağlığı yanında, Eskişehir'de, sağlıklı nesillerin yetiştirilmesi açısında da önemli bir gelişmedir. Çünkü "SAĞLIKLI NESİLLER, SAĞLIKLI KADIN VE ÇOCUKLARLA EŞDEĞER" dir.
Öte yandan Eskişehir'de, kadın ve çocuklara yönelik sağlık kurum/kuruluşları, kamuoyunda yeteri kadar tanınmıyor. Kadın ve çocuk sağlığı ile uğraşan kurum/kuruluşlar, yalnızca, buradan hizmet alan insanlarımız tarafından tanınıyor. Gerek hijyen, gerekse tıbbi teknoloji açısından olduğu kadar, Personel, tanı, teşhis ve tedavi açısında da yeterli olup olmadıkları da, kamuoyu tarafından bilinmiyor. Ancak bilgilendirme eksikliklerinin, giderilmesi için de gayret ve çaba da gösterilmiyor. Kurumlarda görevli, deneyimli ve tecrübeli Jinekolog Operatör doktor sayıları ise yeterli değildir.
Doğum ve Çocuk hastanelerinde ve diğer hastanelerde, hijyen, olmazsa olmaz durumda olmasına rağmen, her gün binlerce kişi, ziyaret ediyor. Kentin çeşitli kesimlerinden gelen bu insanlar, her türlü mikrobu da hastaneleri taşıyor. Hasta odaları ise ziyaretçilerle dolup taşıyor. Hastalar, bu durumdan büyük rahatsızlık duyuyor. Hatta sağlıkları bile tehlikeye giriyor. Bu duruma, mutlaka çözüm bulunmalıdır.
Öte yandan Doğum ve Çocuk Bakımevi Hastaneleri, sağlık hizmeti alanlara göre, nezaketi, yardımseverliği, kalite ve verimliliği, hayat felsefesi yapmak, kalite ve memnuniyet olgusuna, hasta perspektifinden de bakmak zorundadır.
Anne ve çocuk sağlığı ile ilgili hizmetler, ihmale gelmez. İşlerin titizlik içinde yapılması, özellikle de hasta doktor, hemşire ilişkisinin, sağlıklı bir şekilde yürütülmesi de şarttır. Ülkemizde azda olsa, bazı çocuk hastanelerinde, yeni doğan, yoğun bakım üniteleri, enfeksiyon üniteleri, cerrahi birimleri, tüm yataklı servisleri ve poliklinikleri yanından. Endoskopi, bronkoskopi, kateterizasyon, ekokardiyografi, elektroensefalografi gibi cihazlara sahip modern çocuk hastaneleri de vardır.
Yeterli midir? Elbette değildir. Nüfusumuzun, büyük bir kısmını teşkil eden çocuklarımız için, ülkemizde yeterli hastane yoktur. Kimse, bu duruma kayıtsız kalamaz kalmamalıdır da. Çünkü anne ve çocuk sağlığı, sağlıklı toplum için, olmazsa olmaz konumdadır. Bu nedenle de çocuk sağlığı ile ilgili, kişiler ve kurum/kuruluşlar, Çocuk Hastanelerini ve sağlık bölümlerini, zamana, kadere ve tesadüflere bırakmamak zorundadır.
1959'da, Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'nda, "Çocuk Hakları Bildirgesi" kabul edildi. Bu bildirge de," Çocuklar, sosyal güvenlikten yararlanmalı, sağlıklı bir biçimde büyümesi için kendisine ve annesine doğum öncesi ve sonrası özel bakım ve korunma sağlanmalıdır. Çocuklara yeterli beslenme, barınma, dinlenme, oyun olanakları ile gerekli tıbbi bakım sağlanmalıdır." ifadesi yer almıştı ama aradan 50 yıl gibi uzun süre geçmesine rağmen, ülkemizde bu hakların, yeteri kadar çocuklarımıza sağlandığını söylemek çok zordur.