
1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)
"Para yerine insan biriktirseydik" diye hayıflanan var mıdır acaba?
Ticaret Odası, Ticaret Borsası ve Sanayi Odası seçimleri ile Eskişehirspor kongresinin, hatta Belediye seçimlerinin aynı süreç içinde yapılıyor olmasının yarattığı bazı olumsuzluklar var.
Özellikle iki adaylı seçimler, ortamın bir hayli gerilmesine yol açıyor.
Taraf olan insanlar, taraf olmanın yanı sıra düşman olmaya başlıyor.
Bu düşmanlık da, ilerde telafisi mümkün olmayacak durumlar yaratacağa benziyor.
Tabii bu anlattıklarımız, yapılan ve yapılacak olan seçimlerin olumsuz tarafı.
Bunun yanı sıra, seçimlerin üst üste gelmesinin sağlamış olduğu yararlar da var.
En azından...
İnanamayacaksınız belki ama, yukarıda bahsettiğimiz seçimlerde aday olanlar ve çevresindekiler, seçimlerin para ile değil, insanlarla kazanılabileceğinin farkına vardı.
Her şeye yeten para ve varlığın, seçimlerde pek de etkili olmadığını görüp anladı.
Dahası...
Dünya üzerinde ki her şeyi satın alabilen paranın, oy satın almada yüzde yüz etkili olamadığının farkına vardı.
Hatta...
Daha önce yolda gördüğü ve selam verme ihtiyacı bile duymadığı insanların, günü geldiğinde, elinde bulundurduğu oy yüzünden ne kadar değerli olduklarını anladı.
Bu durum aslında, seçim süreçlerinde kazanılması gereken büyük bir deneyimdir.
Bu deneyimi kazanamayan ve hala paranın gücü ile her şeyin üstesinden gelinebileceğine inanmaya devam edenlere zaten diyecek bir şey yok.
Ama...
Bu deneyimi kazanıp da, bir kişinin bile ne denli önemli olduğunun farkına varanlar acaba;
-"Keşke para biriktireceğime biraz da insan biriktirseydim" diyorlar mıdır?
Ya da...
-"Paranın gücü kadar, çevrenin gücü de varmış meğer" diye düşünüyorlar mıdır?
Not- Zamanın birinde yıldızlara küfreden şairi "Yıldız sarayına küfretti" diye asmışlar ya. Biz de yanlış anlaşılmayalım diye bu notu koyma ihtiyacı duyduk. Zira, bu yazıyı üzerine alıp, maazallah bizi de idam etmeye kalkarlar, o yüzden kim vurdu ya gitmeyelim. Söz konusu yazı genel bir yazıdır ve herkesi hedef almıştır. Kimse özellikle üzerine alınmasın.
.......
Bütün iller ayaklanıyor Eskişehir'de Tık yok
Adana'da 23 Sivil toplum kuruluşu bir araya gelip, Ak Parti iktidarına ültimatom vermişler.
Konu ne biliyor musunuz?
Adana'ya yeni bir Stadyum yapılacakmış.
TOKİ "Ben yaparım yeni stadyumu" demiş.
Ama karşılığında, şehrin merkezinde bulunan ve paha biçilemeyen mevcut 5 Ocak Stadyumunun yerni istemiş.
Tıpkı Eskişehir'de olduğu gibi vermişler.
TOKİ de, bir planlama hazırlayarak Adana Belediyesine göndermiş.
Hazırladığı planlamada, mevcut stadyumun yerini Ticaret ve Konut alanı yapmış TOKİ.
Tıpkı Eskişehir'deki gibi...
Bunun üzerine Adana ayağa kalkmış.
-"Biz mevcut stadyumun yerinin kesinlikle TOKİ yeşerilmesini istemiyoruz. Buraya AVM ve konut yapılmasına karşıyız. Bu yer Adanalının ortak malıdır" diye isyan etmiş.
HHH
Spordan sorumlu Bakan'ın memleketi olan Samsun'da herkes ayağa kalkmış.
Neden mi?
Samsun'a bir Stadyum yapılacakmış.
TOKİ "Ben yaparım" demiş.
Karşılığında ise, mevcut 19 Mayıs Stadyumunun olduğu yeri istemiş.
Vermişler tabii.
TOKİ de, buraya bir planlama yapıp göndermiş.
Yaptığı planlamada, mevcut stadyumun yerinin tamamını tıpkı Eskişehir'de olduğu gibi Konut ve Ticaret alanı yapmış.
Bunun üzerine Samsunlular ayaklanmış.
-"biz şehrin ortasında ve şehrin malı olan bu bölgeye AVM ve Konut istemiyoruz" diye isyan etmiş.
Kısacası.
TOKİ Eskişehir'de ne yapıyorsa, diğer illerde de aynısını yapmaya başlamış.
Tek fark...
O illerde insanlar şehirleri ve şehirlerinin ortak mallarının yağma edilmemesi için ayaklanmış.
Bizim şehrimizde ise daha Tık yok...
..........
Bi "pardon"
deyin bari...
Suçunu kabul eden ve özür dileyen adama "Niye yaptın?" diye sorulmaz.
Yapmıştır işte bir kere...
İşlediği suçu kabul ediyor ve özür diliyorsa, daha fazla üzerine de gidilmez.
Ceza neyse kesilir ki, suçunu zaten kabul eden de buna razıdır.
Eskişehirspor etrafında olup biten olaylara bakıyoruz.
-Avrupa kupalarına katılma hedefi ile çıkmışsınız yola. Bu hedef tutmamış. Çıkıp bir Allahın kulu "Üzgünüz,hedefi tutturamadık" demiyor.
-Türkiye kupası hedefi koymuşsunuz bir de. O da olmamış. Yine bir Allahın kulu çıkıp "Maalesef olmadı. Kabahat ve sorumluluk bizim" diyemiyor.
-Bir cip olayı patlak veriyor, hemen sonrasında "Bunlar küçük işler" açıklaması yapılıyor.
-Kulübe icra geliyor, hemen sonrasında "Yok böyle bir şey" deniliyor.
-Necati, kulübü icraya veriyor, sonrasında sessizlik.
-Bir yabancı futbolcu, 70 dakika oynadığı Eskişehirspor'dan 6 Trilyon lirayı mahkeme kararıyla alıyor, hemen sonrasında "İyi de O'nu asıl alan biz değildik ki" açıklaması yapılıyor.
-Batuhan, 120 Bin liralık alacağı için dava açıp serbest kalıyor, sonrasında yine sessizlik.
Tüm bunlar olup bitiyor süreç içinde.
Ve tüm bu olayların yaşanmasında hiç kimse küçücük bir sorumluluk hissedip, ortaya çıkmıyor.
-"Tamam, kabahat bizim. Olmaması gerekiyordu ama oldu. Tüm camiadan özür dileriz. Bir daha olmayacak" demiyor... Diyemiyor...
Deniliverse, mesele bitecek gidecek.
Denilmediği için konular uzayıp gidiyor.
Tamam; suçu kabullenmek ve özür dilemek belki ağırınıza gidiyor olabilir ama...
Bir "pardon" demek de mi bu kadar zor?
.......
BİRAZ DA GÜLMEK LAZIM
İki tüccar Yahudi arkadaş, piyasayı araştırdılar ve o sene haki renkte kumaşın moda olacağını öğrendiler. Bütün varlıklarını paraya çevirdiler. Piyasadaki bütün haki kumaşları satın aldılar.
Depoları bu renkteki kumaşlarla doldu.
Ancak; kimsenin haki renkteki kumaşlara talip olmadığını gördüler.İki kafadar artık iflasın eşiğine gelmişlerdi.Moiz ve Aron dertli dertli oturuyorlardı.Bıçağın kemiğe dayandığı bir gün kapı çalındı ve içeriye bir albay girdi.Sizde haki renkli kumaş var mı ?' diye sordu.Kulaklarına inanamadılar.'Evet albayım var, gösterelim' dediler.Albay dikkatle kumaşları inceledi 'çok beğendim' dedi.'Bu sene askerlere 200 bin, subaylara 50 bin adet haki renkte elbise yaptıracağız.Ancak tabii ki benim tek başıma beğenmem yetmez.Generalimin de olur demesi lazım.'Bana bir parça numune verin,yarın saat 12'ye kadar telgraf çekersem iptal ettim demektir. Eğer telgraf gelmezse kumaşları kesip imalata başlayabilirsiniz. .'Ve albay numuneyi alarak gitti.O gece bitmek bilmedi.Kimi zaman ümitlendiler, kimi zaman 'ya iptal olursa' diye göğüs geçirdiler.Ertesi gün saat:
11.00,11.30,11.45...
gözleri yollarda korku ile postacıyı beklediler.Bir taraftan da postacı gelmesin diye dua ediyorlardı.
Tam 12 ye 5 kala postacı yolun başında gözüktü. 'Belki bize gelmiyordur' diye ümitlendiler. Ancak postacı gelip kapılarını çaldı. Moiz büyük bir kederle koltuğa çöktü.
Aron`da çaresiz kapıyı açtı ve postacının elinden telgrafı aldı.Titreyen elleri ile kağıdı açtı ve sevinçle bağırmaya başladı.Mujde Moiz, müjde!Baban Ölmüş...