1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)

1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)

Paranoya...

Alışveriş merkezi'nde bulunan bir mağazada seramik bir eşya kazara yere düşüyor.
Düşmesiyle birlikte ses çıkıyor.
Yankılanan ses yüzünden bazı müşteriler bu sesin bomba patlaması olabileceğini düşünüyor.
Koşarak alışveriş merkezinden çıkmaya çalışıyorlar.
Bunları gören diğer müşteriler de aynı şeyi yapınca tam bir panik oluşuyor.
Kısa süre içinde alışveriş merkezinde ne kadar müşteri varsa atıyorlar kendilerini dışarıya.
Bir süre sonunda, alışveriş merkezi içinde çalışanlar dahil kise kalmıyor.
Polis geliyor. Gerekli incelemeyi yapıyor. "Herhangi bir durum yok" diyor. Ve bunun üzerine çalışanlar ile insanlar alışveriş merkezine tekrar giriyor.
Polis "Korkulacak bir durum yok" demesine rağmen, Alışveriş merkezi yönetimi "Olay kırılan bir seramik yüzünden yanlış anlaşılma sonucu meydana geldi" açıklamasında bulunmasına rağmen dedikodu mekanizması devreye anında giriyor.
Gerek kamuoyu'nda gerekse sosyal medya'da "Alışveriş merkezine bomba konulmuş" söylentileri anında yayılıyor.

Bir de buna aslı astarı olmayan "Beyaz bir araç varmış. İçinde de şüpheli insanlar" ihbarı eklenince, Eskişehir'in insan sirkilasyonu en fazla olan bölgesi bir anda boşalıveriyor.
Alışveriş merkezindeki bir mağazada yere düşen bir seramiğin çıkardığı ses ve yapılan asılsız bir araç ihbarı ile olağanüstü saatler yaşanıyor.
İşin tuhaf tarafı...
Her iki olay da açıklığa kavuşturulmasına rağmen Eskişehir iki gündür bunu konuşuyor.
üstelik...
Bazıları hala alışveriş merkezine bomba konulduğuna, o çevrede bombalı araş bulunduğa falan inanıyor.
İşte terörün insanları getirdiği nokta.
Patlatılan canlı bombaların insanlar üzerinde yarattığı paranoya.
Tedbirin, şüphenin, korkunun dikkate alındığı ruh hali.
Galiba yavaş yavaş alışıyoruz böyle yaşamaya.


.....


Kime güveniyoruz?


En son yapılan bir anket var…
Soruyorlar insanlara “En çok kime güveniyorsunuz?” diye.
Verilen cevaplara göre bir sıralama yapılıyor.
Toplumda en çok Eğitimcilere güven duyulduğu çıkıyor ortaya.
Yani…
100 kişiden 86’sı Eğitimcilere güven duyduğunu söylüyor.
Sonra da sırasıyla:
-Yüz kişiden 81’i sağlıkçılara…
-Yüz kişiden 74’ü Asker’e…
-Yüz kişiden 69’ı Polis’e
-Yüz kişiden 44’ü Yargıçlara…
-Yüz kişiden 43’ü Dini liderlere
-Yüz kişiden 37’si Gazetecilere…
Ve
-Yüz kişiden sadece 17’si Politikacılara güvendiğini söylüyor.
Sonuç, siyasetçilere güven açısından tam bir felaket.
Yüz kişiden ancak 17’si güven duyabiliyor siyasetçiye.
Aslında bu durum siyasetin bu ülkede ne durumda olduğunu da ortaya koyuyor.
Siyaset, asıl itibarıyla insanlara hizmet edebilmenin en iyi yolu.
İnsanlara hizmet eden bir kurumun da son derece güvenilir olması lazım.
Fakat, bu hizmet gereğince yapılamıyor olmalı ki, siyaset kurumu da en güvenilir olmayan kurumların başında geliyor.
Bu güne kadar sürekli olarak siyaset kurumunun bu işte bir suçunun olmadığını dile getirdik.
Asıl suçlunun, siyaseti kötü şekilde yapanlarda olduğunu söyledik.
Hala o fikirdeyiz.
Zira…
Kötü siyasetçi, siyaset kurumunun da bir anlamda içine ediyor.
O yüzden…
Eğer siyaset kurumu güvenilir hale gelecekse, bu öncelikle siyasetçinin kalitesinden geçiyor.
Yani…
“Siyasetçi düzelirse, siyaset de düzelir” e gelip dayanıyor iş…
Sonuç olarak…
Siyaset kurumunun en güvenilir olmayan kurum olması bu gün için çok normal.
çünkü…
Bir anlamda siyaset kurumuna da şahsiyet kazandıracak, O’nu güvenilir kılacak siyasetçi sayısı bir elin parmaklarını geçmiyor.


.....


Aynı anda iki haber. Bir kahraman, binlerce hain!


Fethi Sekin 3 çocuk sahibi bir baba.
İzmir adliyesi önünde görevli bir trafik memuru.
Hainlerin adliye binasına yapacağı saldırıyı fark ediyor.
Teröristlerle çatışmaya giriyor.
Araş arkasından kendisine kurşun yağdıran otomatik silahlı teröristlerin üzerine tabancasıyla koşmaya başlıyor.
Teröristlerin olduğu yere kadar koşup, birini öldürüyor.
Kurşunu bitince ters yöne doğru koşmaya başlıyor.
O sırada terörist şehit ediyor kendisini.
Düşüyor yere.
Ancak, yaptığı bu cesurca davranış nedeniyle büyük bir faciayı önlüyor.
Silah arkadaşları oracıkta kanını yerde bırakmıyorlar Fethi Sekin'in.
O'nu vuran teröristi orada öldürüyorlar.
Büyük bir faciayı, büyük bir katliamı, kan ve gözyaşının büyümesini tek başına önlüyor kahraman polis.
İşte o kahramanın cenaze törenini izledik dün televizyon kanallarında.
Göz yaşlarıyla defnediliyordu.
Herkesin minnet duygularıyla ve dualarıyla toprağa veriliyordu o kahraman.
İşte o anda, o cenaze töreninin yayınlandığı sırada,aynı televizyon kanallarında, meslekten ihraç edilen emniyet mensuplarının haberi geçiyordu.
Bir yanda halkı ve ülkesi oğruna kurşunların üzerine giden ve canını veren bir kahraman, diğer tarafta ülkesine ihanet eden ve meslekten ihraç edilenler...

Ne diyelim...
İhanet eden o 1700 emniyetçi var ya. O kahraman polisin tırnağı bile etmez...


.....


Biraz da gülmek laz›m


Adam ve kadın barda karşılaşırlar. Aradaki sıcak etkileşimden sonra soluğu kadının evinde alırlar. Ateşli bir birliktelikten sonra adam yatağın yanında duran fotoğrafı görür.
Bu sırada kulağı ile meşgul olan kadına;
- Hey baksana bu adam senin kocan mı? diye sorar.
Kadın;
- Ih ..diye karşılık verir kısaca ve adam ile uğraşmaya devam eder.
Ama adamın kafasına takılmıştır bir kere.
— Peki, erkek arkadaşın mı? diye sorar.
Kadın yine kısaca;
- Yo. diye cevap verir.
Adamın merakı iyice artmıştır.
— O zaman baban yada erkek kardeşin olmalı, der.
Kadın gülümseyerek;
- Hayır, hayır değil, der.
Adam dayanamaz;
- Allah aşkına söyle o zaman kim bu adam?, der.
Kadın kafasını adama çevirir gözlerinin içine bakar ve gülümser;
- 2 yıl önceki fotoğrafım.

Önceki ve Sonraki Yazılar
1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ) Arşivi