
4-Mustafa KANTARCI (GÖZLEM)
PKK'DA, STRATEJİ DEĞİŞİYOR MU?
Çanakkale Savaşın' da, etnik kökeni ne olursa olsun, insanlarımız omuz omuza savaşarak, "Çanakkale geçilmez" sözünü, tarihe mal ettiler. Çanakkale Savaşlarının yıldönümünde, bu tabloyu bir kez daha hatırladık.
Bu gün ise ülkemize, dış ve iç şer odaklar tarafından, ekilmek istenen nifak tohumları sayesinde, ülkemiz, iç politika kaynaklı çekişmelerle boğulmuş durumda. Özellikle de Kürt sorununda, öylesine gelişmelere gebeyiz ki, önümüzdeki günlerde, karşımızda bambaşka bir manzara bulacağız. PKK ile mücadelede ise en kritik, döneme giriyoruz.
Başta Genelkurmay olmak üzere, ülke genelinde gergin bir bekleyiş var.
Nitekim Kara Kuvvetleri Komutanı Org. Başbuğ, "Karşımızda organize bir terör örgütü ve bu örgütün de silahlı bir kadrosu vardır. Bu mücadeledeki temel görevimiz, teröristleri etkisiz hale getirmektir" demişti. Güvenlik kuvvetlerinin terörle mücadelesinin, terör örgütü var oldukça artan bir kararlılıkla süreceğini söyleyen Org. Başbuğ, "Bu görev etkili şekilde yerine getirilmezse terör örgütü ve teröristlerin başarı umutlarını yok etmek mümkün değildir" diye konuşmuştu. Org. Başbuğ, ihtiyaç gerekirse Irak'ın Kuzeyi'nde de tedbir alınabileceğini vurgulamıştı.
ABD' den cevap gecikmedi. Sözde müttefik, ABD' nin Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Tom Casey. "Biz Irak'ın toprak bütünlüğüne inanıyoruz" diyen Sözcü Casey, "Sınırötesi operasyon veya benzer konulara gelince, daha önce de konuştuğumuz gibi biz, kesinlikle Türkiye adına, Kuzey Irak'ta herhangi bir askeri eyleme girişildiğini görmeyi arzulamıyoruz" dedi.
DTP Diyarbakır İl Başkanı Aydoğdu ise "Türkiye'nin Kerkük'e olası bir saldırısını, Diyarbakır'a yapılmış sayarız" diyen Aydoğdu, şimdiye kadar az rastlanan bir yaklaşımla kamuoyunun önüne çıktı. Üstelik bunun sadece Aydoğdu'nun kişisel görüşü olmadığı anlaşıldı. DTP yönetimi tarafından da destek buldu.
Aydoğdu'nun sözlerinden, Kuzey'e bir askeri müdahaleye, Güney'den tepki geleceği anlamı çıkıyor. İlk defa Kuzey Irak Kürtlerine bir stratejik ortaklık önerisi yapılıyor. Birlikte hareket edilmesinin yararlarına da dikkat çekiliyor. PKK'nın, önümüzdeki aylarda, nasıl bir strateji izleyeceği de böylece ortaya çıkmış oldu.
PKK strateji değiştirip, sivil itaatsizliği mi teşvik edecek? Sokaklara binlerce taraftarını mı dökecek? Güvenlik güçleriyle çatışmaları mı körükleyecek? Bekleyip göreceğiz.
Aslında son günlerdeki açıklamalar, gelişmelerin artık basit bir terörle mücadele olayının çok ötesine geçtiğini, DTP' nin, Kuzey Irak ile kenetlenmeye ve daha ileride de Büyük Kürdistan'ı, yaratma hareketini, başlattığına işaret ediyor. Stratejik ortaklık oluşturma çabasını andıran sözler ve konuşmalar yapılıyor. .
Hâlbuki Türkiye'de yaşayan insanımız, etnik kökeni ne olursa olsun, bizim için aynı değerdedir. Türk milleti ve devleti, hiçbir zaman ayrım yapmadı Ancak son yıllarda Kürt kökenli insanlarımızın, sayısı adeta açık artırmaya çıkartıldı.
Nitekim Sayın Hasan Celal Güzel "... Irkçılık yapan bölücü Kürtçüler, sanki Kürt asıllı vatandaşlarımızın sayısı bizi rahatsız edermiş gibi, Türkiye'deki Kürt sayısını sıkça gündeme getirmeye başladılar. Önceleri 9 milyondan başlayarak (Talabani, Der Spiegel, Mart 1991); sonra 15 milyona (Kemal Burkay, daha sonra Muzaffer Demir); nihayet 20-25 milyona ulaşmışlardır. Akılları sıra, böylece Kürt sayısının Türkiye nüfusunun üçte biri üzerinde olduğunu ileri sürerek, Türkiye'nin bölünmesi tezlerine gerekçe uyduracaklardır. P. A. Andrews'in yaptığı araştırmaya göre, Türkiye'deki Kürt nüfusu oranı yüzde 8,36 olarak bulunmuştur (Prof. Dr. Mehmet Şahingöz). TÜİK'in ana dili esas alarak yaptığı sayımlarda bu oran yüzde 7,07'dir. Hacettepe Üniversitesi Nüfus Etüdleri Enstitüsü'nün yaptığı araştırmaya göre yüzde 6,2'dir (Prof. Dr. Aykut Toros, 1992). Ayrıca, Ali Tayyar Önder, Kürt ve Zaza nüfus oranını yüzde 7,84 olarak hesaplamıştır." demiştir.
Kısaca, bu oranın en fazla yüzde 8,5 civarında olduğu ve bunun da 6,5 milyonluk bir nüfusa tekabül ettiği anlaşılmaktadır. DTP' nin, genel seçimlerde aldığı oya bakıldığında, yapılan tespitlerin, ne kadar doğru olduğu da ortada.
Hülasa Batı ülkeleri, geçmişte olduğu gibi bugün de, etnik unsurları kullanarak, Türkiye üzerindeki senaryolarını, gerçekleştirmek istiyorlar. Ancak Batı ülkeleri ve kullanılan çevreler, bir şeyi unutuyorlar. Tarih boyunca, bu tür girişimler karşısında, Türkiye, az veya çok bir bedel ödedi ama Batı ülkeleri, senaryoları ile hep hüsrana uğradılar. Ancak fatura ise sürekli, kullanılan etnik kökenli insanlara kesildi.