
4-Mustafa KANTARCI (GÖZLEM)
RANT KENTLERİN EN ÖNEMLİ PROBLEMİ
İzmir'in, Menderes ilçesindeki orman yangınında, 800 hektar alan kül oldu. Pazar günü başlayan orman yangını, aklıselim her insanımızı üzdü. Aslında, İzmir' e, her ziyarette, İzmir'deki diğer olumsuz gelişmeleri de kaygı ile izledik. Özellikle de geçmişte yeşille iç içe olan İzmir, rant uğruna yok edildi. Kent, beton yığını bir kent haline dönüştürüldü. sahip olduğu ağaçlık alanlar ve tarım alanları, zaman içinde tahrip edildi Sonuçta da erozyon ve derelerden kaynaklanan su baskınları, kentte olağan hale geldi. Son günlerde ise su kirliliği ile de gündemde.
İzmir'de, yok edilen tarım alanlarına tanık oldukça, Eskişehir Ovasını' da hatırlarım. Bu ziyarette de, çevresinde çıplak tepeleri gördüğümüzde, Eskişehir Orman Bölge Müdürü Sayın Küçüköz' ün, Eskişehir-Sivrihisar arasındaki tepeleri ağaçlandırma projesini ve kentteki ağaçlandırma çalışmalarını hatırladık. Orman Bölge Müdürlüğümüzün çalışmalarını, bir kez daha takdir ettik.
1962 yılından itibaren, İzmir'deki değişimi yakından izliyoruz. Maalesef, İzmir, her geçen yıl sahip olduğu güzellikleri bir bir kaybediyor. Tarım alanları, zeytinlikler, portakal ve mandalın bahçeleri yok edilmiş. Alsancak, Konak, Hatay, Karşıyaka, Bostanlı, hatta Buca, Balçova, İnciraltı gibi semtlerde, sahil boyları hariç, yeşil alanlar yok denecek kadar az. Eskişehir'de de tıpkı İzmir'de oluğu gibi tarım ve yeşil alanlar, ranta kurban edilerek beton yığını haline dönüştürüldü. Oysa mevcut imar planına göre, kişi başına kentlerde yeşil alan oranı, en az %7, Dünya Sağlık Örgütü'ne göre ise %9 metrekare olması gerekir.
Öte yandan XXI. yüzyıldaki şehircilik hedefi, oto yolların kenarında merkezi belli olmayan yeşille iç içe kentlerdir. Yani yeşil alanlar, çağımızdaki kentler açısından olmazsa olmaz konumda. Dünya Sağlık Örgütünün, "Sağlıklı Kentler Projesi"ne göre de kentlerde, " temiz, yeşil, sessiz ve sağlıklı bir çevre" öncelikli hedefler arasındadır.
Şehirleri, yaşanabilir bir kent haline getirmek için, açık ve yeşil alanların, ayrı bir önemi vardır. Ancak, yıllardır kentlerdeki pek çok yeşil alan, politik ve elit güçler vasıtası ile konut alanına dönüştürüldü veya başka amaçlarla kullanıldı. Hülasa rant, politik ve elit güçler, tarım ve yeşil alanları, yani kentleri, beton yığını haline dönüştürdü.
Diğer yandan İzmir Büyükşehir Belediye Başkanları, Sayın Çakmur, Özfatura ile başlayan ve Rahmetli Piriştina döneminde hız kazanan, Bostanlı, Mavişehir sahil düzenleme çalışmaları ve Karşıyaka sahil düzenlemesi, Priştina' nın ölümünden sonra, geçmişteki güzel görünümümden hızla uzaklaştı. Kentin ciğeri olabilecek alanlar yerleşime açıldı.
İzmir'de, su baskınları ve olası sel felaketlerine karşı, dere ıslah çalışmaları, özellikle de su tutucu yapılar ve bentler yeterli değil. Her yağışta sıkıntı yaratan, Kemeraltı, Narlıdere, Mithatpaşa caddesi, Bayraklı, Karşıyaka sahili, Bostanlı, Buca, Menderes, Akıcılar ve İnönü caddeleri geçmişteki kadar sorun yaratmıyor ama yine de sorunlar var.
Büyük Kanal Projesi ile körfez, kentle bütünleşti. Geçmişteki görünümüne de kavuştu. Tedbir alınmaz, alınan önlemlerde sürekli ve kalıcı olmazsa, körfez tekrar ölü doğa parçasına dönüşebilir, kokusu ve kirliliği de tekrar geri döner. Yani körfezdeki koli basili, tekrar Avrupa Birliği Yüzme Suyu Yönetmenliği limitlerinin çok üstüne çıkar. İzmir için simge haline gelen, İzmir Enternasyonal Fuar alanı, kaderine terk edilmiş olarak gördük. Geçmişteki o görkemli görünüm ve etkinliklerden çok uzak. Ayrıca da başta İzmir olmak üzere, ülkenin çeşitli yerlerinde ve yabancı ülkelerde fuar ve sergi düzenlemek ve bu amaca yönelik olmak üzere, her türlü kültürel eğitsel ve sanatsal sportif ve benzeri etkinlikleri düzenlemek için kurulan, " İzmir Fuarcılık Hizmetleri Kültür ve Sanat İşleri Tiç. A.Ş " de başarılı değil. Kemeraltı-agora ve çevresi için, hazırlanan koruma amaçlı planlar ve restorasyon çalışmaları, hala yeteri kadar hayata geçirilememiş.
İzmir, gerek tarihi, gerekse kültürel ve demografik yapısı bakımından, Eskişehir'le benzerlikleri çoktur. Her iki kentte, göçmen nüfus çoğunluktadır. Ancak sahip oldukları imkan ve olanaklar düşünüldüğünde, her iki kentte bugünkü tabloya da layık ve mahkûm değillerdir. Bu dönüşü olmayan bir yolda değildir. Yeter ki İzmir ve Eskişehir' in, dünün, bugününün ve yarının, "Şehirleşme" serüvenleri, tam idrak edilebilsin ve o idrakin ışığında kararlı adımlar atılabilsin.
İzmir ve Eskişehir, şehircilik politikalarını ve yatırım stratejilerini çok iyi belirlerler, takım ruhu oluşturur, sürekli ve kalıcı kılarlarsa, İzmir "Akdeniz'in " Eskişehir'de "Orta Anadolu" nun, yıldızı olur. Konumları, demografik yapıları, sahip oldukları olanak ve tarihi geçmişleri ile de bunu hak ediyorlar.