RUH, RUH OKYANUSUNUN BİR DAMLASIDIR

Vücudumuz ikilem prensibi çerçevesinde olmak üzere, elle tutulan, gözle görülen et-kemik gibi doku-madde ve bu dokuya bilinçlilik halini, hareket etme özelliğini ve yaşama gücünü veren Ruh olmak üzere iki ana unsurdan oluşur.
Ruh dediğimiz, Dünya okulunda Nefs derslerinden eğitim ve sınavlarda olan öğrenci, insan denilen vücudumuz ise okul üniforması, elbisesi olmaktadır. İşte bu Ruh ve Vücut birlikteliğimiz Dünya'ya doğunca artık Beşer diye tanımlanmaktadırlar. Beşerdeki Ruh, diğer canlılarınkinden farklı olarak Allah Kaynaklı BİLİNÇLİ bir enerjidir. Allah bunu ve eleştirel akıl yanında sorumluluk özellikleri ile özgür iradeyi beşere emanet olarak verdiğini belirtmektedir (Ahzab-72: Biz emaneti göklere, yeryüzüne ve dağlara vermiştik de onlar sorumluluk getirecek böyle bir özelliği yüklenmekten çe-kinmişler ve karşı çıkmış olma durumuna düşmemek için kabul etmemişlerdi. İnsan ise bunu hemen kabul etti. Çünkü insan hem çok zalim karakterli, hem de gerek bu sorumluluğun ağırlığını ve gerekse kendi karakteri konusunu değerlendiremeyecek kadar cahildir, bilgisizdir). İnsana /beşere verilen emaneti, Allah ve iman farkındalığı, bilinçli olma, eleştirel akıl ve özgür iradesi ile karar verme sorumluluğunu yüklenme ve sonunda hesap verme özelliği olarak düşünüyorum. Bu özelliği ile de insan, kaderine kısmen müdahil ve onu belirleyebilme durumundadır. İnsan hem zalim, hem de cahil yaratılmıştır. Yani insan, Dünya okulundaki yaşamı sırasında terbiye edilip sıratan müstakime /orta seviyeye getirmesi istenen olumlu nefsler yanında, kişiyi zulme sokucu özellikli ve bu nedenle de öldürmesi istenen olumsuz nefslerle de donatılmış olarak yaratılmıştır. Örneğin Kur'an'da sembolleştirilerek anlatılan Adem'in, Allah'ın kendisine yasaklamış olduğu meyveyi yeme yasağını çiğnemesi, bu olumsuz nefslerinden olan kibir, yemek hırsı ve uzun yaşama hırsı olmuştur.
Ruh, deneyim ve görgü eksikliğini tamamlamak üzere bu eksikliklerin programlanmış olduğu genetik kısmı taşıyarak maddi Dünya okuluna gönderilen ham, olgunlaşmamış bir enerjidir diyorum. Ruh, çeşitli yaşamlarda ve kapasitesi oranında azar azar deneyimlerini tamamlayarak tekâmül eder, olgunlaşır.
(Hicr-26: Yemin olsun! Biz insanı çamurdan ve akışkan bir sıvıdan /balçıktan yarattık. 29: Onu şekillendirip ruhumdan üflediğimde /Dünyaya uygunluğunu sağlayacak olan yaşam enerjisi olarak havayı solumaya başlatınca, hemen ona saygı gösterin /sizden üstün olduğunu /büyüklüğünü kabul edin /secde edin /yardımcı olun" demişti.).
Çamur ve balçıktan yaratılan, Dünya Okulu öğrencisi Ruh'un Dünya elbisesi olan beden kısmıdır. Beden şekillendiriliyor ve canlılık verilmek üzere su (bitkilerin canlılığı için de yağmur), bilinçlilik için Ruh ve doğunca da soluk /hava veriliyor. Vücuda Ruh'un bağlanması ise "Allah'ın üflemesi" şeklinde sembolize edilmiştir. Ancak Ruh'un çocuğun vücuduna ne zaman bağlandığı konusu bilinmemekte ve Kur'an'da da buna ilişkin herhangi bir bilgi bulunmamaktadır. İşte Adem adı verilen ve Dünya'ya doğuşu ile artık beşer denilen bu varlığın bilinç altına /hafızasına 'Alak-1 ve Bakara-31 nci ayetlerden anlaşılacağı üzere Allah'ı tek ilah kabul edeceği ve Evren bilgileri yanında Meleklerden farklı olarak özgür iradesi ile istediği şekilde karar vermek ve davranmak özellikleri olduğu için de Meleklere "Ona secde edin" emri verilmektedir ('Alak-1. Oku, her şeyi yoktan var eden /yaratan Rab'bin adıyla. Bakara-.31. Sonra Allah Adem'e dönerek: "Ey Âdem: Göstermiş olduğum bu yarattıklarımın isimlerini ve temel Evren bilgilerini onlara söyle de görsünler" dedi. Adem, gösterilenlerin isimlerini ve özellik bilgilerini sayınca Allah, şaşkın haldeki Meleklere: "Size, yerdeki ve göktekilerin gizli bilgilerini bildiğim gibi, açıkla-dıklarınızı da, gizlediklerinizi de sadece Ben biliyorum dememiş miydim" dedi ve şöyle devam etti; "Şimdi hepiniz sizden ve itiraz ettiğiniz daha önceki yarattığımdan daha farklı bilgi ve yeteneklerle donatmış olduğum Âdem'e secde edin /onun bu farklılığını ve yeni eğitiminde yardım edeceğinizi kabul edin" dedi.). Burada "secde etmek", eğilmek ve önünde kapanmak değil, "sizden farklılığını kabul edin ve saygı gösterip destek olun /eğitimine yardımcı olun" anlamında kullanılmıştır. Allah'ın üfleyip bilinçli canlılığı sağladığı ve ölümü de gerçekleştirmesinin de bunun kesilmesi mi olduğunu ancak Allah bilir diyorum. Bu görüşümü, bebeğin doğunca "nefes alışı ile yaşamına başlaması ve "son nefesi vererek" ölmesi gerçeğine dayandırıyorum.
Ayetlerden de gördüğümüz gibi Ruh diye tanımladığımız Allah Kaynaklı Bilinçli Enerjimiz, Dünyaya ait değildir, bir amaçla Dünyadadır ve ölümsüzdür. Buna Allah'ın ruh okyanusunun bir damlası da diyebiliriz.
Anadolu sufilerinden Feriduddin Attar (Doğumu Nişabur-1119), yazmış olduğu "Mazhar'ül Acaib" isimli kitabında "İnsan, Allah'tan ayrı bir varlık değildir. O'nun görünümlerinden sadece bir tanesidir. İnsan, özünde Allah Kaynaklı özelliklere sahip olan ilahi bir varlıktır." açıklaması ile şimşekleri üzerine çekmiş ve putperestlikle suçlanmıştır.
İsra-85'ten anlıyoruz ki Ruh konusunda biz insanlara çok az bir bilgi verilmiş ve bu konuda ne söylersek söyleyelim, daima eksik kalacağı anlaşılmaktadır (İsra-85: Ya Muhammed! Sana ruhtan sorarlar. Soranlara; "Ruh, Rabbi¬nin emrindendir /yarattıklarındandır ve emrine göre hareket edendir. Size ruh hakkında, ancak algılayabileceğiniz kadar ve çok az bir bilgi verilmiştir" diye açıklama yap.).
Zaten Allah Kaynaklı Bilinçli Enerjinin /Ruh'un beynin veya vücudumuzun bir yerinde mi, yoksa tüm vücutta dolaşan ve bize canlılığımızı veren enerji halinde yaygın olduğu mu konusunda kesin bir bilgimiz bulunmamaktadır.
NOT-1: Ayrıntılı bilgiyi "SON DAVET KUR'AN (Tercüme)" ve "OKU! KONULARINA GÖRE KUR'AN AYETLERİ" kitaplarında bulabilirsiniz.
NOT-2: 19 Ekim 2016 Çarşamba günü saat 17.30-19.00 da Özdilek Sanat Merkezinde (Kanatlı AVM arkasında eski MİT merkezinde) Halka açık "KUR'AN SOHBETİ" nin 62'ncisine inşallah devam edeceğim.


Önceki ve Sonraki Yazılar
Gazi Özdemir Arşivi