
4-Mustafa KANTARCI (GÖZLEM)
RUM AZINLIK KİLİSESİ, ÇİZMEYİ AŞIYOR
Yargıtay, Fener Rum Patrikhanesi için, "Egemen bir devletin, kendi topraklarında yaşayan azınlıklara, kendi vatandaşlarından farklı bir hukuk uygulayarak çoğunluğa dahi tanımadığı bir takım ayrıcalıkları onlara tanımak suretiyle özel bir statü vermesinin, Anayasa'ya aykırı olduğunu" vurguladı.
Yüksek Mahkeme, Patrikhane'nin "ekümenik" (evrensel)iddiasının da yasal dayanağı olmadığını kaydetti. Gerekçesinde, Türkiye'deki azınlıklar konusunun, Lozan Antlaşması ile düzenlendiği anımsatıldı. Lozan Antlaşması'nın müzakereleri sırasında azınlıkların varlığı ve hakları görüşülürken, antlaşma metninde Fener Patrikhanesi ile ilgili bir hükme yer verilmediğine işaret edildi ve antlaşmanın sonuç metninde ve konvansiyonun eklerinde, Fener Rum Patrikhanesi'nin ismen dahi zikredilmediği, sadece bir azınlığın kilisesi olarak belirtildiği vurgulandı. Ancak Yargıtay'ın bu karının, Fener Rum Azınlık kilisesi tarafından, dikkate alınmayacağı açıklandı.
Aslında bu gelişmeler, bekleniyordu. Fener Rum Azınlık Kilisesi Papazı Bartholomeos, kendisiyle görüşen bir kısım Avrupa Birliği Parlamento üyelerine hitaben İstanbul'da bir konuşma yapmış ve " Dini hürriyetlerimizi tam olarak kullanmak istiyoruz. Tıpkı Almanya ve diğer Avrupa ülkelerinde yaşayan Müslüman kardeşlerimiz gibi, hayat ve azınlık haklarımızdan yararlanmak istiyoruz" demiş, ayrıca " Rum Azınlık Kilisesi" adaylarının, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olmaları zorunluluğunun" da kaldırılmasını istemişti.
. Son yıllarda, Fener Rum Azınlık Kilisesi Papazı Bartholomeos' un, sinsi ve hain senaryoları ortada. Özellikle de papa'nın, Türkiye'yi ziyaretin arifesinde, ilginç olduğu kadar dikkat çeken açıklamaları hala hafızalarda. Lozan Antlaşması geçerliliğini korumasına rağmen, adeta devlet içinde devlet gibi, bir tavır içindedir. Her fırsatı, iyi değerlendiriyor. Nitekim kendisi ile yapılan röportajlarda, ilginç olduğu kadar, dikkat çeken ve asıl niyetlerini de gösteren, beyanatlarda bulundu.
Fener Rum Azınlık Kilisesi Papazı Bartholomelos, Lozan Antlaşması'nı göz ardı ederek, "Ekümenik sözünün, siyasi bir içeriği yok. Bu unvandan asla feragat etmem. Milli Eğitim bünyesinde papaz yetiştiren okul, 1971'den beri kapalı. Neden kapalı olduğu konusunda her kafadan ayrı bir ses çıkıyor. Herhalde derin devlet istemiyor" sözleri ile kimleri kastetti bilinmez ama ekümelikle ilgili şu sözleri de ilginçti." Bizim için ekümenik problemi yoktur. Bizans, Osmanlı ve Cumhuriyet döneminde de, bu unvanı taşıdık ve taşımaya devam edeceğiz. Ekümenik unvanı, son yıllarda sıkıntı oldu. Sanki ben icat ettim gibi yazıyorlar. Ekümenik sözünün, siyasi bir içeriği yok. Benim ısrar ettiğim tek şey, bu unvanın, bize ait olduğu. Bunda ısrarcıyım ve feragat edemem." diyerek Türkiye Cumhuriyeti' ne, adeta meydan okudu.
Ruhban okulu hakkında AKP iktidarı, ne düşünür bilinmez ama Bartholomeos, Ruhban okulunun açılmasında da, kararlı ve tutarlı bir strateji izliyor. Her platformu ve fırsatı da iyi değerlendiriyor.
Diğer yandan Fener Rum Azınlık Kilisesi, Türkiye için, her zaman problem olmuştur, gelecekte de olmaya devam edecektir. Nitekim Büyük Önder Atatürk, " Bir fesat ve hıyanet ocağı olan, ülkede ayrılık ve uyuşmazlık tohumları saçan, Hıristiyan hemşerimizin, huzur ve refah içinde uğursuzluk ve felaket simgesi olan, Fener Rum patrikhanesi, artık topraklarımızda barındıramayız. Bu tehlikeli örgütü ülkemizde tutmamız için, ne gibi vesile ve nedenler ileri sürebilir? " demişti.
Öte yandan AİHM, Fener Rum Vakfı'nın 1974 yılına kadar tapuyla sahip olduğu taşınmazın, Türkiye tarafından, ya iadesine veya tazminat ödenmesine karar verdi. Gerekçe ise vakıfların, eskiden sahip olduğu taşınmazlar, devletlerin ve Mahkemelerin kararıyla, başkalarına devredilemez ve vakıfların kuruluş senetleri değiştirilemez
AİHM' nin bu kararı, Türkiye'de, azınlık vakıflarının eskiden sahip olduğu taşınmazları geri almaları için, emsal teşkil edecektir.
Elbette bu ve benzer gelişmeler, Rumları heveslendiriyor. Ancak Fener Rum Azılık Kilisesi ve Yunanistan, Avrupa' nın hasta adamıdır. Bunun, Türk düşmanlığı ile tedavi edilecek bir yanı da yoktur. Konstantinopolis bayraklarıyla, Türklere saldırmakla da, bu hastalık iyi olmaz. Daha da kronik hale gelir. Geldi de...