
4-Mustafa KANTARCI (GÖZLEM)
RÜZGAR EKEN FIRTINA BİÇER
Abdullah Öcalan, "Eğer hükümet bu çözüm sürecine gelmezse, büyük bir savaş çıkarsa üç ay bile dayanamaz" dedi. '18 yıldır savaşı frenlediğini' söyleyen Öcalan, '15 Haziran'dan sonra, kimse kendini kandırmasın, herkes hazırlığını buna göre yapsın" ifadesini kullandı. Öcalan, İmralı'da yaptığı görüşmelerde anlaşmaya varılırsa 'Kürtlerin tarihteki ilk büyük anlaşması' olacağını belirtti.
DİYARBAKIR 'da toplanan, Demokratik Toplum Kongresi'nde (DTK) konuşan BDP'nin Van'da desteklediği bağımsız milletvekili adayı ve DTK Genel Başkan Yardımcısı Aysel Tuğluk, felaketin eşiğinde olduklarını savunarak, kötü şeyler olacağını ileri sürdü.
Tuğluk, "Kürtler hükmünü vermiştir; çözüm AKP'ye rağmen gelişecektir. Kürtler 'in bu anlamda sabrı da, tahammüle de bitmiştir. Devletle olmuyorsa, halkımız kendi demokrasisinin kuracak ve kurduğu bu sistem içinde yaşamasını bilecek kadar örgütlüdür. Bu statüsüzlük durumu daha fazla devam edemez. Mısır gibi olur, Suriye gibi mi bilinmez. Ancak, bir statü kazanılacak ve ne pahasına olursa olsun savunulacaktır" dedi.
Türk halkının, kendilerini doğru anlamasını isteyen Tuğluk, 'Devletin katı emirleriyle' Kürt çocuklarının öldürüldüğünü ileri sürdü ama ölen asker ve polisleri masum çocuk ve diğer insanlarımızı göz ardı etti.
Elbette bu cüretkâr tehditlerin hız kazanmasında, siyasi iktidarın da payı büyüktür.
Öte yandan Başbakan Sayın ERDOĞAN, " Bu ülkeyi bölmeye çalışanlarla biz bir yere varamayız... Bakıyorsunuz tehditler... Yakarız yıkarız... Neden? Özgürlük demokrasi bu değil... Ben bu ülkede 74 milyonun hepsini aynı şekilde sevdim sevmeye de devam edeceğim... Benim için artık bu ülkede Kürt sorunu bitmiştir... Kürt kardeşlerimin sorunu vardır... Kürt sorunu yoktur... diyor ama Bülent Arınç "Kürt meselesi Türkiye'de vardır. Ancak bunu Amentü söyler gibi günde 100 kere tekrarlamak fayda getirmez. Mesele çözülüyor. Kürtçe anadilde konuşmak Allah'ın verdiği bir haktır. Bunu engellemek çirkindir" diye konuştu ama Öcalan, "Başbakan 15 Haziran'a kadar çıkıp konuşsun ve bana 'Silahlı güçlerini bir yere çek. Biz demokratik anayasa çözümü üzerinden çözüm geliştireceğiz' desin. O zaman bu savaşı durdurmuş olur "diyerek tehdit etti.
Türk halkı, son yıllarda, devletin zirvesinde yaşananları, dikkat ve kaygı ile izliyor. Cumhurbaşkanı Sayın Gül "Kürt sorunu için tarihi fırsat" sözleri ile neyi kastettikleri açıklık kazanmadı ama politikacıların düşünmeden ortaya attıkları vaat ve söylemler, özelliklede medyadaki Kürt sorunu! ile ilgili yönlendirmeler, Türkiye'yi, hızla tehlikeli ortama doğru sürükledi.
Aslında bu tarihi fırsat! Yanlışlığının tohumları, yavaş yavaş atıldı. Nitekim Abant' ta, bir cemaat tarafından düzenlenen, Abant Platformu'nun, ''Kürt Sorunu: Barışı ve Geleceği Birlikte Aramak'' konulu 17. toplantısında, akıl almaz öneriler yapılmıştı. Abant Platformu'nun 17. toplantısında, PKK ve DTP' den kimse yoktu ama katılanlar, DTP ve PKK' yı aratmamıştı. Toplantıda, araştırmacı-yazar Mustafa Akyol, "Bütün Türkiye Kürdistan'dır, başkent İstanbul'dur" gibi, akıl almaz sözler söylemişti. Ahmet Tan ise, Kürtçe ana dilde eğitimin önünün açılması, isteyenlere ilkokuldan itibaren Kürtçenin, seçmeli dil olarak okutulması, Kürt enstitüleri kurulması, Kürtçe olarak radyo ve televizyonlarda sınırsız ve süresiz yayın hakkı tanınması, Kürtçe olduğu için değiştirilen yer, şehir, köy isimlerinin iadesini istemişti...
Abant toplantılarında, gündeme getirilen stratejiler siyasi iktidar tarafından bir kısmı hayata geçirildi. Alınan karalar göre de "Diyarbakır ve Mardin'e ürdoloji Enstitüleri açılıp dil geliştirilecek." " Güneydoğu'da günde 12 saat yayın yapan TV'lere engel kalkacak." " Kürtçe 'seçmeli dil dersi' adıyla tüm okullara girecek."," Çocuk, ya da yer adı olarak Kürtçe isimler rahatça kullanılacak." " Hapishanelerde de Türkçe dışında Kürt dili konuşulabilecekti. "Bütün bu gelişmelere rağmen, Abdullah ÖCALAN ve BDP kurmayları, iktidarı ve kamuoyunu tehdit etmeye devam ediyor.
Ayrıca Tuğluk, varoluşun, varoluş biçimini yok saymanın ve yaşam hakkına kastedilmesinin, varlığın kendini savunma hakkı, refleksi, arayışı ve araçlarının ortaya çıkacağını ifade ederek, "Açık ve net cümleler ile ifade etmek istiyorum. Kürtler her türlü direnme mücadelelerini tereddütsüz sürdüreceklerdir. Evrensel hukuk bu hakkı tanımaktadır" sözleri ile Kopenhag Kriterleri"ndeki: "ulusal azınlıklar, etnik, kültürel, dilsel ve dinsel kimliklerini, her türlü asimilasyon girişiminden, ayrı olarak, koruma ve geliştirme hakkına sahiptir ve dilsel ayrılığı olan etnik topluluklar, azınlık sayılacak, kendi dillerinde serbestçe eğitim öğretim ve yayın hakkına sahip olacaklardır." hükmünü mü kastediyor, bilinmez ama RÜZGR EKEN FIRTINA BİÇER.