
4-Mustafa KANTARCI (GÖZLEM)
SAĞLAM BİNADA OTURMAK
Karapınar Vadisi Projesi kapsamında, yarım milyon metrekarelik bir alanı gecekondu önleme bölgesi ilan eden Odunpazarı, bölgede yer alan 750 gecekonduyu bölge halkını mağdur etmeden, yıkıyor. Yıkılan binaların yerine, TOKİ tarafından 1.536 modern konut, bir beş yıldızlı otel, bir AVM, bir kongre ve kültür merkezi, cami, okul ve sağlık merkezi inşa edilecek!
Elbette gerçekleştirilen proje, Eskişehir açısından sevindiricidir. Ancak Eskişehir'de, depremde yıkılacak pek çok bina var. Nitekim 17 Ağustos depreminde, Eskişehir' de, 490 bina ve 49 işyeri hasar gördü. İki binadan, biri depremde, diğeri ise kendiliğinden çöktü. 4 adet ağır hasarlı bina da sonradan yıkıldı. 32 vatandaşımızda, hayatını kaybetti. Ayrıca Eskişehir' de olası bir depremde, bugüne kadar olan depremlerle yorulan ve 17 Ağustos Depremi'nde hasar gören binalar, çok büyük tehlike arz ediyor ama kimse elini taşın altına koymuyor. Bugün Eskişehir'de, Yunus Emre, Mustafa Kemal, Ziya Paşa, Kızılcıklı gibi pek çok cadde de depremde yıkılacak bina var. Üstelik bu binalar, deprem yönetmenliğinde önce yapıldı. Bu binalar, ivedilikle tespit edilmeli bir program dahilinde de güçlendirilmelidir.
Türkiye'nin, uygulamada olan deprem yönetmeliği, şu anda dünyanın en kapsamlı, en içerikli ve en sofistike deprem yönetmeliğidir. O bakımdan, hiçbir problem yok. Deprem yönetmeliğinde hata yok. Ancak uygulamada, yönetmenlik yeteri kadar dikkate alınmadığı gibi, beklenen boyutta denetim de yapılmıyor.
Aslında Eskişehir'de, depremle ilgili küçümsenmeyecek önlemler alındı. Çeşitli çalışmalar da yapıldı ama bu çalışmalar ve tedbirler sürekli, kalıcı ve sonuç alıcı bir şekilde gündemde tutulamadı. Hatta alınan önlemlerden, tavizler de verilmeye başlandı. Nitekim Eskişehir Valilerimizden, Sayın Ali Fuat Güven'e, Gölcükte yaşadıklarımızı aktarmış Eskişehir' de, birkaç adet çadır kent kurulmasını da istemiştik. Önerilerimizin, büyük çoğunluğu, o yıllarda hayata geçti. Hatta üç yerde, çadır kent gerçekleştirilmişti. Ancak, iki çadır kent sonradan, TOKİ ve bir kooperatif tarafından yok edildi.
Eskişehir, deprem bölgesidir. Arzu edilmez ama olası bir depremde, kent, büyük mal ve can kaybı ile karşı karşıya kalınabilir. Bu tabloyu yaşamamak için, ivedilikle gereken tedbirleri almak zorunda. Bu alanda öncelikli görev, Vilayet, Anakent, alt belediyelere, sivil toplum örgütleri yanın da, halkımıza da düşmektedir.
Depremlerde mal ve can kaybı olmaması ve çalışmalardan sonuç alınması, alınan kararların kabul görmesi için de, depremle ilgili temel kararları, "ORTAK AKIL" olarak adlandırdığımız kavram ekseninde, ilgili kesimlerle, mutabakat ve kurum/kuruluşlarla, uyum ve işbirliği içerisinde alarak, hayata geçirilmek zorundadır.
17 Ağustos 1999 tarihinde, Marmara Bölgesi'nde meydana gelen ve 17 bin kişinin ölümüne neden olan 7.4 büyüklüğündeki depremden sonra da ülke genelinde olduğu gibi Eskişehir'de de, depremle ilgili önlemler sürekli gündemde oldu. Ancak bir müddet sonra unutuldu. Ortama da her zaman olduğu gibi, "eski tas eski hamam" felsefesi hakim oldu.
Oysa depreme, hazırlıklı olma kavramı, sürekli, kalıcı ve çok geniş kapsamlıdır; bireyden, devlete kadar çeşitli kurum ve kuruluşların görev ve sorumluluklarını içerir; geniş bir alanda uzman katkısı gerektirir. Depreme, hazırlıklı olmanın reçete niteliğinde basit bir çözümü de yoktur. Ancak deprem öncesi çalışmalar zamanında, yerinde, yeterli, sürekli ve bilimsel temele dayalı olarak, doğru ve iyi yapılırsa, deprem sonrası mal ve can kaybı, o denli az olur ve depremin yıkıcı etkisi en aza indirgenir.
Eskişehir' de, deprem gerçeği yıllardır masaya yatırıldı ve deprem konusunda çalışan uzmanlar, sürekli bir araya geldi ve Eskişehir'de, 1998 yılından önce yapılan binaların güçlendirilmesi gerektiği de hep söylendi. Ayrıca kentte depremle ilgili pek çok panel, konferans, sempozyum ve toplantılar yapıldı, öneriler getirildi. Ancak gelinen nokta ortadadır.
Eskişehir' in, depremle ilgili önerilere veya toplantı, sempozyum, konferansa gibi etkinliklere değil, depremden korunmanın, şu iki basit kuralı ve şarta ihtiyaç vardır. İlki " SAĞLAM ZEMİN ÜZERİNDE OTURMAK" diğeri " SAĞLAM BİNADA OTURMAK" Bu iki unsur, birbirini tamamladığında, Japonlar ve diğer ülkelerde olduğu gibi, ya da depremle yaşamaya mecbur olan, ancak söz konusu iki basit kuralı ve şartı yerine getiren, toplumlar gibi, bizler de evlerimizde daha rahat oturabiliriz.
Diğer taraftan 1923 Kanto depreminden sonra, ünlü Japon fizikçisi Torahiko TERAD, "DOĞAL AFET, UNUTULDUĞU ZAMAN GELİR" demişti. Aradan 88 yıl geçmesine rağmen, millet olarak hala bu sözü ne anladık ne de anlatabildik. Yıllardır da felaketler karşısında, yeterli tedbir almadık. Sürekli laf ürettik, sonuçta da felaket biçtik.