
4-Mustafa KANTARCI (GÖZLEM)
SAĞLIK SEKTÖRÜNDE TOPLUM KATILIMI ŞART
İnsan işi düşmediği sürece, Eskişehir'deki kurum/kuruluşların kendisi, kent ve ülke için ne ifade ettiğinin pek farkında olmuyor. Kurum/kuruluşlar hakkında, bilgi sahibi olmadığı için de haklarında yanlış yorum ve eleştiri yapabiliyor. Hatta çeşitli suçlamalarda bulunabiliyor.
Nitekim köşemize gelen şikâyetlerin büyük çoğunluğunu, sağlık sektöründen gelen şikâyetler ve eleştirileri oluşturur.
Oysa, pek çok eleştiri ve suçlama, ilgili kurum/kuruluş ilgilileri ile görüşülerek, çözüm aransa, hem sebep/sebepleri tespit edilecek, hem de sorunlar çözüme ulaştırılacaktır.
AK Parti'nin, sağlık sektöründeki reform çalışmaları ve hastanelerin tek elde toplanması için, Sağlık Bakanlığına devri, devlet hastaneleri'nin, iş yükünü artırdı. Doğal olarak ta koridorlarda daha fazla hasta birikti. Bu durum, kamuoyu nazırda sık sık eleştiri konusu yapıldı. Hala da yapılıyor.
Devlet Hastanesi' nden, hizmet aldığımız süre için de, sağlık sektöründeki sorunlarının neden/nedenlerini, tespit etme ve yerinde görme fırsatı da doğdu.
Elbette, sağlık sektöründe sorunlar olacaktır. Ancak önemli olan, var olan sorunları gündeme getirmek değil, çözmek veya çözümüne de yardımcı olmaktır.
Hastanelerinde, en çok şikâyetler, Poliklinik hizmetlerinden gelmektedir. Çünkü polikliniklerden, hizmet alan her hastanın, bekledikleri veya algıladıkları hizmet kalitesi çok değişiktir. Beklenti değişik ve çeşni olunca da, elbette herkesi memnun etmek de mümkün değildir.
Polikliniklerde, şikâyetleri azaltmak için, mutlaka tıbbi gerçekler gözetilerek, halkı beklentileri dikkate alınmalıdır halkta, eleştiri ve suçlama yapmadan önce, muayene işlemleri, emşirelik hizmetleri, doktorların verdiği hizmet kalitesi ve algılanış biçimi, en önemlisi de hastanenin, tercih edilme sebebi/sebepleri ve muayene için harcanan süreyi, göz önünde tutmalıdır.
Öte yandan Hastane polikliniklerine, fazla hasta gelmesinin de sebep/sebepleri var. Doktorların performansı veya ünü, hastaların ikamet yerlerine yakınlığı, doktorların tanıdık olması, reklâm ve diğer tanıtımlar, öncelikle düşünebileceğimiz sebeplerdir.
Elbette, Özel Sigortalı anlaşmalar, polikliniklerin kamu sağlık güvencesi olan hastaları kabul etmesi, hastanenin kaliteli ve nitelikli sağlık hizmet sunması, tanıdık ve akraba olan kişi/kişilerin, hastanede çalışması da, tercih nedeni olabilir.
Öte yandan Hastanesi'ndeki polikliniklerde bir doktor, tıp biliminin kabul ettiği standardın üstünde hastaya bakmaktadır. Hal böyle olunca da muayene için hastalara yeteri kadar vakit ayrılamıyor.
Ayrıca, ülkemizde, diğer gelişmiş ülkelerde olduğu gibi, "AİLE HEKİMLİĞİ" yeteri kadar sağlık literatürümüzdeki yerini almadığı gibi, "SEVK ZİNCİRİ" de yeteri kadar işlememektedir
Oysa Aile Hekimliği ve Sevk Zinciri, arzu edile seviyelerde sağlık platformundaki yerini alsa, Devlet Hastanelerindeki yığılmalar, mutlaka istenen ve özlenen boyutta olacaktır.
Elbette hastanelerimizle ilgili eleştiri olacaktır. Olmalıdır da. Ancak eleştiri, suçlama ve yorum yapmadan önce sorunları, meydana getiren sebep/sebeplerde, araştırılarak göz önünde tutulmalıdır. En önemlisi de eleştiriden çok, Hastanelerindeki sorunları çözümü için, her kesim elini taşın adlına koymalıdır. Yani toplum katılımı şarttır.
Bugün içinde bulunduğumuz çağda, uluslararası kurum/kuruluşlar "toplum katılımını " ilişki ve hizmetlerinde, ön planda tutuyor, hatta olmazsa olmaz şartı gibi algılıyor. Nitekim DSÖ, Toplum Katılımını, Temel Sağlık Hizmetlerinin, en önemli öğesi olarak kabul etmiştir.
Toplu katılımı," kendi kedine yeterlilik" ülkemizde de yıllardır istenen boyutta olmasa da, çeşitli uygulamalar var. Ancak sürekli ve kalıcı değil, kişiye veya siyasi iradeye göre, ya kalıcı oluyor, ya da ortadan kaldırılıyor. Bilhassa çok partili dönemde, siyasi iradenin gelecek hesapları, toplum katılımının önünde en büyük engel teşkil etti. Sonuçta da vatandaş her türlü hizmeti, devletten bekledi.