
1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)
Saldırıyı kınayanlara da linç girişimi...
CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu Ankara çubuk’ta katıldığı şehit cenazesinde saldırıya uğradı, adeta linç ediliyordu.
Tartaklandı, yumruk yedi, araçları taşlandı.
Yakındaki bir eve sokularak ölümden kurtarıldı.
Nereden bakarsanız bakın tarifi yapılamayacak iğrenç bir olay…
Kılıçdaroğlu’nun saldırıya uğraması ve linç edilme girişimi sonrasında en az onun kadar iğrenç başka bir olay daha var…
Başka saldırı ve linç girişimleri…
Neden mi bahsediyoruz? Hemen söyleyelim…
Efendim olay şu:
Kemal Kılıçdaroğlu katıldığı şehit cenazesinde fiziki saldırıya uğruyor.
Saldırı sonrası sosyal medya hesapları üzerinden bilindik birçok isim saldırı ile ilgili kınama açıklamaları yapıyor…
Yaşanan olayı onaylamadığını söyleyen ve saldırı ile linç girişiminde bulunanları, sosyal medya hesapları üzerinden kınayanlar arasında, Eskişehir’deki bazı bilindik AK Partili isimler de var…
İnsan olmanın verdiği refleks ile , sosyal medya hesapları üzerinden Kılıçdaroğlu’na yapılan saldırının kabul edilemez olduğunu söylüyorlar.
Ama gelin görün ki, saldırıya uğrayan Kılıçdaroğlu’na “geçmiş olsun” diyerek olayı kınayan AK partililer, yine AK Partililerin saldırısına ve sanal linç girişimine maruz kalıyor…
Kısacası…
Sırf şehit cenazesinde yapılanların yakışmadığını söyledikleri için AK partili isimler yine AK partili büyük çoğunluğun adeta hışmına uğruyor.
-“Sen neyin hesabındasın? Vuranın eline sağlık” diyenden tutun da “Sana oy verdiğime pişman oldum. Kılıçdaroğlu’nu savunmak sana mı kaldı?” diyene…
-“Bu paylaşımını silmezsen bir daha sana oy falan yok” diyenden tutun da “Sende mi hainlerle işbirliği yapmaya başladın” diyenlere kadar adeta linç ediliyor.
Bu normal bir durum değil…
Bu, ayrıştırıcı ve bölücü bir dille yapılan siyasetin insanları getirdiği ruh halinin vücut bulduğu bir durum.
Eminiz; sağlıklı düşünüp, gelişen olaylar karşısında yapması gerekeni yapıp, takınılması gereken tutumu takınan ve bu yüzden de kendi partilileri tarafından linç edilen AK partili isimler de, yaşadıkları bu olayla birlikte ayrıştırıcı dilin nelere mal olduğu ile yüzleşmişlerdir…
.....
Umarım ciddi değillerdir…
İktidarın “Millet Bahçeleri” projesini önemsiyor ve destekliyorum.
-“En azından betona boğulacak olan alanlar bu sayede yeşil bir çevreye kavuşacak ve insanların faydalanmasına sunulacak” diye bakıyorum meseleye.
Fakat bir yandan da…
Yapılan ya da yapılacak olan Millet Bahçeleri’nde “Nasıl bir ilkellik olacak?” diye de endişelenmiyor değilim hani…
öyle ya…
Gerçekten, gerek çevre düzenlemesi ve gerekse her yaştan insanın ihtiyaçlarına cevap verebilecek bir proje gerçekleştirirsiniz, fakat içine öyle bir şey koyarsınız ki, bütün yaptığınızı alır götürür.
İşte tam da bu endişeyi yaşarken haber Tarım bakanından geldi.
Millet Bahçeleri’ne birer balık-ekmek büfesi koymayı planladıklarını söyledi.
Düşünsenize?
Temiz hava almak için Millet Bahçesi’ne gidiyorsunuz. Orada sizi ilk olarak büfede pişirilen balıkların kokusu karşılıyor…
Ne diyelim?
Endişe taşımakta haksız değilmişiz değil mi?
.....
özgür basın ya da resmi ajans…
Güney Amerika'da demokrasi vaadi ile iktidara gelen bir diktatör, bütün basını ya satın almış ya baskıyla susturmuş. Sadece üç gazete kalmış gerçekleri yazabilen. Ortalık yangın yerine döndüğü halde bu üç gazete dışında en ufak eleştiri yapan yokmuş.
Son olarak o üç gazeteye haber göndermiş diktatör ve "Yarın da beni eleştirirseniz hepinizi tutuklatırım!" demiş.
Ertesi gün gazeteleri merakla incelemiş.
üçünün de manşetinde karikatürler varmış.
Birinin manşetinde, ağlayan kirli pasaklı bir çocuk karikatürü, ikinciye bakmış, manşetinde, bir yangın karikatürü ve üçüncüde de bir genelev karikatürü...
Bir anlam verememiş diktatör ve başdanışmanını çağırıp bunların ne anlama geldiğini sormuş.
Danışman, " Sanırım çok organize bir durumla karşı karşıyayız efendim!" demiş ve gazetelerin sırasını değiştirip, yangın karikatürünü başa, genelevi ikinci sıraya, pasaklı çocuğu da üçüncü sıraya koyduktan sonra konuşmayı sürdürmüş, " üç gazeteyi bir arada inceleyince mesaj çok açık ; ‘Yaktın bizi o.ç diyorlar’ efendim”
Evet, bir ülkede gerçek basın mensupları varsa, onlar eleştirmenin bir yolunu mutlaka bulur.
Gerçek basın yoksa zaten o ülkede demokrasiden bahsedilemez.
Demokrasi ile yönetilen ülkelerde özgür basın vardır…
Demokrasinin olmadığı ülkelerde ise Resmi ya da yarı resmi devlet ajansları…
.....
Siyasi tarihin günah keçisi…
Katıldığı bir cenaze töreninde ayaklarının ucuna mermi attılar…
Grup toplantısına giderken saldırıya uğradı.
Terör örgütü PKK tarafından yapılan saldırıda az kalsın öldürülecekti.
Terör örgütünü her fırsatta lanetlemesine rağmen ismi hep terör örgütleriyle birlikte anıldı.
Bir tek darp edilmediği ve linç girişiminde bulunulmadığı kalmıştı, o da oldu.
Kemal Kılıçdaroğlu belki genel başkan olarak girdiği her seçimde yenilgi yaşayan biri olarak siyasi tarihe geçti ama aynı zamanda yine Türk siyasi tarihinin en büyük günah keçisi oldu.
Haklı-haksız, suçlu-günahsız olduğuna bakılmaksızın, yaşanan her olumsuz olayın faili yapıldı…
Yapılmaya da devam ediliyor…