
(ANALİZ) Behçet ALBAYRAK
SAMİMİYETTEN KİME NE?
Yayınlanma:
Ne yazacak kelime bulabiliyoruz.
Ne de neye nereden başlayacağımız konusunda artık fikir sahibiyiz.
Kendimizin bile aslında inanamadığı bazı şeylere insanların inanmasını nasıl bekleyebiliriz?
***
Milli ara Samet Aybaba'nın konuşmalarına taraftarın tepkisiyle başlamıştı. Öncesinde takım Antalya'ya gönderilmedi. Ardından bir baktık ki yine Vali Güngör Azim Tuna'nın öncülüğünde bir kampanya başlatıldı.
Takımının kötü gidişinden ötürü acısını yüreğine atanlar, destek için SMS attı. Asıl elini cebine atması gerekenler ise yok sattı.
Gördük ki, yine taraftarın duygularından faydalanıldı. Diyeceksiniz ki kötü mü oldu. Her yönünden tartışmaya açık bir konu! Çünkü destek kadar bu duruma tepki koyanlar ve hatta dalga geçen bir kesim dahi oluştu. Eskişehirspor'a ne kadar getirisi olacağı ve bu paranın neye göre harcanacağı ise asıl merak konusu?
***
Bundan sonra yazacaklarıma isterseniz hayal ürünü değil, isterseniz doğruluğunu kendi pencerenizden değerlendirin!
"Takım bir deplasman yolculuğuna daha çıkmak için hazırlık yapıyor. Futbolcuları her zaman uğurlamak için kapıya çıkan ve dualarını esirgemeyen personel bu kez yerinde gözükmüyor. Belli ki bir tepki var. Futbolculardan yürekli olan biri çıkıyor ve diyor ki "Bizim galibiyet primlerimizden personel için kesilen paralar nereye gidiyor? Cevap vermesi gerekenlerden ses çıkmıyor. Ortalık buz kesiyor! Çünkü futbolcu da biliyor çalışanın parasını alamadığını. Sonra öğreniliyor ki daha Gençlerbirliği maçının galibiyet priminden kesilen paralar dahi asıl hakkı olanlara dağıtılmamış!"
"Bir yönetici antrenöre soruyor. 'Hocam! Neden bizim toplar ilginç ilginç direklerden dönüyor. Antrenörün cevabı manidar. 'Bu kulüpte ah var. Hakkı olanın hakkı zamanında dağıtılmıyor'
Şimdi soruyorum; bu Eskişehirspor yönetimi hangi çalışanı, hangi futbolcusuyla helalleşerek ayrıldı. Onları da geçtim; hangi yöneticiyle dahi ortak paydada birleşip sorunsuz ve kavgasız yol ayırımına gidildi?
Diyeceksiniz ki bu olanların takımın şuan ki durumu ile ne alakası var? Bu tip şeyleri mutlaka önemsemeyenleriniz de çoktur.
Öyleyse şöyle devam edeyim...
Toko ile başkan Mesut Hoşcan bir araya geliyor. Malum; Toko takımdan ayrılmayı kafasına koymuş ve antrenmanlara çıkmıyor. Takımın en formda oyuncusu olan Toko'nun takımdan ne kadar para için ayrıldığının önemi yok. Anlatacaklarımız çok başka. Başkan oyuncusuna 'Seni burada tutmak istiyorum ve paranda iyileştirmeye gideceğim' yönünde vaatte bulunuyor. Toko ise paradan çok düzenli olarak forma bulamamaktan yakınıyor. Başkan yine diyor ki 'Sana söz veriyorum. Paranı arttıracağım. Bizi bu durumda bırakma. Çünkü sana çok ihtiyacımız var. Siyahi oyuncunun cevabı şu oluyor: "Başkanım sizin için olabilir ama benim için her şey para değil! Öyle olsaydı çoktan hakkımı kullanıp boşa çıkardım. Şuan benim almam gerekeni verseniz bile yapmak istediğim tek şey ne biliyor musunuz? Personelin parasını dağıtmak... Ben samimiyet görmediğim için gidiyorum. Elveda...
Toko'nın bahsettiği samimiyet...
Evet...
Ne kadar basit bir kelime değil mi? Eskişehirspor'da belki de hiç görülmeyen olgunun adıdır samimiyet. Bu şehirde söz konusu Eskişehirspor olduğu zaman kimse kimseye samimi değil artık. Ne acı ki herkes kendi çıkarının gölgesinde, menfaatinin peşinde...
Kimi popüler olma sevdasında.
Kimi rant kavgasında.
Kimi üçün beşin hesabında...
İşte bu yüzden asıl sevdalılar dışında Galatasaray maçında alınacak sonuçtan, kime ne?
Gelecek senenin ganimeti paylaşılmışken, stat üzerinde ki rantın sahipleri bir bir belli olmuşken; Eskişehirspor küme düşmüş. Kime ne?
Sonra yolda karşılaştığımız taraftar şunu söylüyor:
"Ben SMS atayım. Hiçbir şey yapmayan ve hocaların hocası olarak görülenler 15 Bin TL Maaş ve yüzde 50 prim alsın. Hiçbir yerde görev bulamayan bazı yardımcı antrenörlere 8 Bin TL maaş verilsin"
Bende soruyorum asgari ücrete bir avuç zam için sevinen bir toplumun bunları irdelemesinde hiç haklılık payı yok mu?
***
Düşündüm de, önce iğneyi kendimize de batırmayı bilmeliyiz. Bu takımın bu hallere gelmesinde basının suçu çok büyük.
Çünkü herkes nabza göre şerbet verdi. Zamanında haykırılmayan gerçeklerin ise şimdi hükmü kalmadı. Uçak düştükten sonra kara kutunun hükmü olmadığı gibi...
Bizim çocukluğumuz bulduğumuz gördüğümüz her gazetenin sayfalarını heyecanla okumakla geçti.
Belki de meraktandı ama güzel zamanlardı.
Çünkü samimiyet vardı.
***
Şimdi herkes yeniden okumaya başlasın, renklerine aşık olduğu kulübün tarihini.
Herkes yeniden maziye dönüp, şimdiki zamanın ellerinden kirli ruhlarını kurtarsın.
Eskişehirspor için bu dönemde asıl gerekli olan bu. Kendi gerçeklerine dönmek
Şunu çok iyi biliyorum; geçmişin alın terinden geçinen bol laflı, az icraatlı şimdiki zaman; hepimizin çocukluğunda kapıldığı tertemiz Eskişehirspor sevdasını anlayamaz.
Maçlara hangi gözle baktığımızı da...
Biz Galatasaray maçına kendimizi olağan şekilde bıraktık. Futbolcu arkadaşlardan da beklentimiz çıkıp kendilerini dik duruşla bu oyuna bırakmaları. Teslim olmamaları. Savaşın demiyoruz. Ama kişilik koyun. Hiç olmazsa böyle bir Galatasaray karşısında bunu bizlere hissettirin! Çok mu şey istiyorum bilmiyorum. Ama gelinen şu noktada en az suçu olduğuna inandığım Eskişehirli futbolculardan bunu bekliyorum. Ve göreceğime de inanıyorum. Mahcup etmeyin!