
1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)
Sanki süreç biraz daha iyi idare edilebilirdi...
Birincisi:
Eskişehirspor'da bu gün yaşananların fitilini ateşleyen, aslında yönetim içinde yapılan rotasyondu...
Sakın yanlış anlaşılmasın...
-"Kulüp içinde bu rotasyona ne gerek var?" falan demiyoruz.
Kaldı ki:
Mesut Hoşcan, yönetim içinde bulunan her yöneticinin, belirli zaman aralıkları ile başka görevlere de gelmesinden yana olduğunu ve bunu da yapacağını daha önceden açıklamıştı.
Yani...
Görev süreleri içinde, yönetimde görev alan yöneticilerin bu görevlerinin değişebileceği sinyalini vermişti.
Ancak...
Yönetim içinde rotasyon fikri ne kadar doğru ise, bu rotasyonun zamanlaması da o kadar yanlış oldu.
Zira...
Ligin ortası ya da sonunda yapılmasının daha doğru ve mantıklı karşılanabileceği bir rosatyonun, daha ligin 4 ncü haftasında yapılması, o güne kadar açıkça hissedilmeyen yönetim içi huzursuzluğu su yüzüne çıkartıverdi.
Sonuç olarak...
Rotasyonda zamanlama yanlışı yapıldı.
İkincisi:
Eskişehirspor süper ligde 9 maç oynamış. Sadece bir galibiyet almış. Toplayabildiği 8 puan ile sondan dördüncü sıraya yerleşmiş.
Yani...
Ortada iyi gitmeyen bir tablo var.
Son Sivas maçı, yine son dakikalarda atılan gol ile berabere bitmiş.
Şimdi bu tablo karşısında endişelenmemek mümkün değil.
Yine bu tablo karşısında "Bu takım nereye gidiyor yahu?" dememek de mümkün değil.
Zaten, kimi yüksek sesle, kimi de içinden sordu bu soruyu.
İşte böylesine bir psikolojinin yaşandığı bir ortamda, kulüp başkanı Mesut Hoşcan'ın yapması gereken ilk iş, Sivas'tan dönüşün ertesi günü kamuoyunun karşısına çıkmak olmalıydı.
Tehlike sinyalleri karşısında, ilk etapta alınacak acil tedbirleri tek tek sıralamalıydı belki.
Hoş olmayan bu tablonun değişeceği konusunda yapılacak somut girişimler ve müdahaleleri de ortaya koyarak, kamuoyu ve taraftarı ikna yoluna gitmeliydi.
Bu yapılmadı tabii.
Bunun yapılmayışı
1- "Sivas maçında alınan beraberliğe seviniliyor" algısı yarattı.
2- "Başkan ve yönetim gidişattan çok da muzdarip değil galiba" düşüncesi doğurdu.
Halbuki...
Sivas maçının hemen sonrasında, yönetimin kamuoyuna bir teyakkuz hali ve acil önlemlerden oluşan müdahaleci tavrı gösterilmiş olsaydı, taraftar adına o açıklamaların yapılmasına gerek bile kalmayabilirdi.
Sonuç olarak...
Eskişehirspor'da süreç, özellikle bu iki konuda sanki iyi bir şekilde idare edilemedi.
Keşke edilebilseydi...
Umarız bu yaşadıklarımızla yönetim de taraftar da stresini bu şekilde üzerlerinden atmıştır.
Umarız...
Bir daha bu tür olaylar yaşamayız Eskişehirspor'da.
Çünkü...
Bu yönetimin bu taraftara, bu taraftarın,en azından bu gün için bu yönetime ve en önemlisi de Eskişehirspor'un her ikisine ihtiyacı var...
**************************************
Seçim geliyor ya, yine başlayacaktır "Eskişehirlilik" tartışmaları...
Bir çoğumuzda "Biz iyiyiz, biz haklıyız" bencilliği var.
Yine çoğumuzda...
Karşımızda ki ne yaparsa yapsın "Her zaman haksız ve her zaman kötü,her zaman yanlış" önyargısı taşıyoruz.
Bu durum aslında bizim tavan yapmış egolarımızdan kaynaklanıyor.
Belki kendimiz de farkındayız haklı ve iyi olmadığımızın ama...
Bunu kabullenmek ve söylemek nedense işimize gelmiyor.
İşte bu mazeretlerden birisi de "Eskişehirli" lik egosu ve kibri"
Mesleğe başladığımız günden bu yana, özellikle de siyaset alanında hep aynı şeyleri duyuyoruz...
Bir yere aday mı çıkartılacak; hemen "Eskişehirli" olsun diye başlıyoruz bağırıp çağırmaya.
Eskişehirli olmayan birisi mi aday yapıldı;
Bu kez "Eskişehirli değil" diye tepki gösteriyoruz.
Bir yatırım geliyor, "Eskişehirli değil, Eskişehir'in parası dışarıya gidiyor" diye feryat figan eğliyoruz.
Üstelik, aynı yatırımı "Sen şap" dediklerinde "Bana ne" dercesine köşeye çekiliyoruz.
Öyle ki:
Yıllar geçtiği halde , bizde hala "Eskişehirli" olmanın kriterlerini ortaya koyamadık.
Düşünün bir kere....
Adamın Eskişehir'e gelmesinin üzerinden 40 yıl geçmiş, bu süre zarfında işini büyütüp, yüzlerce adam çalıştırmaya başlamış, çocukları bu şehirde doğmuş, kendisi mezar yerini bu şehirden almış ama, bir türlü Eskişehirli olduğunu kabul ettirememiş bir sürü insan yaşıyor bu kentte.
Diğer taraftan, bir işyerini Eskişehirli dedesinden almış ama, 40 yıldır o işyerini bir adım ilerletememiş, ne ailesine ne de Eskişehir'e bir faydası olmamış insanlar, sırf nüfus cüzdanında "Eskişehir" yazdığı için has be has "Eskişehirli" kabul ediliyor.
Dahası...
Sırf nüfus kağıdında Eskişehir yazmasının getirdiği avantajla, Eskişehirli olmayanları her ortamda ve rahatlıkla eleştirebiliyor...
Kısacası...
Eskişehirli olmak, sadece Eskişehir'de doğmakla olmuyor.
Bu kentte para kazanıp, bu kentte parasını harcayan, Alışverişini bu kentten yapıp, bu kentin insanlarına iş vermekle oluyor Eskişehirlilik.
Şöyle çevrenizdekileri aklınızdan geçirin...
Dışarıdan gelip, varını yoğunu bu kentte yapmış, bu kentte yaşayan ve yaşamaya da devam edecek olan ne kadar çok insan var...
Bu insanlar, Eskişehir'in sanayisine de ticaretine de yön veriyorlar...
Vergi ödeyip, istihdam sağlıyorlar...
Kaldı ki: Eskişehir'de kurdukları işi de sırtlarında taşıyıp başka bir yerlere götürmeleri mümkün değil.
Bir de, bu kentte doğmuş ve bu kentten para kazanmış ama, Eskişehir dışında yaşayanları geçirin aklınızdan...
Onların da sayısının bir hayli fazla olduğunu göreceksiniz.
Demek ki...
Eskişehir'de doğmak marifet değil...
Bir avantaj da değil bu şehirde doğmuş olmak.
Marifet, Eskişehir'de doğsan da doğmasan da Eskişehirli olabilmekte.
Dışarıdan da gelmiş olsalar, "Bu kentte yaşıyorum. Bu kente karşı sorumluluğum var. Bu sorumluluğumu da en iyi şekilde yerine getirmeliyim" diyebiliyorsa insanlar (ki birçoğu diyorlar)
İşte marifet de, Eskişehirli olmak da budur...
O yüzden, kimse çıkıp dışarıdan gelmesine rağmen Eskişehirliden çok Eskişehirli olmuş insanları "Eskişehirli değil" diye eleştirmeye kalkmasın.
Çünkü başka birileri de çıkıp;
-"Sen Eskişehir'de doğdun da ne oldu. Ne yaptın bu şehir için?" diye sorar, mahcup olurlar.
Sonuç olarak...
Eskişehirlilik kriterleri kesinlikle yeniden belirlenmeli.
Eskişehir'in "Nüfus kâğıdında Eskişehir yazan" ama bu şehir için kılını bile kıpırdatmayan insanlara değil, bu şehri doğduğu, doyduğu ve öldüğünde gömüleceği şehir olarak benimseyip, şehir söz konusu olduğunda kendini ve işini bile riske atabilecek, bu şehirle gurur duyup, bu şehirle huzur bulduğuna inanan insanlara ihtiyacı var.
Not-Benzere yazıları daha önce de yazdık. Şimdi seçim geliyor. Her seçim olduğu gibi yine "Eskişehirlilik" furyası başlayacak bu şehirde. Tartışmalar yine alevlenecek. :irileri sırf Eskişehir doğumlu olduğu için bunun avantajını kullanmak isteyecek. Başka birileri, Eskişehir doğumlu olmadıkları için kendini ifade etmek için yırtınacak. O yüzden, bu tartışmalar öncesi bir saptama yapmak istedik sadece...