
1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)
Sanki süreç güzel, final zayıf kaldı...
İzleyebildiğimiz kadarıyla…
-Adalet yürüyüşü fikri güzeldi…
-Ankara Güvenpark’tan başlayan 25 günlük yürüyüş de güzeldi.
-Yürüyüş boyunca CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun verdiği görüntü ve vurgulamış olduğu mesajlar da güzeldi.
-Adalet yürüyüşünün yapıldığı 450 kilometre boyunca herhangi bir kötü olayın meydana gelmemiş olması da güzeldi.
-Başlatılan yürüyüşe farklı siyasi gruplardan, sanatçılar ve sporcular ile toplumun değişik kesimlerinden katılım da güzeldi.
-Yürüyüşün sona ereceği Maltepe’de Türkiye’nin her yerinden gelen insanların oluşturduğu kalabalık da güzeldi.
-Meydanı dolduran kalabalığın coşkusu, heyecanı ve kararlılığı da güzeldi.
Bana göre güzel olmayan, bu Adalet yürüyüşünün karar vericisi ve kahramanı olan Kemal Kılıçdaroğlu’nun konuşmasıydı.
Zira…
Kemal Kılıçdaroğılu’nun konuşmasında coşku yoktu.
Coşmaya hazır olan meydandan konuşmanın cılızlığı ve tek düzeliği nedeniyle coşamadı.
Dahası…
Kılıçdaroğlu’nun konuşması öncesine kadar meydanda var olan coşku da dozunu kaybetti.
Sonuç olarak…
Vurgularıyla, dozu ile kararlılığı ve cesareti ile “Adalet yürüyüşü” sürecinin finali olması gerekiyordu Kılıçdaroğlu’nun konuşması…
Sanki…
Süreç muhteşem, final zayıf kaldı…
Sanki…
O muhteşem kalabalık daha iyi bir konuşma bekliyordu…
.....
“Fötr her kafada farklı durur” demişti Demirel…
Süleyman Demirel’in üzerinde taşıdığı en önemli aksesuardı Fötr şapka…
O olmadan çıkmazdı dışarıya.
Darbelerle istifa ettiğinde “Şapkasını da alıp gitti” denilecek kadar bütünleşmişti Demirel ve fötr şapka.
Herkesin gözü de Demirel’in o fötr şapkalarında olurdu.
Miting ve açılışlarda insanlar, Demirel’den bir hatıra olması için yine Demirel’in elinden o şapkayı almak için fırsat kollarlardı.
çoğu zaman şapkanın bir ucundan Demirel’in, diğer ucundan vatandaşın asıldığı fotoğraflar yansırdı gazetelere.
Bir keresinde Demirel “Niye her defasında fötr şapkamı istiyorsunuz ki? Bu fötr dediğimiz her kafada ayrı durur. Bakalım sizde bende durduğu gibi güzel duracak mı?” diye espri yaptığı da olurdu.
önceki günkü mitingde Odunpazarı Belediye Başkanı Kazım kurt’un fötr şapka giymiş haldeki fotoğrafını görünce aklımıza geldi.
Eskişehir’de ilk fötr giyen Yılmaz Büyükerşen’di.
Bir ara CHP’li Erdal Caferoğlu giydi fötr şapkayı.
önceki gün de Kazım Kurt…
Her üçü de kendisine yakıştırmıştır belki ama demirel7in söylediğini de yabana atmamak gerekiyor…
Zira…
Fötr bize göre de her kafada ayrı duruyor…
.....
Kanunlar
intikam alır…
Amerikalı bir hakim emekli olduktan sonra evindeki kitaplıkta bir kitap aramaya koyulur.
Aradığı kitabın üst raflardan birinde olduğunu görür. Hemen merdiveni getirir ve merdivenin en üstüne çıkarak, aradığı kitaba ulaşır.
Kitabı almak için çekince, rafta bulunan tüm kitaplar üzerine gelir ve merdivenden aşağıya düşer.
O düştükten sonra kütüphanede bulunan tüm kitaplar da üzerine dökülemeye başlar.
Gürültüyü duyan uşak kütüphanenin kapısını açtığında, hakimi yerde yatarken ve üzerinde de kitaplar yığılı halde görür.
Son derece telaşlı bir halde:
-“Ne oldu efendim? Bir şeyiniz var mı? Ambulans çağırayım mı?”diye sorduğunda, üzerine yıkılan kitapların arasından başını çıkartan hakim cevap verir ve:
-“Yok bir şeyim evladım. Sadece, ben yıllarca kanunları çiğnedim, şimdi de kanunlar benden intikamını aldı” der…
.....
Düğünlerde havai fişek ve silah atmak mecburi mi?
Şu sıralar düğünler tam gaz.
Hemen her akşam her salonda mutlaka bir düğün var.
Hafta sonları ise yapılan düğün sayısı 4’e 5’e katlanıyor.
Düğünlerin başlaması ile bitimi arasında herhangi bir sıkıntı yok.
Ancak…
Düğün bitimi ile birlikte sorun başlıyor…
Gecenin bir yarısı önce havai fişekler atılıyor, ardından silahlar ateşlenmeye başlanıyor.
Şöyle ki:
Genellikle şehir merkezinde bulunan düğün salonlarında hava fişeklerle sınırlı kalan mesele, kenar semtlerde havai fişeklerin yerini atılan silahların almasıyla hemen her gece devam ediyor.
Sonuç olarak…
Düğün mevsimiyle birlikte, Eskişehir halkı gecenin bir yarısı düğünlerde atılan ya havai fişek ya da silah sesi ve gürültüsü ile ürküyor…
Düğün sahiplerini ve düğünlere gidenlerin ne düşündüğünü bilemiyoruz ama…
çoğu Eskişehirli her gece ve gecenin bir yarısı bu gürültüden adeta yaka silkiyor…
.....
Biraz da
gülmek lazım
çocuk, okuldan bir gözü şiş olarak dönünce, annesi telaşlanır:
- "Oğlum ne oldu gözüne? Düştün mü yoksa?"
- "Hayır düşmedim. Arkadaşım Orhan'la dövüştük. Ben de yarın onun gözünü şişireceğim!" Annesi oğlunu yatıştırmaya çalışır:
- "Sakın ha! Dövüşmek iyi birşey değil. Ben sana yarın pasta çörek vereyim. Arkadaşına da ver, barışın. Güzel güzel oynayın olmaz mı?"
- "Olur anneciğim, barışırız." Ertesi gün, çocuk öteki gözü de şişmiş olarak döndü. Annesi merakla sordu:
- "Yine ne oldu?"
- "Arkadaşım yaptı; daha çok pasta, çörek istiyor!"