1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)

1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)

Seçim suçlusunun aranmasındaki acizlik...



AK parti çevresinde dolaşan bir konu var...
Son günlerde sıkça duymaya başladık.
Söylenenlere bakılırsa, Eskişehir'deki seçimde başarılı olamayan iktidar partisinin önde gelen isimleri ve yöneticiler, seçim yenilgisi nedeniyle iki Üniversitenin rektörlerine bir hayli takmış.
Takma nedenleri ise: öğrencilerin sınavlarını ertelemeyip, çocukları memleketlerine göndermemeleriymiş.
Yani...
Seçimden birkaç gün önce YÖK'ün "Seçimler nedeniyle öğrencilerin seçim tarihinin hemen sonrasındaki günlerde var olan sınavları ileri bir tarihe ertelenebilir" kararını Üniversitelerinde uygulamamalarıymış.
İki Üniversitede de sınavlar ertelenmeyince Üniversite öğrencileri sandık başına gidip oy kullanmış.
Sınavlar ertelenseymiş, Üniversite öğrencileri memleketlerine gidecek, dolayısıyla da Eskişehir'de oy kullanmayacakmış.
Üniversite öğrencilerinin tamamına yakını da CHP lehine oy kullandığı için AK parti Eskişehir'de seçimi kaybetmiş.
Tüm suç Üniversite Rektör ve yönetimlerindeymiş anlaşılan.
Bu anlatılanları duyunca dumura uğradık.
-"Yoktur herhalde böyle bir şey!" dedik kendi kendimize.
Aynı konuyu birkaç kişinin ağzından duyunca da "Galiba bu söylenenler doğru. Gerçekten de birileri seçim yenilgisinin faturasını üstlenmek yerine, Rektörlere çıkartma derdinde" yorumunda bulunduk.
Ama yine de, söylenenleri hafızamız pek almıyor...
Umarız, duyduklarımız doğru değildir...
Eğer doğruysa, bu gerçekten son derece komik bir durum...
Rektörlerin avukatı falan değiliz...
Bazı konularda da çok iyi anlaştığımız söylenemez ama...
Ortada seçim yenilgisinden sorumlu onca parti aktörü varken, yenilginin faturasını Rektörlere kesmeye kalkmak, acizliğin yanı sıra, başka bir düşünceyi beraberinde getiriyor...
Demek ki...
Eskişehir'de siyaset mühendisliğinden sınıfta kalan AK parti'nin bazı aktörleri, anlaşılacağı üzere ilgi alanlarını Komplo teorileri üretme yolunda kullanmaya başlamışlar...
Sen "Nasıl olsa birinci partiyiz" diye seçim boyunca yat dur...
Seçimi kaybedince de suçu parti çevresinin dışında ara...
Olacak iş mi?
Oluyor işte!
....

Parti yönettiklerini zannedenlere...

Seçimler geçtiği için yazmamızda bir sakınca yok.
Her seçim öncesi, bazı devletlerin büyükelçileri ve büyükelçilik görevlileri şehirleri dolaşır.
Amaç: Seçimin nabzını kendilerince tutabilmektir.
Pek çok ülke Türkiye ile ilgili yatırımları nedeniyle buna gerek duyar.
Yaptıkları geziler ve görüşmeler sonucunda seçimin çıkabilecek sonuçları doğrultusunda bir rapor hazırlayıp ülkelerine gönderirler.
Bunun için her seçim öncesi bazı şehirlerde bazı insanlarla görüşür büyükelçilik görevlileri.
İşte: seçim öncesi buna benzer bir ziyaret de bize yapıldı.
Türkiye'de önemli yatırımları bulunan bir uzak doğu ülkesinin Büyükelçisi geldi ziyaretimize.
Pek çok ili gezdikten sonra Eskişehir'e gelip, seçim ile ilgili bazı insanlarla görüşmelerde bulunmuş.
Eskişehir'de iki de gazetecinin ismi verilmiş kendisine.
Oturduk konuştuk.
Seçimlerin sonuçlarına ilişkin tahminlerimizi ve bu tahminleri destekleyen gerekçelerimizi sordu.
Anlattık seçim sonuçları ile ilgili beklentimizi.
Gerekçeleriyle birlikte, seçimden çıkabilecek sonucu "Eskişehir'de CHP yüzde 2-3 oy farkıyla birinci olur" dedik.
Hatta...
Söz konusu bu tahminimizi yazılı olarak da kendisine verdik.
Görüşme bittiğinde büyükelçi tercümanı aracılığıyla bize "Verdiğiniz bu bilgiler karşılığında size herhangi bir borcumuz var mı?" diye sordu.
Şaşırdık tabii.
Böyle bir soruyu kesinlikle beklemiyorduk...
-"Aman efendim! Söz konusu bile olmaz" diyebildik ancak.
Büyükelçiyi uğurlarken kendi kendimize:
-"Yahu, her gün yazıyor, partilere tavsiyelerde bulunuyor ama, çok bilmiş parti yöneticileri tarafından bir türlü dikkate alınmıyoruz. Aslında onlar için altın değerinde ve bedava eleştiri ve tavsiyelerde bulunuyoruz. Elin yabancısı gelip "bu bilgiler ve tahminler çok değerli" diyerek, önem veriyor. İstense, belki de para dahi verecek." Diye düşünmedik desek yalan olur.
Sizce de ilginç değil mi?
Ben ve diğer gazeteci arkadaşlarımın yaptığı eleştirileri ve uyarıları dikkate almayıp, söylediklerimiz çıkınca da "Siz haklıymışsınız" deme cesareti gösteremeyen ve Eskişehir'de parti yönettiklerini zannedenler, acaba bu verdiğimiz örnekten ders alır mı?
......


Seçim sonucunu tek kelime ile yorumlamak...

Başbakanlık binasından çıkışında Süleyman Demirel'in önünü gazeteciler kesmiş.
Soru üzerine soru sormuşlar.
En son bir gazeteci "Türkiye'nin şu anda içinde bulunduğu durumu tek kelimeyle açıklar mısınız?" diye sormuş.
Demirel "İyi" demiş tek kelimeyle.
-"Ancak" diye devam edip, ardından:
-"Eğer iki kelimeyle açıklamamı isterseniz 'İyi değil'" cevabını vermiş.
AK Partinin Eskişehir'de aldığı sonuç da tıpkı yaşanmış bu olay gibi.
Partinin yönetim kadrolarında bulunan insanlar, görünen o ki seçim sonuçlarını pek de kafaya takmıyor.
-"Ne olacak canım? Partinin oyu her yerde düştü. Eskişehir'de de düşmesi gayet normal" deyip, Demirel misali tek kelimeyle "İyi" diye yorumluyor.
Ancak...
Dışarıdaki insanlar için AK partinin Eskişehir'de aldığı sonuç hiç de parti yöneticilerinin düşündüğü gibi değil.
Onlar, Demirel'in iki kelimelik izahı gibi, partinin aldığı sonucu "İyi değil" olarak yorumluyor.
Galiba AK partinin Eskişehir seçim sonucunun doğru yorumu da bul olsa gerek...
.......

Biraz da gülmek lazım

Adamın birisi şehirlerarası yolcu taşımacılığında kullanmak üzere Ford minibüs satın alır. İlk sefere çıkacağı gün çok heyecanlıdır. Yolcuları tepelemeye doldurur ve yola çıkar. Fakat minibüsü öyle hızlı kullanmaktadır ki minibüsün en arka koltuğunda oturan 60 yaslarında bir ihtiyar amca şoföre:
-"Yavrum biraz yavaş gitsene kaza yapacaksın."
Deyince şoför heyecanla,
-"Beybaba sen Ford minibüsü bilir misin?"der.
İhtiyar adam Hayır bilmiyorum" deyince şoför:
—O zaman otur yerine bir daha isime karışma" der.
Neyse seyahat bu şekilde devam eder. İleride keskin bir virajdan 120 Km hızla dönünce uçuruma yuvarlanmaktan son anda kurtulurlar. Bu arada minibüsteki yolculardan orta sıralarda oturmakta olan orta yaşlı bir kadın:
-"Şoför bey rica ederim yavaş git, evde çoluk çocuğumuz bekliyor" deyince şoför kadına
–"Abla sen Ford minibüsü bilir misin?" deyince kadın :
-"hayır nereden bileyim" der. Şoför bunun üzerine:
-" O zaman sus, bana müdahale etme" der. Yola devam ederler. Artik minibüs öyle süratli gitmektedir ki herkesin yüreği ağzında şoförün insafa gelmesini bekler. Şoförün sağında oturan adam dayanamayıp:
-"Şoför Bey, yavaş gitsene canına mı susadın" deyince şoför:
-"Abı sen Ford minibüsü bilir misin?" deyince, adam:
-"Evet ulan biliyorum ne olacak! Der.
Bunun üzerine şoför heyecan içerisinde
-"İyi o zaman çabuk söyle bunun freni nerede?  



Önceki ve Sonraki Yazılar
1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ) Arşivi