
1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)
Seçime doğru öyle bir hava var ki göz gözü görmüyor...
Biliyorsunuz Oda seçimleri ve Eskişehirspor kongresi var önümüzde ki süreçte.
Ve biz bu sürece ilişkin iki gündür yazı yazıyor ve kimin nerede olduğunu anlamaya ve anlatmaya çalışıyoruz.
Çünkü...
Oda seçimleri ve Eskişehirspor kongresi ile ilgili kimin nerede olduğunu takip etmek çok zor.
Bunun yanı sıra...
Kimin elinin kimin cebinde olduğunu da bulabilmek bir hayli zor.
Çünkü...
Dün kavgalı olanlar, bugün birlikte hareket ederken, dünün ayrılmaz ikilileri bugün karşı karşıya geliyor.
Dahası...
Ak Partililer CHP lileri, CHP liler Ak partilileri destekler bir tablo çiziyor.
Eskişehirspor kongresine yönelik birlikte hareket edenler, örneğin sanayi Odası seçimlerinde karşı karşıya bulunurken...
Ticaret Odası seçimlerine yönelik bir ismin etrafında toplananlar, Eskişehirspor'da yine karşı saflarda yer alabiliyor.
Durum böyle olunca da, kimin hangi seçimde nerede yer aldığı, ancak kalem kağıt ele alınarak tespit edilebiliyor.
Sizin anlayacağınız...
Seçimlerin kapıya dayandığı şu günlerde ortalık toz duman.
İşte bu konu üzerine sohbet ettiğimiz bir dostumuz bilinen fıkra ile özetledi Eskişehir'de yaşanan bu çelişkili olayı.
Eskiden, çocuk doğuran kadınların altına soba külü koyarmış ebeler etraf pislenmesin diye.
Ağanın karısı doğum yaparken de koymuşlar altına külü.
Tam doğum olacak, kadıncağız o ıkınma ile gaz çıkartıvermiş.
O anda külden göz gözü göremez olmuş.
İşte o sırada Ağa da kapıdan kafasını uzatıp sürekli "Erkek mi? kız mı?" diye sorarmış.
Sonunda dayanamamış ebe ve patlamış;
-"Ne erkeği ne kızı? Burada öyle bir tayfun esti ki göz gözü görmez oldu. Bebeği bulsak sen ona şükret...
Eskişehir'de seçimler öncesi işte böylesine bir hava var.
Adeta göz gözü görmüyor.
İşte bu havanın sonrasında ne doğar?
O'nu hep birlikte göreceğiz...
.......
Kadınlar için ne demişler?
-Allah kadının dehasını kalbine koymuştur. Çünkü kadın dehasının bütün eserleri aşk eserleridir. Lamarttne
-Size gururla kütüphanesini gösteren bir kadına rastladınız mı? Benjamınde Casseres
-Allah kadının dehasını kalbine koymuştur. Çünkü kadın dehasının bütün eserleri aşk eserleridir. Lamarttne
-Bir kadını anlamanın tek yolu onu sevmektir... Ve daha sonra onu anlamaya gerek kalmaz. Sydney Haris
-Duygularını gizlemek kadınların doğuştan bir özelliğidir; bu hem budalaca hem de akıllıca bir nitelik taşır. Artbur Schopenhauer
-Kadın, dünyaya egemen olan bir tutkudur.Bakaç
-Sevilen bir kadın, dünyanın en güzel kadınıdır. Balzac
-Güzel bir kadını bütün sanatlara tercih ederim. Maupassant
-Kadınların gözyaşından daha çabuk kuruyan bir şey yoktur. Fransız atasözü
-Şarabı, kadını, şiiri ve müziği sevmeyen bütün hayatınca bir ahmak kalır. Goethe
-Kadın da bayrak gibi, bir sevgiyi mihraklaştırdığı ölçüde kutsallaşıyor. Cemil Meriç
........
Yapan Kendine Yapar
Bir eski Türk kasabasında, bir yaşlı derviş varmış. Bu yaşlı derviş, kasaba sokaklarında durmadan dolaşır, sürekli de;
"Yapan, kendine yapar"! Der dururmuş.
Bu sözü dilinden hiç eksik etmezmiş. "Yapan, kendine yapar".
O kasabadaki kötü yürekli bir kadın, sık sık evinin önünden, "yapan, kendine yapar", diye bağırarak geçen bu dervişten tedirgin olmuş, bıkmış.
- "Neden yapan, kendine yapsın? Hele şu aptal dervişin aklını başına getireyim de görsün".
Diyerek bir düzen kurmuş. Ev fırınında pişirdiği taze ekmeğin arasına, ağulu peynir doldurmuş. Derviş, her günkü gibi o gün de;
- "Yapan, kendine yapar"!
Diye söylenerek kasaba sokaklarında dolaşırken, o kadının evinin önüne gelince kadın, dervişi çevirip;
- "Derviş baba, senin için taze yufka ekmeği yaptım. İçine yağlı peynir dürdüm. Al da, bir güzel ye, karnını doyur"! demiş.
Derviş:
- "Sağ olasın bacım, acıkınca yerim"!
Diyerek dürümü almış, torbasına koymuş. Yine "yapan, kendine yapar", diye söylene söylene yoluna gitmiş. Bir zaman yürüyüp yorulunca, öğle sıcağında bir çay kıyısına çöküp, söğüt gölgesinin serinliğine uzanmış. O sırada tozlu yoldan yorgun argın gelen bir delikanlı yanına sokulup:
- "Merhaba! Derviş Baba", demiş.
- "Merhaba oğul! Nerden gelip nereye gidersin?" diye sormuş.
Dinlenmek için dervişin yanına, gölgeye oturan delikanlı:
- "Askerdim. Terhis oldum, evime dönüyorum. Kasabaya daha epey var. Karnımda öyle acıktı ki"! Demiş.
İyi yürekli derviş, torbasındaki peynir dürülü yufkayı ansıyarak, hemen dürümü çıkartıp delikanlıya uzatmış.
-"Kime niyet, kime kısmet. Al ye oğul"! Demiş.
Dürümü yiyen delikanlı, karnı doyup dinlendikten sonra, yola düzülmüş. Kasabanın yolunu tutmuş. Gel gelelim, ağulu dürümü yediğinden, yolda karnı ağrımaya başlamış. Çok kötü sancılanmış. Gittikçe sancısı, ağrısı artmış. Kasabaya dek zor gelebilmiş. Kasabaya girip de, sürünerek evinin kapısına gelince, kapı eşiğine düşüp can vermiş. Evden çıkan kadın, bir de ne görsün; askerden dönen oğlu ölmüş, kapı önüne yığılmamış mı? Zehirlenip ölen delikanlının annesi, ağulu peyniri yufkaya dürüp veren kadınmış.
Bu olaylardan bilgisiz derviş, akşama doğru kasabaya dönmüş. Yine
- "Yapan, kendine yapar"!
Diye söylenerek kasabanın sokaklarından, kendisine ağulu dürümü veren kadının evi önünden geçmiş, gitmiş.
Şimdi bu yazıyı niçin köşemize aldığımızı merak ediyorsunuzdur.
Daha doğrusu...
Kime yazdığımızı?
Aslına bakarsanız bu yazının muhatabı bir tek kişi değil.
Aksine...
Pek çok kişi...
Şöyle bir baksanıza çevrenize...
Çoğu kişi kendi kendine yapıyor ne yapıyorsa.
Hatta.
Yapmaya da devam ediyor...
........
BİRAZ DA
GÜLMEK LAZIM
Temel İstanbul a gelmiş, yürüyormuş.Bu arada 5 dakikada bir top atışları duyul-
maktaymış. Merak edip sormuş. "Hemşerim bu top atışları neyin nesi?" diye.
Kraliçe Elizabeth in gelmesi sebebiyle top atisi yapıldığı anlatılmış.
Aradan yarim saat geçmiş ve top atışları halen sürmekteymiş. Temel yine
sormuş bir başkasına "Bu top atışları neden?" diye. Ayni cevabi alınca
söylenmiş: "Ulan, yarım saattir bir kariyi vuramadılar, be!"