
(ANALİZ) Behçet ALBAYRAK
ŞEFFAFLIK?
Birçok Eskişehirspor tarafına göre çok genç sayılacak bir yaştayım. Fakat hasbelkader 20 yılı aşkındır Eskişehirspor'u takip ederek futbolun içindeyim...
Bu mesleğe başladıktan sonra; yalanlarla örülü duvarların arkasında kalmış profesyonel futbol düzenine göre, samimi bulduğum amatör futbol ve alt yapıyı kendimce daha değerli saymışımdır.
Çünkü amatör ruhta yanardönerlik yoktur...
Ortada bir yanlış varsa da bu herkes tarafından bilinir.
Ancak, ne kadar genç oyuncuları izlemekten büyük keyif alsam da; ben futbolun masum yıllarını özlüyorum...
Çimleri bozuk, sahası yamuk ama futbolcusu düzgün...
Gözünü para bürümemiş, gençleri gözü kapalı oynatabilen antrenörlerin olduğu yılları...
Başkanların istediğini değil, gerçekleri yürekli şekilde ortaya koyan gazetecisi namuslu olan zamanı geri istiyorum.
lll
Şimdilerde bakıyorum da futbol yaz okullarına kayıt alıyor tüm kulüpler...
Her ne kadar eğitim yönü ön plana çıkartılsa da bu işteki amacın tamamen maddiyat olduğu herkes tarafından bilinir.
Şans eseri denk gelirse aralarından iki, bilemediniz üç tanesi oynayabilecek seviyeye gelecek. Diğerlerinin hem umutları, hem hayalleri, hem de en kötüsü zamanı çalınacak.
lll
Mahalle aralarında top oynardık; 5'te devre 10'da biter...
Futbolu parayla değil, doğaçlama öğrenirdik.
Hangi takımda oynarsa oynasın hepsine saygı duyarak tüm futbolcuların kartpostallarını biriktirirdik. Her kulübe mal olmuş oyuncular vardı ve neredeyse tüm takımların 11'lerini ezbere sayabilirdik.
Sonra düşündüm de eskiden futbolun babaları olarak kabul edilen adamlar gelirdi mahalleye...
Onlar gizli kalmış yetenekleri keşfetmek için mahalle arasında oynanan maçları kıyıda köşede sessiz sedasız izler, yetenekli gençleri bulur, futbola kazandırırdı.
Kimsenin şimdiki gibi çalışma şartları da yoktu.
Her takımın bir genç takımı veya en fazla üç ayrı yaş kategorisinde alt yapı ekibi vardı.
Şimdi ki gibi her yaşa özel takım mevcut değildi ama genç oyuncuların hem kalitesi hem de beklentisi vardı!
lll
Önce mahalle aralarını bozdular. Sokaklarda futbol oynayan çocukları farklı oyunlarla zehirlediler.
Sokak aralarında oyun alanı kalmayan az sayıda ki futbolu seven çocuklar ise çareyi halı sahalarda buldu. Sonra bir baktık ki; amatör futbol sahalarını dahi halı sahaya çevirdiler. Ne yazık ki sentetik sahalarda oynanan oyunun insanları da sentetik oldu.
Yöneticiliğin ve teknik adamlığın karakteristik yapısı da...
Şimdi alt yapısına üvey evlat muamelesi yaparak, avantayı götürmek için gidip gurbetçi futbolcuları transfer ediyorlar da.
Kimse sormuyor. "Altyapıdan kaç futbolcuyu takıma aldınız?"
lll
Cebinden ve yüreğinden veren yöneticilik gitti. Futbol şimdilerde işlerinden kalan boş vakitlerinde yöneticilik yapan adamların eğlencesi haline geldi.
Bu işin dilinden anlayan çok az kişi kaldı piyasada...
Bir yöneticinin başarısı; yaptığı transfere, rakip takım veya kendi eski yöneticisiyle girdiği polemiğe bağlandı.
Bir baktık ki;
Fanatik duygularına yenilerek gerçeklere kör olan taraftarında istediği buydu...
Çünkü tribünde bilinçli taraftar sayısı da ne yazık ki azaldı.
lll
Herkes için; arkasında oldukları yönetimin istediğini yazan gazeteciler namuslu şerefli oldu. Diğerleri yiyici...
Taraftara pembe boncuk dağıtanlar el üstünde tutuldu. Gerçekleri haykıranlar emek hırsızı...
Basın toplantılarında ısmarlama sorularla kendilerine puan kazandırdıklarını zannedenler, başka meslektaşının farklı göndermelere maruz kalmasından haz duydu.
Çünkü herkes günlük hesapların peşinde koşuyordu...
Gerçek olan şu ki; her taraftarın kendine layık başkanı ve yazarı vardı.
Ama baktım ki kimse gocunarak üstüne bile alınmadı...
Başkan Hoşcan seçim döneminde bazı gazetecilerin Halil Ünal adına çalıştığını açıklamış... Bende kendisine sormak istiyorum!
Sizin adınıza çalışan yok muydu?
Şimdilerde bazısı neredeyse her akşam size, bazısı ise futbolculara en yakın konumda değil mi?
lll
Yöneticilerle kablo bağlantılı yaşayan bir gazetecilik ortamındayız.
O yüzden her şeyin para ve popülerlik olduğu bir şehirde, gerçeklerin kimsenin işine geleceğini sanmıyorum.
Eski güzellikleri görmek isteyen bizim gibilere zaten 'Eski Kafalı' diyorlar.
Kimseye akıl vermek haddimize değil.
Merak etmeyin, Eskişehirspor'u böylesine bir ortamdan ve zihniyetlerden kurtarma umudumu çoktan kaybettim ben.
Benim derdim, Eskişehirli genç futbolcu adaylarına verilen değer!
Ama Eskişehirspor'un kaderi midir nedir?
Düzen hep aynı sadece koltuktakiler ve destekçileri farklı...
***
Diyorlar ya Eskişehirspor'da artık güven ve şeffaflık ortamı var...
O zaman birileri çıkıp bize Boffen, Erkan Zengin, Diego ve Tarık'ın ne kadara imza attığını açıklasın.
Tabi ki şeffaflık sadece Veysel Sarı ve Necati gibi gönderilmek istenilen futbolculara gelince başvurulan bir oldu değilse...
Sakın ola benim gibi düşünenlere de kimse hikaye anlatmasın.
Çünkü herkes kendi çıkarlarına şeffaf olmuş bu memlekette...